BÖLÜM 8 # COĞRAFYA KADER MİDİR ? #

46 15 2
                                    

Ağır bir konu ama çıkış yolu aynı ...


Güliz aksoy

Tam adı Ebu Zeyd Abdurrahman bin Muhammed bin Haldun el Hadramî olan İbn-i Haldun, modern tarih yazımı, sosyoloji ve ekonomi biliminin öncülerinden kabul edilen 14. yüzyıl düşünürü, devlet adamı ve tarihçisidir. 7 ciltlik kitabı Kitabül İber'de dünya tarihini anlattı. Dünyaca bilinen Mukaddime aslında bu 7 ciltlik kitabın giriş kitabıdır. Bu kitap Osmanlı tarih anlayışı üzerinde önemli etkiler yaratmıştır.

İbni Haldun adı geçince ilk akla gelen "Coğrafya kaderdir" sözüdür. Peki gerçekten öyle midir?

Çoğrafyanın kader olduğunu düşünen zihinler için aslında her şey kaderdi. Oysa bilimin ve barışın liderliğinde doğru yönetilen toplumlarda çoğrafya kader olmaktan çıkar. Buna en güzel örnek Güney Kore ve Kuzey Kore'dir. İki ülke aynı çoğrafyayı paylaşmaktadır ancak kişi başına gelir oranlarına bakarsak Güney Kore 30K dolar, Kuzey Kore ise sadece 1K dolardır. Bu fark yönetim biçimi ile açıklanabilir ama coğrafya farkı ile açıklanamaz. Başka bir örnek ise Japonya'dır. Hiroşima ve nagazaki sonrası Japonya'nın toparlanarak büyük ekonomilerden biri olması kader değil çok çalışmanın sonucudur.

Konu hakkında sayfalarca fikir üretmek mümkün ama dönüp dolaşıp konu pozirtif bilimlerin ışığında, doğru bir yönetim altında olan toplumların çoğrafyadan etkilenmeden yaşayabildiklerini göstermektedir. Ancak bunun için ekonomik, kültürel ve bilimsel anlamda güçlü ülke, güçlü toplum olabilmek gereklidir. Aksi durumda her cümle - özellikle ortadoğu coğrafyasında- "lanet olsun böyle coğrafi konuma!" kaderciliği ve korkaklığı ile noktalanır.

Hüseyin gamsız

KARANLIK

Gözümü açıp kendimi bildiğimde beş yaşındaydım. "Sorumsuzlar Ülkesi" nin başkenti "İğrençler" şehrinde ülkeye göre azıcık düzgün bir kadın ve erkeğin oğlu olarak dünyaya gelmişim.
Beş yaşım önemli bir yaş nitekim ondan öncesi pek yok. Silik silik dayak kareleri. Kendimi bildiğimde üç beş tane bana göre adam denilecek yaşta çocuk üstümdeydi, ben beş yaşında onlar koskoca yaşta...
Bağırma!!!
Sus!!!
Çırpınma!!!
Oynama!!!
Dayak ve korkutma da bunları alana eşantiyondu.
Bir an kuzeni mi görüyorum benden büyük o kurtarır beni ama benim doğduğum coğrafya, ülkem zaten kötü, kuzenim kim ki o da katılıyor adamlara.
Acı, acı, ACI!
Doğdum, istismara uğradım. BÜYÜDÜM.
Beş yaşında adam oldum. Bedenim küçücük tıfıl. Ruhum paramparça, kalbim ve zihnim yüz yaşında artık.
Beş yaşımdan sonrası pek de önemli değil. Çok dişe dokunur bir şey yok. Standart şeyler hırs yaptım "Dünyanın en Güzel Ülkesi"ne gittim orda okudum. Sonra en iyi üniversiteye gittim, en iyi yerlere geldim. Hoca oldum, bey oldum, adam oldum.
Her şey oldum ama ben hala beş yaşında yıkık bir evin kutusunda korkmuş, canı yanmış bir çocuğum.
"Sorunlular Ülkesi"nde doğsaydım, annem olurdu başımda, babam daha bir ilgilenirdi ayırmazdı yanından ve ben hiç götürülmezdim kuytulara. Çocuk olurdum, yaşardım, mutlu olurdum. Hırsla değil arzuyla mutlulukla büyürdüm.

Her sene binlerce erkek ve kız çocuğu istismar ve tecavüze uğruyor. Coğrafya kaderdir. Çünkü orda çocukluğun geçer ve kendini bilmez yaşlarda korumasızken her şey gelebilir başına. Medeni temellerin yüksek, kültürün had safhada olduğu bir ülkede ebeveynlerin bilinçlidir ve korur ha koruyamadı mı baş etmeni sağlar.

Dilara ayyıldız

Hayat bize bazen fikrimizi sormaz; tıpkı doğacağımız yer ve doğuran kişiyi seçemediğimiz gibi.

Her coğrafyanın kendine has adetleri, inanışları, efsaneleri ve zorunlulukları vardır. Karadeniz'de yaşayan birisi yağmurdan şikayet edemez, Anadolu insanı zorluklara göğüs germekten çekinmez.

Zorluklar çoğu zaman maddi olsa da başa çıkılamayan bir yapıt vardır; töre.

Yazısız kanun olarak ifade eder insanlar. Kanunlar insanı hayattan alıkoyar mı peki? Ben sanmıyorum. Hiçbir kanun 15 yaşında gelin yapmaz, kıyafetine karışmaz, dinini ve ırkını sorgulamaz.

Hiçbir kanun kadını güçsüz göstermez. Kadın, adamı dünyaya getirendir. Adama kölelik eden değil.

Kaderimiz coğrafyamız değildir. Kaderimiz inancımızdır. Ve coğrafya inançlarımızı etkiler.

Doğumumuz ve ölümümüzü değil ama, hayatımızı biz seçeriz

Uğurcan yıldırım

'Coğrafya kader midir?'

Bu soruyu ilk duyduğum anda ne diyeceğimi şaşırmış, düşüncelerimi toplamamı zorlaştırmıştı. Çünkü gerçekten zor bir soruydu. Düşünmeye, kendimle iç içe olmayı karar kıldım. İşten eve döndüğüm sırada soruyu detaylandırmak adına 'Abdullah' adlı arkadaşımıza sorduğumda sorumun cevabını onun satırlarında aradım.

''Yaşadığımız coğrafya savaş, gözyaşı, keder, ölüm, kan, cehalet, hoşgörüsüzlük barındırıyor. Bu etkenler bize ne gibi etkiler yaratıyor?''

Söylediği sözlerin bende soruya yönelik etkileri daha çok artmıştı. Yaşadığım bölgenin, insanının, ağaçlarının, hayvanlarının nasıl olduğunu ve ne gibi etkiler barındırdığını düşünmeden edemedim. Beni kötü etkileyen bir çok olayı karşıma aldım. İnsanların yaptığı iğrençlikleri düşündüm. Mutluluğumuzun yıllara göre azaldığını, asla mutlu olamayacağımız zamanı düşündüm...

Kaderimde bu coğrafyada olmak, beni hem hissizleştiriyor, hem de kötü etkiliyor. Açıkcası daha çok etkileneceğimi düşünüyorum. İnsanların vahşileşmesi, tüm Dünya'yı yok edebilecek düzeye eriştirecektir. Savaşlar, savaşlar ve savaşlar...

Fakat bunları değiştirmek bizlerin ellerinde. İyilik her ne kadar olmayışını temsillese de, olmaması için hiçbir sebebi yok.

Savaşların olmaması için savaşmalıyız. Çünkü her şey bizim ellerimizde.





DÜŞ YOLCULUĞU YAZILARIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin