1🍁

717 13 0
                                    

Merhaba arkadaşlar bu bizim ilk hikayemiz açıkcası wattpad 'de ilk kez iki kişi bir hikaye yazıyor eminim. Bu bizim hikayemiz ilerde ayrı ayrı da hikayeler çıkarırsak zaten belirtiriz. Lafı fazla uzatmak istemiyorum, umarım beğenirsiniz. Hepinize iyi okumalar. Öpüldünüz🍁🎈
...

Soğuk rüzgarlar esiyordu ihtişamlı konakta. Herkes sessizdi, herkes suskun... Adeta lal kesilmişti diller. Aile bahçede kahvaltı etmekteydi. Evin büyüğü Haşmet Ağa dışarı çıktı elinde katran karası tesbihiyle. Haşmet Ağa aşiretin başıydı. Yaşlandıkça ağaran saçı sakalı birbirine girmiş, hafif şişman, bildiğin töre adamıydı. ''Fikret'' dedi. Büyük oğluna sesleniyordu sert bir sesle. ''Bana Devran'ı çağır.'' Devran Karanoğlu, Haşmet Ağa'dan sonra konağın başına geçecek olan oğlandı. Fikret ve Saimee'nın oğlu. Kuzgun karası saçları, gözlerinin üstüne düşen perçemiyle oldukça gösterişli ve sert bir yapısı vardı. Simsiyah gözleri, derin bakışları, uzun ve yapılı cüssesiyle herkesi kendine hayran bırakıyordu. Fikret, Devranı çağırmıştı. Merak onusu olan Ağa'nın Devran'a ne diyeceğiydi.
Uzun koridorun ucunda Devran gözüktü. ''Beni arzu etmişsin dede.'' dedi. ''Gel Devran, sana bir haberim vardır.'' sesi çekimser gibiydi. Devranı çok seviyordu. Onun üzülmesini istemezdi. ''Biliyorsun bacın olacak Zişan.'' duraksadı. ''Kahveci Halit'in oğluna kaçtı.'' Öfkesini bastırmaya çalışıyordu. Bizde namusumuzu temizlemek için ya kan dökeceğiz...'' Devran sordu ''Ya da?'' Haşmet Ağa kararlı bir sesle ''Berdel.'' dedi. Konakta fırtına öncesi sessizlik hakimdi. Herkes birbirine bakıyordu. Devran'ın sorusu sessizliği bozdu. '' Hazan  mı?'' Evet cevabını alınca başını onaylar gibi salladı. Bir süre sonra Ağa eve girerken, Devran arabasına atlayıp hava almaya çıktı. Bir anda kıyametler koptu. Devran'ın annesi Saime hanım bağırıyordu. ''Ben oğluma o saçaklıyı almam. Oğlumu el üstünde büyüttüm. Şimdi elin kızı canına okuyacak.'' Fikret kendini yerlere atan Saime'nin kolundan tutarken konuştu. ''Yav ne oluyor Saime? Bak oğlanda kabul etti. Kızımızada, oğlumuzada bir şey olmayacak. Anlamıyorum ki ne bu feryat.'' Dakikalar sonra ortalık biraz olsun sakinleşmişti. Ama Saime'nin siniri geçmişe benzemiyordu.
...
Hazan pazara kumaş bakmaya çıkmıştı anasıyla. O da Devran gibi kara kaşlı kara gözlüydü. Kıvırcık saçları ona ayrı bir hava katıyordu. Orta boylu, fiziğiyle dikkat çeken çok güzel bir kadındı. Salına salına yürürdü. Yüreğinin güzelliği yüzüne vurmuştu. Tezgahta gördüğü salıncaklı oyuncağı eline almış bakarken koşarak yakın arkadaşı Zelal geldi yanına. Zelal, kumral, mavi gözlü kısa boyluydu. Fakat boyuna rağmen duruşu ilgileri üstüne topluyordu. Yüzünde bir tedirginlik vardı. ''Hazan, yürü. Gidelim burdan Hazan. '' ''Zelal ne oldu bir sakinleş.'' dedi Hazan olacaklardan habersiz. ''Hazan seni berdel edecekler. '' Elindeki oyuncağı düşürdü. O an Hazan'ın yüreğinde bir fırtına kopmuştu adeta. Sesi kısılmış, hareketsiz kalmıştı. Zelal devam etti. ''Haşmet Ağa'nın torunu Devran. Hazan gel benimle gidelim buradan Hazan.'' Dünyası durmuştu Hazan'ın. Geleceği artık hiç gelmeyecekti...
...
Devran arabasını bir yere çekti.  Küçük bir şelalenin önüne geldi. Etrafta renkli ışıklar ve tüller vardı. Devran buları ortama renk katmak için yapmıştı. Küçükken kaçıp kaçıp buraya gelirdi. Okuldan kaçtığı zamanlar. Sonra Hazan... Kafasını dağıtmak için gelmişti ama Hazan aklına geldikçe delirecek gibi oluyordu. Onu yıllardır görmüyordu. Yıllar önce baba evinden kaçıp İstanbullara okumaya gitmişti. Kahveci Halit...Gerçekten umursamaz ve acımasız bir adamdı. Kafasını bu düşüncelerden uzaklaştırdıktan sonra biraz daha hava alıp arabasına geçti. Eve dönüyordu. Akşama düğün vardı.
...
Konakta tüm hazırlıklar yapılmış, misafirler en iyi şekilde ağırlanıyordu. Bir köşede Hazan'ın anası elini başına koymuş iç geçirirken diğer yanda Zişan'la Mehmet düğünün tadını çıkarıyorlardı. Fikret kızını hiç anlamıyordu. İki gencin hayatını karartırken nasıl bu kadar mutlu olabilirdi. Ve Hazan'la Devran... İkiside sessiz sessiz oturuyorlardı. Hazan duvağının altında ağlıyor, Devran öfkeli gözlerle kız kardeşi Zişan'a bakıyordu. Hazan'a kefen olmuştu gelinliği. İstemediği bir adamla zorla evlendiriliyordu. Birisi çıkıp töre dedi mi kimse sesini çıkaramazdı. Anasıda eli kolu bağlı dert yuvası olmuştu. Onun üzülmesini istemiyordu. O kadar şeye sırf annesi için katlanacaktı.
Nikah başlıyordu. Herkes yerine geçmiş oturuyordu.  için bir ıstırap, Devran için Ağalık yolu gözüküyordu. Nikah memuru konuştu. ''Halit kızı Hazan, Fikret oğlu Devran. Siz hiç bir baskı altında kalmadan...'' Dişlerini sıktı Hazan. Ağlamanın sırası değildi. Ağlamamalıydı. Annesi için. ''Hastalıkta, sağlıkta, iyi günde, kötü günde...'' Tırnaklarını avcuna batırıyordu. Kendini sıkması lazımdı.
Devrana sordu. ''Halit kızı Hazan'ı karılığa kabul ediyor musun?'' Devran kendinden emin bir şekilde ''Evet.'' dedi. Hazan'a sordu. ''Fikret oğlu Devran'ı.'' Haşmet Ağa'nın torunu Devran Ağa'yı. ''Kocalığa kabul ediyor musun?'' Köleliği kabul ediyor musun? Hayatını mahvetmeye hazır mısın? Hazan bir şey söylemedi. Sonra annem dedi kabul etmek zorunda kaldı. ''Evet.'' Kararlı ve mücadeleci bir ses tonuyla söylemişti. Ve artık sonun başlangıcına gelmişti. Hazan'nın hikayesi şimdi başlıyordu...

HAZANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin