7. BÖLÜM

514 66 37
                                    

05.07.2019
Keyifli okumalar!

Selen ve Pelin'in art arda isimlerimizi söylemesiyle ikimizde onlara bakmıştık. En çabuk toparlanan Pelin oldu. Koşarak yanımıza geldi, onun ardından diğerleri de gelmişti.

"Ne oldu size?" Pelin kolumun altındaki Füsun'a baktıktan sonra bana döndü açıklama bekler gibi. "Kolun kanıyor." Bu sözleriyle henüz fark etmediğim kesiğe baktım. Füsun da kısa bir an dönüp bakmış, sonradan anlamış gibi dehşete kapılarak ikinci kez dönmüştü fakat benim gözüm kesikten çok Füsun'un bu ıslak haliyle sergilediği garip tavırlardaydı.

"Önemi bir şey değil. Füsun göle düştü."

"Gel kuzum gel, hemen sana ılık duş aldıralım." Füsun'u alıp odalarına götürürken herkes daha fazlasını bekler gibi yüzüme bakıyordu. Omuz silkip odaya doğru yöneldiğim sırada kolumda bir el hissettim. Cüretkar bir el. Selen'inki gibi.

"Neden sabahın bu saatinde onunlaydın?" Arkadaşlarımızın önünde olmamızı umursamadan kolumu sertçe çektim.

"Selen, seni zerre kadar alakadar etmiyor." Kolumu aşağı indirince kanayan kısımdan akan kan aşağı süzülmeye başlamıştı. Göz ucuyla baktığımda içimden küfrettim. O köprünün metalleri kesmiş olmalıydı, muhtemelen paslanmış demirlerdi.

"Tartışmayı bırakın, Alp sen Sezer'i revire götür. Hocaya da haber ver. Kolu kötü görünüyor." Yiğit'in sözleriyle Selen susmak zorunda kalmıştı. Melis Selen'in yanına giderken Alp de şaşkınlığını gizleyemeden bana eşlik ediyordu.

"Kanka, nasıl oldu bu?" Odalardan biraz uzaklaştığımızda sorduğu soruyla gerilmiştim. Nasıl olduysa olmuştu işte, uzatmanın anlamı neydi?

"Alp sen de Selen gibi bu saatte orada ne işiniz vardı diyeceksen hiç konuşmayalım."

"Abi hayır, günün hangi saatinde nereye giderseniz gidin. Beni ilgilendirmez o. Sadece göle nasıl düştü onu merak ettim." Revire gelmiştik. Daha ikinci günden buraya gelme gereği duyduğum için kendime kızdım.

Revirin kapısı kapalıydı, ben revirin önünde beklerken Alp Gökhan Hoca'yı bulmaya gitmişti. Çok geçmeden geldiklerinde içeri girdik ve hoca kolumdaki kesiğe baktı. "Ne oldu buraya?"

"Gölün üzerindeki köprüde kesildi sanırım. Kesildiği kısmı anımsamıyorum. Sonradan fark ettik." Kolumun iç kısmında kalan kesiğe baktığımda çok derin olmadığını görebiliyordum ama yine de köprünün kenarında paslanmış bir demir olma ihtimali beni rahatsız ediyordu.

"Derin kesilmemiş. Temizleyip pansuman yapalım. Bugün dinlensen iyi edersin." Dolaptan çıkardığı malzemelerle kolumu temizleye koyuldu. Alkollü pamukla temizlerken canım öyle yanmıştı ki dişlerimi sıkarken birbirine geçireceğimden korktum. Temizliğin ardından pansuman yapıp kolumu sardı. "Anlat bakalım nasıl oldu?"

"Biz Füsun'la gölün karşısına geçmiştik. Füsun orada bir şeyden korktu koşarak uzaklaşmaya başladı. Peşinden koşup kolundan tuttum ve o an çığlıklar eşliğinde göle düştü. Tuttuğum kolundan çekerek çıkardım." Hiç istemeye istemeye anlatsam da özellikle Füsun'un örümcekten korktuğunu söylememiştim. Bir insanın korkuları en hassas noktasıdır ve en yakın arkadaşıma bile olsa o hassas noktayı açıklamak istememiştim.

"O nasıl?"

"İyi görünüyordu, sadece üşümüştü. Biz çığlığını duymuştuk zaten ama yankı yapınca nereden geldiğini anlayamadık." Benden önce Alp cevap vermişti. Gözlerimi devirmemek için zor dururken sargılı koluma baktım. Tatili mahvetmek için harika bir sebepti.

Satırların Çehresi | TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin