Üç

26 23 16
                                    

Karşımdaki gözlerde takılı kalmıştım resmen. Yüzüne taktığı siyah bandana ve kafasına geçirdiği siyah şapkayla serseri gibiydi. Ama gözleri hiç öyle söylemiyordu.

Bir elini arkamdaki pencereye koydu ve bana iyice yaklaştı. Gözleri beni baştan aşağı süzüyordu. Bir adım geri atmak istedim ama sırtım pencereye yapıştı. Bu fırsattan yararlanıp daha da yaklaştı. Aramızda birkaç santimetre kalmıştı.

"Kimsin sen? Evimde ne arıyorsun ?" demeyi başarabildim. Çünkü resmen dilim tutulmuştu.

Kulağıma eğildi ve "Gökyüzüm..." dedi. Artık konuşmayacağını sandığım bir an da "Seni korumam gerek." dedi.

Henüz kendime gelmiş sayılmazdım. Onu ittim ve "Git burdan. Ne sanıyorsun sen kendini ?" diye bağırdım.

İki adım geri çekildi. Yüzüme hızla çarpan bir rüzgarla gözlerimi kapadım. Açtığımda karşımda kocaman iki kanat gördüm. Titremeye başlamıştım. Gözlerimi kapatıp tekrar açtım ama hala oradaydı. Onun... Onun kanatları vardı.

"Şimdi inandın mı bana. Seni korumam gerek." dedi.

"Buna ihtiyacım yok." diyip nefes aldım. "Hem... Neden ki ?" diye sordum.

"Bunu bilmen gerekmiyor. Ve şunu da bil o iltifatlar yalandı. Planlar değişti. Artık o kadar beklemeye vaktim yok." dedi. Dediği şeyi gözleri onaylamıyordu. Onu tanımamama rağmen biliyordum o iltifatlar yalan değildi. Bunu gözünden anlamıştım.

"Neyi... Beklemeyi?" diye sordum.

"Seni kendime aşık etmeyi yani. Aldığım emir bu yönde olsa da bu sana zarar verir." dedi.

"Ne emri ? Ne aşkı ? Beni kimden koruman gerekiyor ki ?" dedim.

"Ailenden..." demesiyle başımın döndüğünü hissettim. Ailem mi? Bana neden zarar vermek istesinler ki? Beni doğduğumda kapının önüne koyarak zaten yeterince zarar vermişlerdi. Yetmemiş miydi?

"Ailem mi? Sen nereden..." derken lafımı kesti.

"Bak sana şimdi anlatamayacağım şeyler var ama bil ki bende senden saklamaktan memnun değilim. Burda olmam da bir ceza zaten. Yapmamam gereken şeyler yaptım ve başmelek bana bu cezayı verdi." dedi.

"Başmelek mi? Benimle dalga mı geçiyorsun ?" dedim alaycı bir şekilde gülerek.

"Dalga geçecek olsaydım bunu seninle yapmazdım Ay!" derken ismimi tükürür gibi söylemişti. "Dediklerimi yapman gerek. Yoksa..." dedi.

"Yoksa ?" dedim sabırsızlıkla.

"Yoksa ölürsün!" dediğinde neredeyse kahkaha atacaktım. Yaşamam kime faydalı olacaktı ki ölmemek için birinin korumasına ihtiyacım olacaktı?

*_-*_-*_-*_-*_-*_-*_-*_-*_-*_-*_-*_-*_-*_-*_-*_-

Bugün derse geç kalmıştım. Hoca ders boyu bana bakmıştı. Sanki ilk defa bir öğrencisi geç kalıyordu.

Önümde tanımadığım iki çocuk oturuyordu. Sarışın olanın yüzü gerçekten çok güzeldi. Sürekli gözüm ona kayıyordu ama yanındakinin yüzünü henüz görmemiştim.

Dün olanları düşünürken hocanın sesiyle yerimden sıçradım.

"Ay! Bu soruyu da sen yap bakalım."

Yerimden kalkıp tahtaya çıktım. Soruya bön bön bakıyordum. Hoca da arkamda gergin gergin bana bakıyordu. Hesap yapıyormuş gibi görünmeye çalışırken sarışın olan yeni çocuk yerinden kalkıp hocayla benim ortama girdi. Sağ elindeki kitaptan hocaya soru sorarken sol elindeki kalemle de sorumun cevabını yazıyordu. Bu hoca gerçekten çok aptaldı. İyi ama bu çocuk bunu neden yapıyordu ?

"Anladın mı Mert'cim?" diye soran hocaya başını sallayıp yerine geçti Mert. Hoca kafasını benim soruma çevirince tüm sınıf kahkaha atmaya başladı. Hoca kaşlarını çattı.

"Bu sene çözdüğün ilk soru olmalı sanırım." diye mırıldandı ve beni yerime gönderdi.

Zil çaldığında Mert ve yanındaki adını bilmediğim çocuk ayağa kalktı. "Mert." dedim. İkisi de dönüp bana baktı. Bu... Bu gözler dün geceki gözler miydi? Yüzü çok güzeldi. Yok bu o olamazdı. Gözünden tanıyacak değildimya.

Kafamı yeniden Mert'e çevirdim. "Teşekkür ederim." diyip gamzemi çıkaracak kadar gülümsedim.

"Rica ederim. Sende bize katılmak ister misin ?" diye sordu. Adını bilmediğim çocuk ona sertçe bakmaya başlayınca sinir oldum. Beni istemediği belliydi.

"Olur." dedim. Aslında yanındakinin inadına yapmıştım bunu.

"Bera siz kantine gidin ben lavaboya gidiyorum o zaman." dedi Mert. Demek adı Bera'ydı. Onunla iyi anlaşamayacağım belliydi.

Kantine geldiğimizde tüm kızlar Bera'ya bakıyordu. Aptal şeyler. Evet o çok yakışıklıydı . Hatta tişörtünden kas fışkırıyordu. Tıpkı Mert gibi. Ama o çok soğuktu. Ne buluyorlardı onda ?

"Ne istersin?" diye sordu. Sesi çok güzeldi. Akşam ki aptal bu olsaydı sesinden tanımam gerekirdi.

"Ben kendim alırım." diyip ayağa kalktım.

İki erkeğin önünde tost yemeye utanmıştım. Normalde de yerdim ama şimdi yiyesim gelmemişti. Bir çikolata ve bir de soda almıştım.

Ben pipetimle cebelleşirken ikisi de gergin gözüküyordu.

"Ee susacaksanız neden çağırdınız beni ?" diye sordum. Bera 'ben çağırmadım' dermiş gibi baktı.

Mert uzanıp elimi tuttu. Bunu hiç beklemiyordum. Tam çekecekken "Bu yara izi de ne ?" diye sordu. Parmaklarını elimin içindeki yara izinde gezdiriyordu. Bera'ya baktığımda öfkeyle Mert'e baktığını gördüm. Bunun nedenini anlamak için elimi Mert'in parmaklarının olduğu yere götürüp parmaklarım onunkilere değecek şekilde yara izini takip ettim. Bera'nın yüzü daha da gerildi. Evet. Sebebi buydu. Mert bana dokunduğu için öyle bakıyordu. Elimi çektiğimde Bera öfkeyle masadan kalkıp gitti.

 Elimi çektiğimde Bera öfkeyle masadan kalkıp gitti

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Arkadaşlar bu Mert ⬆️⬆️⬆️ ... (Temsili
olarak.)

Aşağıdaki de Bera ⬇️⬇️⬇️

Yorum ve oylarınızı bekliyorum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Yorum ve oylarınızı bekliyorum.💙

KÖTÜ MELEK (Texting)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin