Multimedia Demir.Günümün devamı masamda oturarak geçti öğle yemeyi zamanında tek başıma yemiştim. Demir 'BEY' toplantısı olduğu için gitmişti ve bugün olanlar aklıma geldikçe sinir oluyordum.
"Bin kihvi sivmim zitin sin içibilirsin" gerizekalı.
İlk önce odama gidip üzerimi değiştirdim. Siyah spor taytımı üzerine de bol salaş beyaz tişörtümü giyip saçlarımı ev topuzu yaptım.
Saat 8 olmuştu uyumak istiyordum ama önce telefonumu açmamı söyleyen bir his beni deli ediyordu buraya geldiğimden beri kimse ile konuşmamıştım.
Telefonu açtığımda aniden gelen yüzlerce mesaj beni oldukça şaşırtmıştı. Hepsine tek tek baktım, yarısından çoğu başın sağolsun konuluydu. Onları silip ilerlemeye başladım. Çocukluk ve en yakın arkadaşım olan Mert'in mesajını görünce gözlerim doldu annemin en sevdiği arkadaşımdı.
"Herkesten uzakta olabilirsin ama benden kaçma Çağrı seni özlüyorum lütfen telefonu açtığında ara beni"
Aramak istiyordum ama onunla konuşursam ağlardım. Telefonu elimden bırakıp gözlerimi tavana dikip gözyaşlarımı geri yollamaya çalıştım. Tam bu sırada çaldı telefonum ve arayan Mert'ti. Açmak mı açmamak mı?
Konu en yakın arkadaşınız olunca ilk seçenek her zaman baskın gelirdi.
"Efendim" dedim özlem dolu sesimle.
"Çağrı. Seni çok merak ettim." Sesi kesinlikle azarlama doluydu.
"Uzak kalmalıyım Mert ve senden de öyle annemi hatırlattığını biliyorsun. Arama beni ya da kimse aramasın söyle onlara ama unutma sen benim en sevdiğim insansın artık. Ben iyiyim ve iyi olacağım arada sana yazarım konuşuruz belki bir kaç dakika ama ben ulaşmadan bana ulaşma senden tek istediğim bu" diyip yüzüne kapattım.
Duraksayarak konuşmuştum ama o ağzını açıp tek kelime etmemişti, telefonu tekrar kapattım. Erken yatmak en iyisiydi. Alarmımı kurup ışığı kapatmak için ayağa kalktığımda cama takıldı gözlerim hala siyah araba ordaydı.
Eğer cesaretli olsaydım gidip 'ne var lan' diye bağırırdım ama dediğim gibi olsaydı. Küçükken ben cesareti uçan balon sanan kızdım.
Alarmı kapatıp banyoda elimi yüzümü yıkadım saçlarım daha topuzdu topladığımda da garip bir hal almıştı.
Düzleştiriciyi fişe takıp formamı giydim kıyafetleri ben almamıştım ama etek kısaydı. Bunu babamın aldığını sanmıyordum kısa alacak kadar geniş birine benzemiyordu. Kesinlikle sekreterine aldırtmıştı. Benim için büyük uğraşa gireceğini düşünmek zaten saçmalıktı.
Adamın varlığını bile hissetmiyordum ki. Burada olduğum süre boyunca muhabbetimiz bir elin parmaklarını geçmezdi.
Eteğimi, okul tişörtünü giydikten sonra atkuyruğu yaptığım saçımın uçlarını düzleştirdim. Toplayınca bile belime kadar uzanıyordu. Uzun saçlarım vardı annem uzun saç sevdiği için kestirmemiştim ama artık değişiklik yapmanın zamanıydı. Kestirebilirdim ya da boyatabilirdim.
Okulda kadar yine yürüdüm ama bu kez o araba yoktu erken çıktığım için onu görmemiştim. Okul eve yakın değildi ama bir minibüs ile gidilebilecek mesafedeydi. Hem işim hem de okulum yakındı. Onca yaşadıklarımdan sonra şans bana gülüyor muydu?
Durağa gidip bir dolmuşa bindim kulaklıklarımı takıp müzik açmadan okula gitmeyi bekledim. Müzik açarsam insanları duyamazdım belki ama kendim ile baş başa kalırdım buda beni insanlardan daha çok korkutuyordu, en son şirketten eve dönerken müzik dinlemiştim ve yine annemi düşünmüştüm.
Bu karmaşadan kurtuluncaya kadar kendimle yalnız kalmaz en büyük korkularımdan biri halini almıştı.
Okulun olduğu durağa geldiğimizde yavaşça dolmuştan indim. Okula gidip, sınıfımın olduğu kata girdim. Öyle beni dikkatle inceleyen insanlar yoktu, herkes kendi halinde eğleniyor gibi görünüyordu. Bense öyle ortada kalmış, evini kaybetmiş küçük kız çocuğu gibi. Sınıfıma girip boş bir sıraya oturdum aynı anda kafamı sıraya koyup uyumaya çalıştım neredeyse 5 aydır okula gitmiyordum, annemin ölümünün ardından okula mola vermiş sadece sınavlara birde karne almaya gitmiştim. Tabi o zamanlarda en fazla yarım saat sürmüştü.
Bir kaç ders geçmişti, belki de uyanmamı sağlayan telefonumun melodisi olmuştu. Sadece babamın birde patronumun bildiği yeni telefonum çalıyordu. Bu saate hangisiydi. Tam elime almıştım ve 'Demir Bey' yazısını görmüştüm ki telefonum elimden çekilip alındı. Kafamı kaldırdığımda öğretmen başımda duruyordu.
Şimdi ayıkla pirincin taşını dedi, içimdeki ses.
"Çok özür dilerim ama patronum arıyor. Sessize almayı gerçekten unuttum" dedim kaşları çatılmış öğretmene. Bir süre düşündükten sonra hala ısrarla çalan telefonu bana uzatıp "Çık" dedi.
Dersten atılmıştım, harika. Büyük bir merakla telefonu kulağıma götürdüm ama kükreme sesi tekrar geri çekmemi arayanı bildiğim halde telefonun ekranına baktım.
"Nerdesin sen" Bu adamın derdini cidden anlayamıyordum. Sana ne benim nerede olduğumdan.
"Okuldayım Demir Bey bugün okulum var benim."
"Neden haber vermiyorsun Çağrı?" dedi, nefesini seslice dışarıya vererek.
"Özür dilerim Demir Bey beni merak edeceğinizi düşünmedim" dedim alayla karışık. Kısaca sen kimsin ki beni merak edeceksin demek istemiştim ama adı üzerinde 'patron'.
"Şey hayır ondan değil işler vardı da neyse okulun nerde senin"
"Heykelin üst kısmında Okul Caddesi" dedim boğuk sesimle neden böyle çıkmıştı ki sesim.
Bir süre cevap gelmeyince anlamadığını düşünerek tekrar konuştum.
"Erkek lisesinin karşısında"
"Tamam, biliyorum benim de oralarda toplantım vardı zaten" dedi ama bugün ki bütün işleri şirkette olması gerekiyordu.
"Kaçta çıkıyorsun okuldan"
"Bire çeyrek kala" dedim sanırım işe kaçta geleceğimi hesaplayacaktı, bu kadar çalıştırmak da fazla değil miydi?
"Çıkışta bekle beni, seni ben alacağım" dedi.
"Demir Bey ben" devam edememiştim çünkü telefon suratıma kapanmıştı.
Bu adam neden benim konuşmama izin vermiyordu?
Sınıfa tekrar girip az önce almadığım çantamı ve askıda duran ince hırkamı alıp sınıftan dışarıya çıktım.
Demir beni almaya gelecekti ne kadar havalı. Okuldan çıkar çıkmaz hemen karşımda arabasına yaslanmış kollarını kaslı göğsünde birleştirmiş bir Demir Bey beklemiyordum. Kızlar ona bir bakıp bir daha bakıyordu ama o sadece kapının girişine bakıyordu. Göz göze geldiğimizde istifini bozmadan bana bakmaya devam etti. Önce arabaya kendi binip içeriden de kapıyı bana açtı. Fazla nazik biriydi(!)
"Neden geldiniz Demir Bey" dedim kendi sesimi susturmak adına."Dediğim gibi Çağrı işim vardı ve tek başıma yemek yemek istemedim."
"Peki." Dedim. Bütün o kafamdaki sorulara rağmen peki diyerek, Demir Bey'in arabasında oturup gittiğimiz yeri beklemeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mafya Sekreteri (Raflarda)
Teen FictionÇağrı'nın annesinden sonra tutunduğu dal Demir'di. Demir'in hayatındaki tek doğruydu Çağrı. Klasik mafya hikayelerinin standartlarını aşan, burun kırmalı ve beyin kanatmalı bir macera. Demir'in karanlık dünyası, Çağrı'nın kırık kalbi, Emir'in yemekl...