Taehyung'un bakış açısı:
"Konuşmak yok, bakışmak yok, kıpırdanmak yok, telefon yok, yeme-içme yok, göz kırpmak yok ve nefes almak da yok."
Masadan anahtarlarını alan öğretmene şok içerisinde baktım. "O zaman nasıl siktiğimin hayatını-"
"KONUŞMAK YOK!" Kafam karışmış halde gözlerimi kırpıştırırken lafımı kesmişti.
"Umarım kurallara uyarsınız, şimdi gidiyorum, iki saat sonra döneceğim." dedi, mutlulukla ıslık çalıyordu. Seni boğasım var.
"Bir dakika, yani bizimle kalmayacak mısınız?" diye sordum aklım iyice karışmışken. "HAHAHAHAH" diye seslice gülüp, karnını tutmuştu.
On dakika boyunca durmaksızın gülmesinin ardından öksürmeye başlamış, su şişesini bulmaya çalışmıştı. Evet sürtük, boğul.
O su şişesiyle mücadele edip kafasına diktikten sonra nefeslenirken kendi kendime sessizce gülmüştüm.
"Pekala, bu biraz fazlaydı," diyerek, elinin tersiyle alnını sildi. "Neyse, ben gidiyorum, kurallara uyun!" Sınıftan çıkıp kapıyı kilitlemeden önce bildirdi.
Sıranın altından huzursuzca parmaklarıyla oynayan Jungkook'a bakarken gözlerimi devirmiştim.
Ayaklanıp ona doğru yürüdüm, masasının önünde durmuş, ellerimi masasına sabitleyerek yüzüne eğilmiştim.
"Önceden yaptıkların neydi öyle?" diye sordum, gözlerimle yüzünü tarıyordum. Kafasını kaldırıp bir saniyeliğine gözlerime baktıktan sonra bakışlarını tekrar uğraştığı parmaklarına indirmişti.
"Neden bahsettiğine dair bir fikrim yok." Sesi apaçık bir fısıltı tonunda olsa da hala duyabiliyordum. "Neden bahsettiğimi çok iyi biliyorsun, şimdi ya konuşursun, ya da ben seni konuştururum." dedim düşük bir ses tonuyla.
Başını tekrar kaldırıp bana büyük, masum gözlerle baktığında birazcık titrediğini görmüştüm. Her zamanki gibi omuz silktiğinde dudakları hafifçe kıvrılmıştı.
Gözlerim ufak bir sinirle seğirmişti. "Sanırım seni konuşturmam gerek." deyip, başımı yana eğdim.
"Sanırım beni konuşturman gerek," demişti dudaklarındaki gerginlik, sırıtışa dönerken.
Ohhh, bu onun için bir oyundu.
Yakasından tutup, onu yüzüme doğru çekiştirdim. Dudaklarımızın arasında bugün ikinci kez santimler vardı.
Sonu yokmuş gibi görünen güzel gözlerine baktım. O cidden harikaydı, ne zaman bana böyle baksa eridiğimi hissediyordum.
Durun- durun, ne? Hayır, hayır yani, demek istediğim... o harika bir yatak arkadaşı... evet, evet öyle!
Aklımdan geçip, kafamı karıştıran rastgele düşünceye karşın dudağımı ısırdım. Ve aniden ısırdığım dudaklarıma bakan Jungkook'un nefeslerinin ağırlaştığını farkettim. Oh, işte bu ilginçti.
"Birilerinin dudak ısırma zaafı mı var?" diye sordum uğraşırcasına. Dudaklarıma arzu dolu bakışlar atmaya devam ederken beni cevapsız bırakmıştı.
Daha da yakına eğilip, kibarca alt dudağını dişledim ve dudağını çekiştirerek ufak bir inilti çıkarmasını sağladım.
Dudağını serbest bırakıp sırıttığımda, aralanmış dudaklarına ve yutkunuşuyla hareketlenen adem elmasına bakmıştım.
"T-Taehyung, lütfen," diye yalvardı, her zamankinden daha günahkar görünüyordu. Boynuna eğilip, sertçe ısırmamla, sessizce inildemesine sebep olmuştum.
"Şimdi de adım Taehyung mu oldu?" Çene hattından boynuna doğru yumuşak öpücükler kondururken fısıldadım. Başını yana eğip bana daha çok alan vermişti.
Boynunu tekrar sertçe dişledim. "Cevap ver," Isırdığı dudaklarını ve üçüncü kez yutkunuşunu izlerken sert bir tonda söylemiştim.
"B-Babacığım demek i-istemiştim," diyerek sırıtmamı sağladığında, yakasını bırakıp onu geriye oturttum.
Tekrar sırama dönmüş, kulaklıklarımı takarak BigBang açmış, rahatlamıştım.
Dudak ısırma fetişi, tespit edildi!
-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
my kinky baby boy. [tr]
Fanfiction※【taekook】 "Peki ya... şaplak fantazisi?" "Bilmem... belki de sen keşfetmelisindir." Kim Taehyung, hyungları ile, sessiz, yakışıklı çocuk Jeon Jungkook'un fantazilerini keşfetmesi konusunda bir iddiaya girerse ne olur? Taehyung'un bilmediği şey ise...