4. Uykunun Götürdüğü Dertler

175 18 49
                                    




"Biyolojik bir ihtiyaç olduğu için değil, dertlerimi biraz olsun götürebildiği için uyurdum. İçimdeki gücün ruhumdaki en ücra köşeye çekildiği zaman bu zamandı. Uyuduğumda korkularım vücudumda ayaklarını sürümeyi bırakırdı. Belki de bu yüzden her gece uyumayı ve bir daha uyanmamayı istedim."

4. BÖLÜM: "Uykunun Götürdüğü Dertler"


Stay, Khalid

Viva la Vadi, Son Feci Bisiklet





Sare Anka Somay.

Bir ismimi insanların dudaklarından çıkan harflerde diğer ismimi ise boynumdaki kolyenin ucunda taşıyorum. Gerçek adım bu. Altı hece, üç kelimenin yan yana dizilişi.

Sare. İnsanların normal telaffuzundan farklı olarak a'yı dilin ucunda uzatmadan düz bir şekilde okunduğu gibi söylenen bir isimdi. Temiz, arınmış demekti her ne kadar ruhum taşıdığı tüm güçlerle lekelenmiş olsa da. Kalabalık demekti aynı zamanda, yalnızlığından geceleri sürekli kendiyle baş başa kalan bir kız için fazlasıyla ironikti.

Anka. Simurg olarak da bilinen ve küllerinden doğarak efsaneleri süsleyen Zümrüd-ü Anka'nın ismiydi. Babaannem bana bu ismimle seslenirdi ve ben ismimi her duyduğumda kalbime hançerlenen tanımsız duyguların esiri olurdum. Anka'nın bendeki yeri ayrıydı ve dışarda yankılanarak kirlenmesini istemiyordum. Sare'nin anlamı zaten yeterince temizliyordu üzerine bulaşan kiri, bu yüzden onu tercih ediyordum.

Anka çok narindi, ruhumda dağlama etkisi yaratıp benim bilmediğim şeyler biliyordu sanki.

Bugün, ruhunu ruhuma denk düşürdüğüm adam farkında olmadan ismimi ağzına aldı ve ismimin üzerini silkeledi. İlk defa bu ismi birinin dudaklarına yakıştırdım ve gülümsedim. Saatlerce, durmadan bana o şekilde seslensin istedim; bilirdim ki ben bıkmadan onu dinlerdim. Sesini, ismimle ağırlamayı çok isterdim.

Arel ince sokak arasında yüzünü bana dönerken ayaklarım kaçma girişimde çok az bile bulunmamıştı. Sonunun nereye gideceğini bilmediğim bir yola adımlıyordum ve içimdeki bir yerler daha fazla kaçmak istemiyordu. Yıllarca sancıyan bir kalp taşıyordum, daha fazla zulmedersem beni istemeyecekmiş gibi geliyordu. Yolun sonuna kadar sahip olduğum tek şey kendimdim. Herkes giderdi, ruhum benimle kalırdı. Herkes kaçar, kalbim sarılırdı bana. Elimde olan tek şeyi de kaybedemezdim bu yüzden bir kez olsun istediğini ona verecektim.

Birkaç saniye sessizce gözlerine baktım, bana yıllar geçmiş gibi geldi.

"Hayat seni fazla önüme çıkarmaya başladı Grili." Sesi düzdü, yüzünden ne hissettiğini anlamlandıramıyordum. Hafifçe tebessüm ediyordu ama arkasında çok daha fazlasını sakladığını hissediyordum. Yaslandığım duvardan ayrılıp biraz daha karşısına çıktım ve tavrımı korudum. Sokak lambası ve ayın ışığı onun yüzünü doğrudan aydınlattığı için onu rahatça görebiliyordum fakat ben karanlıkta kaldığım halde nasıl beni fark edebilmişti çözememiştim.

"Çocuğu merak ettim, seninle bir ilgisi yok." Var, seninle bir ilgisi her zaman var.

Arel kaşlarını hafifçe kaldırdı ve yüzümden başlayarak baştan aşağı süzdü. Bunu yaptığında nedense kendimi savunmasız hissetmiştim. Ona karşı takındığım tavır o kadar zordu ki, bazen hiçbir şeye aldırmayıp omzunda hıçkıra hıçkıra ağlamak istiyordum.

"Hayatta herkes eşit şartlarda doğmuyor. Fazlasına sahip olanların fedakârlık yapması gerek," dedi ve bana doğru bir adım attı. Bitter çikolata ağzımdaki dansının sonuna geldiğinde yutkundum. O bana yaklaşırken adımlarımı sabit yerinde tutmayı başardım. "Fazlasına sahip olanların daha da fazlasını istedikleri bir dünyada yaşıyoruz. Cehennemdeyiz, haberimiz yok."

OKYANUSUN KARA DELİĞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin