14. Ansızın Gelen Sızılar

116 11 8
                                    




"Bir gün ansızın gelen sızı, gider mi hiç iz bırakmaksızın?"

14.BÖLÜM: "Ansızın Gelen Sızılar"





Night Vision, Alice Kristiansen

Al Beni, Kalben








Mezarlıktan korkanların henüz sevdiği ölmemiştir diye bir laf gezinir insanların dudaklarının arasından, buna inanmıyorum.

İnanmıyorum çünkü çoğu sevdiğimi bu hayata yenik düşürüp kaybettim. Bu yaşıma geldim, hâlâ mezarlıklardan korkuyorum.

Annem, babam, babaannem... Hepsi bedenleri kadar metrekarelik toprağın altına girmişti şimdi, bu mezarlık korkumu yenmeye yeter miydi? Fakat yanlış oldu... Bazı mezarlar boştu. Belki de anne ve babamın mezara konulacak bir bedenleri bulunamadığı içindi korkumun yitip gitmemesi, belki de onları hiç görmediğim içindi bu istisna.

Mezarlık korkumun ne kadar yersiz olduğunu fark ediyordum şimdi, aynadaki kendi yansımama bakarken. Benim içimdeydi çünkü, asıl mezarlık benim içimdeydi.

Göğsümün ortasındaki kara delik benim asıl mezarlığımdı.

Yaz ile orada öylece o mezarlığı izlerken bir süre ikimiz de kıpırdayamadık. Hareket kabiliyetimin hâlâ var olduğunu parmaklarımı oynatışımdan anladım ve o parmaklarım havalanarak tam izimin üzerinde durdu. Parmak uçlarım o anki mezar toprağı olan tenimin üzerinde hafifçe gezinirken siyah bir bataklık gibi bedenimi ele geçiren damarların üzerinde yol çizdi.

"Sare," diye tekrar etti Yaz titrek sesiyle. Korkmuştu, acaba korktuğu bulunduğum durum muydu yoksa direkt olarak ben miydim? Tekrar yutkundum. "Sadece kriz anımda beliriyordu bu izler. Hem daha seyreklerdi hem de sonradan kayboluyorlardı. Geçen de hemen kaybolmamışlardı fakat bu kadar çok değillerdi."

"Yıldırım çarpmasından sağ kalan insanların teninde oluşan izlere benziyor," Yaz kendi kendine beyin fırtınası yaparken ben sadece taşıdığım küçük kara deliğe bakıyordum.

"Ne olduklarını bilmiyorum fakat iyi bir şey gibi gelmiyor," diye mırıldandım yarı çıplak bedenimi soğuk duvara yaslarken. Başımı öne eğdiğimde saçlarım omuzlarımın üzerinden bedenime dökülürken biraz olsun izleri kapattığı için rahatlamıştım. İçten içe tüylerim ürperecek kadar korkuyordum ama bunun dışarı vuruşu bende yoktu.

"Hey, başını düşürmek yok," dedi Yaz keskin bir şekilde. Bedeni tam önümde durduğunda elleriyle yüzümü kavradı ve onu görebileceğim kadar kaldırdı. O an korktuğu şeyin ne olduğunu anladım ve içimdeki yangınlar sönmüş de söndüren su gözlerime doluşmuş gibi gözlerim sulandı. "Daha önce geçtiyse şimdi de geçmemesi için hiçbir sebep yok. Harikasın tamam mı? Hiçbir sıkıntın yok Sarekuşum."

Son iki cümlesinin doğruluk payının yüzdeliği her ne kadar sıfıra yakın bir değer olsa da Yaz'ın gözlerinin içine bakıp kafamı salladım. Olanları hazmetmem gerekiyordu bu yüzden sanırım yalnız kalsam iyi olacaktı. "Ben iyi hissediyorum, banyoyu kendim halledebilirim."

Ağzını açıp itiraz edecek gibi oldu fakat bakışımdan sanki her şeyi anladı ve geri çekildi. Her zamanki anlayışlı tavrıyla gülümsedi. "İçeride olacağım, herhangi bir şeye ihtiyacın olursa seslenmen yeterli bir tanem."

Gönlünü ferah tutacak bir şekilde onu onayladıktan sonra banyodan çıkmasını bekledim ve derin bir nefes aldım. Krizim başladığı an yaptığım gibi lavabonun kenarlarına doğru eğildim ve iki elimi sabitler bir şekilde bekledim. Bu şekilde durduğumda tam olarak görüş açım izimin üstü oluyordu. Çok kötü görünüyordu, içeriden ölüyormuşum da gerçekten orada can çekişiyormuşum gibiydi. Mezarlıktı işte, benim kara deliğim.

OKYANUSUN KARA DELİĞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin