8. BÖLÜM

483 61 25
                                    

11.07.2019
Beğeni ve yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen 💕
Keyifli okumalar 🌸

Ertesi gün uyandığımda herkes benden önce uyanmış duş bile almıştı. Bense dün gün ortasında çektiğim upuzun uykuya rağmen Füsun'u odasına bırakıp geldikten sonra hem ağrılarımı dindirmek hem de uyku konusunda oburlaşan bünyemi doyurmak için normalden biraz daha geç vakitte tekrar uyumuştum.

Bir rutin olarak girip duş aldıktan sonra temiz kıyafetlerimi giyip odada saçma bir şekilde konumlanıp beni bekleyen arkadaşlarımı daha fazla bekletmemek için aceleyle telefonumu aldım. "Hadi bugün kahvaltınız benden."

"O nasıl oluyor kanka?" Alp telefondan kafasını kaldırıp uykulu ve oldukça yorgun gözleriyle bana baktı. Bu halde bile eğlenir bir tonda konuşması beni gülümsetti.

"Sizin adınıza sırada ben bekleyeceğim." Sanki çok zorlu bir görevmiş gibi böbürlenirken Yiğit'in boş bakışlarıyla karşılaştım.

"Hepimiz aynı düşünüyoruz." Kaşlarımı kaldırıp ona baktığımda devam etti. "Dün sana sataşan çocuk akşam yemeğinde bunu yapmaya çalıştı ve Gökhan Hoca'nın uyarısıyla karşılaştı."

"Yine de gördüğüm en kral hareketti." Alp omzuma yumruğunu vurup odadan çıktığında Yiğit ve ben onu takip ettim.

"Günaydın Füsun!" Alp'in sözleriyle kafamı kaldırıp Füsun'a baktım. Verandanın önündeki merdiven boşluğuna oturmuş ve dizlerine bir kitap koymuştu. Galiba kardeşimin ruh ikizini buldum!

"Günaydın," Beyaz tenine vuran sabah güneşine inat ay gibi parlıyordu. Giydiği koyu renk kıyafetler de tenini daha çok ortaya çıkarmıştı. Ela gözlerinde ise neşeli bir gülümseme belirmişti.

"Neden burada bekliyorsun?" Yiğit'in sorusuyla önündeki kitabı kapatıp eliyle arkasını işaret etti.

"Pelin'i bekliyorum, beklerken de temiz havada kitap okuyayım dedim."

"Bize eşlik edebilirsin." Alp Füsun'a bunu söyledikten sonra suratında beliren sırıtmayı sadece onu tanıyanlar anlardı. Haliyle Yiğit de ben de anlamıştık. Kısa bir bakışmanın ardından ne yapmaya çalıştığını anlamasak da Füsun'un kibar itirazıyla Alp'e ısrar etti.

"Hadi canın, Pelin yolu bulamayacak değil ya." O sırada yanlarındaki odadan Melis ve Selen çıktı. Bize yaklaştıklarında Melis sevgilisinin boynuna sarılıp enerji dolu sesiyle hepimize selam verdi. Selen ise birkaç saniyeliğine bana bakıp göz göze gelince kafasını başka tarafa çevirip solgun bir günaydınla geçiştirdi.

O sırada Füsun da kalktı ve bize katıldı. "Pelin yolu biliyor madem," Bu sözlerin üstüne bir şey söylemedi kimse ve herkes yürümeye başladı. Telaşsızca yürüyorduk ama herkes parça parça olmuştu. Alp ve Melis'in birlikte gitmesini yadırgamıyordum ama Füsun'un benim yanımda olmasını yadırgıyordum. Yadırgadığım bir diğer şeyse sabahın serinliğinde bu insanların kısa kolluyla gezmesiydi. Gerçekten benim dışımda kimse üşümüyor muydu?

Yolda sessizce yürüyüp birkaç odayı geride bırakmıştık ki yanımızdan hızla koşan bir Pelin geçti ve birkaç saniye sonrasında ikizi Yiğit'in sırtındaydı. Herkes başta şaşkınlıkla sonrasında gülerek onlara bakarken bu kızın çocukluğundan beri deli olduğunu düşünmeye başladım. Her zaman neşe dolu biri olmasa da neşeliyken gerçekten çevresinde çiçekler açan biriydi.

"Oda arkadaşının deli olduğunu mu düşünüyorsun?" Füsun garipseyen bakışlarla ama buna rağmen yüzünde ufak bir gülümsemeyle Yiğit ve Pelin'e bakıyordu.

Satırların Çehresi | TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin