3. Ürkek Ruhun Cesur Adımları

197 21 55
                                    




"Hiç fiziksel yara almadım ben, tenim ürkek değildi bu yüzden. Ne kadar sancım varsa hepsi ruhumdaydı, ruhum ürkekti benim. Bedenimde dikiş izleri yoktu belki ama ürkek ruhumdaki çentikler çok fazlaydı. Böyle bir ruh taşıdığım için köşeye sinmek yerine adım atmayı seçmiştim bu sefer. Bu ürkek ruh cesur adımlarını bıraktı ardında, hayatında ilk defa..."

3. BÖLÜM: "Ürkek Ruhun Cesur Adımları"


False Confidence, Noah Kahan

Cardigan, Taylor Swift




Bu hayatta bana hiç seçim şansı verilmemişti. Hayat denen bu düzenbaz bir kez olsun ipleri elime vermemişti ki verseydi ne isteyeceğim bile meçhuldü. Tek bir şey biliyordum ki ilk olarak istediğim; bu yalnız ve olağanüstü bedenden ziyade normal bir hayattı. Öyle büyük hayallerim yoktu. Kafamı yastığıma koyduğumda o güzel hayallerin söylediği ninniyle uyumamıştım hiçbir zaman. Başkalarının hayatını gözlemlediğim zamanlarda insanların genelde gerçekleşmesi zor olan şeylerin hayalini kurduklarını görürdüm. İnsanın doğasında vardı bu, hep zoru isterdi. Benim istediğim şey zor değildi, imkansızdı. Bu yüzden her gün hayallerimi kafamdaki karanlık kafese kapattım. Karanlıkta kalan hayallerim artık kafamda şekillenmemeye başladı.

Akrep ve yelkovanın uçları vücudumu çizip geçerken zaman da geçti. Tik takların kulaklarda attığı çığlıkları durduramadı o akrep zehri. Yelkovan zehre bağlandı, akrebi avuçlarının arasına aldı. Zaman böyle aktı; bulaştığında geçmeyen, sildikçe günahını serpiştiren siyah bir mürekkebe dönüştü. Bütün benliğimi boyadı, içinde kendimi bulamadım. Zaman ilerledi, ben büyüdüm. Zaman arkasına bakmadan geçti ama bazı şeyler benden geçmedi. Ben hep arkama baktım, sanki korktuğum şeyleri böyle söndürebilecekmiş gibi. Kendimi rahatlattım ama korktuklarım önümden çıkıp bana el salladı. Geçmedi; kalbimin üzerindeki derin çukur mesela, hiç kapanmadı.

Ben ilk baba dedim, yanımda gözleri dolan bir baba yoktu. Daha sonra anne lafı çıktı ağzımdan, beni kokusuyla süsleyip bağrına basacak bir anne yoktu. Baba şefkati, anne merhameti, baba nasihati, anne kokusu... Bunlar benim lügatimde yoktu. Hiç görüp hissetmediğim şeyleri nasıl yerleştirebilirdim ki kalbimin odasına, zihnimin duvarına? Başımı koyabileceğim bir anne kucağı yoktu. Kulağımı dayayıp kalp atışlarını hissedememiştim hiçbirinin. Annenin ve evladın kalp atışları bir olurmuş mesela, nefesleri düzene girermiş beraber.

Söyle bana anne, kalplerimizin bir olacağı kadar kaldın mı bu dünyada? Söyle bana baba, hayatında olduğum süre boyunca gururla kaldırabildim mi başını?

Normal bir insan varlığının taşıyacağı hiçbir özellik taşımıyordum, bunun farkına çok önceden varmıştım neyse ki. Damarlarımda akan kan farklıydı, benliğim gibi bitik saç uçlarım koyu griydi. Babaannem ben küçükken fark edilmesin diye saç uçlarımı hep keserdi. Çok uzatmak istemiştim saçlarımı ama aynaya hep kısa saçlarımla bakmıştım. Artık boya diye yalan söylüyor, istediğim gibi bırakabiliyordum. Saçlarım uzundu ama babaannem yoktu. Göze göz, dişe diş.

Krize girdiğim anlarda tenimde siyah şimşekler beliriyor, avuç içlerimde yangınlar taşıyordum. Diğer çocuklar sonbahar sabahları yaprakların içine atlayıp eğlenirken, ben dışarıdan aldığım kurumuş bir yaprağı ellerimde büktüğüm havayla oynatıyordum. Yüzme öğrenememiştim hiçbir zaman, suya girdiğimde suyu kontrol edememekten çok korkuyordum. Bu hayattaki isteklerim geri planda kalıyordu her an. Ben yüzünde normal bir gülümsemeyle koca bir yalana adımlayan küçük bir figürandım. Hepsi bu.

Benim canımı çok yaktılar Okyanus, çok acıdım. Ama merak etme, acımıyor. Sen kanattıysan hiç acımıyor...

Dün garajın anahtarını bulamadığım için ağacın altına kilitlediğim bisikletimin çamur içinde kaldığını görünce hiç şaşırmamıştım. Geç saatlere kadar krizimin geçmesi için çabalamıştım bu yüzden bisikletim aklıma gelecek son şeydi. Aklımı yeterince kurcalayan biri vardı zaten, bisiklet eksik kalsındı.

OKYANUSUN KARA DELİĞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin