Hoseok'un bakış açısındanBir hafta geçti...seni ilk gördüğüm o günden sonra. Ayaklarım beni sana sürüklüyor, emirlerime kulak asmıyordu, gözlerim her an sen diye yanıp tutuşuyordu.
İki hafta geçti... Sana daha çok bağlandım. Korktum bundan, yine birine bağlanmaktan. Yine aciz olmaktan, daha kavuşamadan kaybetmekten.. hiç istemedim sana kavuşmayı ama en çok ben istedim kokunu solumayı.
Üç hafta geçti ... Senden vazgeçmeye çalıştım, defalarca... Okulu astım arada, çokça azar işittim, tehdit edildim babam tarafından. Artık daha fazla katlanamayınca öfke dolu ellere, vazgeçtim kaçmaktan.
Dört hafta geçti... Bu bir ayın sonunda göz göze geldik her defasında, gözlerindeki yıldızları saydım, gülüşünü aklıma kazıdım yavaşça, kalbime de kazındığından habersiz.
Beş hafta geçti... Hissediyorum, sende bana çekiliyorsun. Bu ise bana katlanılamaz bir acı veriyor. Tek taraflı olan her zaman daha katlanılabilir olmuştu aşk için. Sen onu ne kadar delicesine sevsen de karşındaki belki de sevmez, en kötüsü de nefret eder diye her şeyi içine atarsın, saklarsın.
Düzenle paketlediğim duygular, tozlu raflarımda öylece dururken, senin onları benden izinsiz açman birbirine dolamıştı kesik izi dolu ellerimi. Oysa ne çok uğraşmıştım onları saklamaya.
İki ay geçtiğinde ise... Biz, konuşmaya başladık... Senin sesini duydum. Bu yoldan geri dönemeyeceğimi düşünmeye başlamıştım artık, senin görüntüne tezatla kalın ve boğuk olan tınını duyunca. Duyduğum tüm sesleri silmek istedim zihnimden. Senin sesini düşündüğümde aklıma kemer sesleri hiç gelmesin istedim. Çok mu şey istemiştim?
Seninle konuştuktan sonra iyi anlaşır olmuştuk. Ne kadar normal gelse de bu sizlere, kimse göremezdi senin gözlerindeki hisleri, kimse inkar edemezdi göğsünde yatan tehlikeyi. An be an şahit oluyordum ben bu faciaya ve gelecek olan savaşlara.
Üç ve dördüncü ay geçtiğinde ise görüntüde en yakın iki dosttuk. Yalandan ibaret olan bu yerden, sadece çıkarları için selam veren bu gençlerden, acı kokan sözlerden korur olmuştuk birbirimizi. Bu kısacık sürede en iyi sen beni tanıyor, en çok ben seni seviyordum. İçimdeki aşk ne kadar can yakıcı olsa da senin de beni sevebilme ihtimalini seviyordum. Seninleyken acı yerini şevkate bırakıyor, çocuk ben ürkerek merhaba diyordu sana. Belki yaralarını sararsın diye tutuyordu minik elleriyle, ellerini. Sen ise sanki içimi görüyor, düşüncelerimi okuyabiliyordun. Ellerinde beyaz bandajlar, gülümsüyordun sanki ufak bedenime. Ben de bundan korkuyordum ya. Eğer sararsan yaralarımı, asla bırakmazdım elini. Daha fazlasını isterdim, belki de sen sar diye düşerdim öfke dolu ellere.
Dönemi yarıladık ve biz çok yakındık... olması gerekenden fazla yakındık ve ben hala korkuyordum lakin yine de sana karşı çıkamıyordum. Neydi seni karşı konulamaz yapan, özel kılan? Neydi benim kalbimi çarptıran, gözlerimi karartan bu duygunun ismi?... Tıptaki karşılığı neydi? Sen bilirsin belki. İnsanlar ne diyordu buna, aşk mı?
.
.
Asla yapmamalıydın Taehyung, asla bana bakmamalıydın o şekilde. Benim istediğimi, güzelce süsleyip veremezdin ellerime. Hak etmiyordum ki! İyi bakamazdım ben ona. Kesik dolu ellerim iyi kavrayamazdı bir defa. Ağır yükü altında ezilirdim, taşıyamazdı sarılı dizlerim. Dün hiç olmamalıydı. Belki de her gece gözlerini andıran göğe bakarken, gözlerini düşlerken, duymak istediğim şeyleri hiç söylememeliydi güzel dudakların. Biz hiç olmamalıydık, en çok olmasını istediğim bizken, olamazdık. Sen asla bana bu kelimeleri söylememeliydin. O güzel pakette vermemeliydin ellerime sevgini. Ben asla çekip gitmemeliydim, bu sefer ben sarmalıydım ellerindeki kesikleri, seni orada yalnız bırakmamalıydım.'Doğru zaman olmayabilir. Senin için doğru kişi olmayabilirim. Ama bizim hakkımızda söylemek istediğim bir şey var. Aramızda bir şey var, her neyse. Seninle paylaşacağım bir çeşit sır. Sana her şeyden daha fazla ihtiyacım var hayatımda. Hayatımdaki her şeyden daha fazla istiyorum seni. Hayatımdaki her şeyden daha fazla özleyeceğim seni. Hayatımdaki herkesten daha fazla seviyorum seni*...'
Bu kadar güzel olmamalıydın Taehyung...
*Daft Punk/ Something About Us