Uzamaya başlayan, sürdüğüm parlatıcının soyulduğu tırnaklarıma bakarken, böyle bir duruma nasıl düştüğümü düşünüyordum.
Resmen iki tane yarım akıllı çocuğa annelik yapıyordum. Hayır, annelik değildi bu kesinlikle hizmetçilik yapıyordum.
Benim ameliyat olmam kimsenin umrunda değil miydi cidden? Ya da en azından hastanede durmuştum. Bu bile havalı bir şeydi benim için.
Tamam, hastaneyi sevmezdim ama orada olmak ve hasta olmak; büyük eğlence kaynağıydı. Gülgün'e hava atabilirdim ya da Özge'ye ama yine de bunu umursayacaklarını zannetmiyordum.
Oyuncak bebeğini kaybetmiş bir çocuk gibi hıçkırarak ağlayabilirdim. Aslına bakılırsa biraz önce Demir'de attığım yumrukların sonrasında elimin acısından çoktan ağlamıştım.
Buraya Demir ile yalnız kalıp, saçma ve birazcık romantik olan dakikalar için gelmişken, teyzesi ve gerçek adının Kenan olduğunun ama Emir'in Haydar dediği çocuk bütün günümün içine etmişlerdi.
Tamam Teyzesi pek bir şey yapmamıştı. Sadece Yasemin'i getirmişti ve az önce Emir'den çıkan heyecan çığlıklarının sonucunda birazdan o tavuğu yiyeceğimizi biliyordum ama yine de o tavuğu sevmiyordum.
Mikrodalganın bildirim sesiyle düşüncelerimi gerilere itekleyip kendime geldim. Kapağı açıp pizzaları kontrol etmeden hemen önce Demir ile göz göze geldik.
Kenarda duran havluyu Demir'in kafasına fırlattım "Bir daha sizin eve gelirsem burnumu kırabilirsin. Ben de ardından beynimi kanatırım."
Demir gülme ve nefesini verme arasında 'hoh' sesi çıkartıp, yüzüne çarptıktan sonra yere düşen havluyu alıp yemek masasının üzerine bıraktı.
"Olmayan şeyi kanatamazsın" bakışlarımı gördüğünde kendini savunur gibi ellerini havaya kaldırdı. "Bil diye söyledim."Bazen düşünceleri okumak isterdim. Alacakaranlık serisinde olan Edward gibi değil çünkü o Bella'nın düşüncelerini okuyamıyordu ya da yemek yiyemiyordu; yemek önemliydi. Ben daha çok Koruyucu serisindeki Clara gibi olmak isterdim, biraz insan biraz melek -benden nasıl bir melek olacağını pek bilmiyorum ama yine de düşünmek güzel olurdu- ve insanların duygularını hissedebilen biri.
Çok şey istediğimi ve bunların gerçek olmadığını biliyordum ama yine de bir Vampirin beni ısırmasını ya da bir kurt adamın pençelerini bana geçirmesini istiyordum. Tabi annemin ya da babamın melek olmasını ve benim de yarım melek olma olasılığını içimde olan fesatlıklar yok ediyordu.
Şuan, yaptığım onlarca çiğ börekten ve soyup kızartmak zorunda kaldığım 10 kiloya yakın patatesin ardından nasıl göründüğümü merak ediyordum ama Demir'in düşüncelerinin içinde beni şuan nasıl gördüğünü daha fazla meral ediyordum. Bütün şu özel yetenekler Demir'in düşüncelerini okumak için istediğimden olayı belki de bana gelmiyordu.
Aslında Bana Dokunma kitabındaki Juliette gibi olabilirdim. Sadece bir dokunmam insanları öldürmeme neden olabilirdi. Demir'in yanına gidip 'heh gel yavrum dokunayım sana bir' diyerek onunla dalga geçebilirdim. Sonra Demir'e hiç dokunamayacağımı düşününce bundan da vazgeçtim
Belki de onun ruhuna girme gibi bir şansım olsun isterdim. Başlayanlar kitabının başka bir versiyonu gibi. Sadece bir kaç saatliğine onu rezil ederdim. Mini etek ile sirkete gitmeyi düşünsem bile benden bile düzgün olan bacakları aklıma gelince bu hiç iyi bir fikir gibi gelmemişti.
Topuklu ayakkabı daha iyi olurdu. Hem de yürüyemez bir erkeğin üzerine düşerdim. Adamın tam üzerine, benim Demir'le tanıştığım ilk gün olduğu gibi bir 12'lik atış komik olurdu. Tabi adam Demir kadar azgın ise daha komik olurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mafya Sekreteri (Raflarda)
Ficção AdolescenteÇağrı'nın annesinden sonra tutunduğu dal Demir'di. Demir'in hayatındaki tek doğruydu Çağrı. Klasik mafya hikayelerinin standartlarını aşan, burun kırmalı ve beyin kanatmalı bir macera. Demir'in karanlık dünyası, Çağrı'nın kırık kalbi, Emir'in yemekl...