2🍁

472 9 0
                                    

Merhaba arkadaşlar hikaye yeni ve ilk hikayemiz olduğu için fikirleriniz çok önemli bizim için lütfen beğenmediğiniz kısımları belirtin.
Vote ve  yorum yapmayı unutmayınız.
İyi okumalar.🎈🍁
...

Gece geç saate kadar eğlence yapılmıştı. Herkes evlerine dağılınca konak sessizleşti. Hazan odasına geçmişti çoktan. Devran bahçede sigarasının dumanını ciğerlerine varıncaya dek çekiyordu. Hazan pencereden bakıp o dumanda boğulmasını istedi. Her şey onun yüzündenmiş gibi hissediyordu. Ona büyük bir kin besliyordu. Bunu yaşamak istemiyordu. İki yıl önce baba evinden kaçıp üniversite okumaya gitmişti İstanbul'a. Bu sene babasının akrabalarına yakalandığı için gidememişti. Zoraki Mardin'e getirmişlerdi Hazan'ı. Okulu bitirip öğretmen olmak istiyordu. Gençlere ışık tutmak istiyordu. Ama şimdi istemediği bir yerde, istemediği bir adamla evlendirilmişti. Beyaz örtülü yatağın üzerine oturup parmağındaki yüzüğe baktı. Devran'dan gerçekten nefret etmişti.
Devran yavaş adımlarla odasına doğru ilerledi. Gözünü kapatıp elini kapı kulpuna attı. Derin nefes alıp içeriye girdi. Hazana yatağın üzerinde uyuya kalmıştı gelinliğiyle. Geçip yanına oturdu. Uzun uzun yüzüne baktı, yüzünün üstüne düşmüş bir kaç tel saçına baktı. Sonra kalkıp dolaptan bir battaniye aldı. Haza'nın üzerini örtüp yatağın aşağısında kalan koltuğa uzandı. Ellerini başının arkasına koyup tavanı seyretti. Şimdi ne yapacaktı?
...
Sabah olmuştu. Devran çoktan kalkıp dışarı çıkmıştı. Hazan bir tıkırtıya uyandı. Saime Hanım gelmişti. ''Ne duruyorsun kalksana. Saat kaç olmuş Halen uyuyor. Şuna bak. Ananın evinde de mi böyleydin. Kalkta çabuk kahvaltıyı hazırla.'' diye söylenip bağırdı Hazan'a. Hazan hemen yerinden kalkıp gelinliğini çıkardı. Dolaba asarken kısa bir bakış attı. ''Benim hayalim böyle değildi. Seni bana kefen diye giydirdiler. Benim geleceğimi çaldılar.'' Gözlerinin dolmasına izin vermemeliydi.
Hızlı adımlarla mutfağa geçti. Konağın hizmetçisi Selma çoktan çayı demlemişti. Çaydanlıkları alıp bahçeye gitti. Önüne birini geçmesiyle aniden yerde buldu kendini. Çay dökülmüş, elini yakmıştı. Devran bahçe kapısından girdiğinde Selma çoktan buz getirmişti. Koşup Selma'nın elindeki buzu aldı. Haza'nın elini tutup avcuna bastırdı buzu. Aniden göz göze geldiler. Hazan elini çekip ayağa kalktı. Devran bir an afallasada sonradan toparlayıp o da ayağa kalktı. ''Düz yolda yürümesini bile bilmiyor. Birde gelin diye aldık. Bundan gelin falan olmaz.'' Saime'nin sesiydi. Sitemkar konuşmuştu, birazda aşağılayıcı. Hazan'ı sevmediği bariz ortadaydı. Hazan sesini çıkarmadı. Ağır adımlarla mutfağa doğru yürüdü.
Devran bahçe kapısına doğru yürürken Hazan ona sert bakışlar attı. Devran kapıdan çıkınca duvarın önüne çöküp başını saçlarının arasından geçirdi. Ona gerçekten nefret duyuyordu. Bir anda hayatına girip her şeyi alt üt etmeye hakkı yoktu.
...
Akşam üzeriydi. Aile bahçedeki masada toplanmış sohbet ediyordu. Hazan mahzun mahzun oturmaktaydı. Devran sürekli ona sert bakışlar atıyordu. Konağın kapısı çalınmaya başladı büyük bir gürültüyle. ''Devran, aç kapıyı devran!'' Tok bir sesti. Bayağı sinirli gibi geliyordu sesi. Herkes kapıya doğru yürümeye başladı. Fikret'in kapıyı açmasıyla içeriye uzun boylu, hafif kumral, yeşil gözleriyle insanı adeta büyüleyen bir delikanlı girdi hışımla. Gözleri devranı buldu. Üzerine doğru yürümeye başladı. ''Nasıl yaparsın bunu!'' sesi ağlamaklı geliyordu, bir o kadarda öfkeyle dolu. ''Ferhat?'' Devran sessizliğini bozmuştu. Ferhat, Devran'ın yakasına yapışıp alabildiğine bağırıyordu. ''Devran nasıl? Aklım almıyor! Bile bile!?'' Sona doğru sesi kısılmıştı. Yavaş yavaş yere doğru bıraktı kendini Ferhat. Ağlamaya başlamıştı. Devran'ın karşısında güçsüz görünecekti fakat umurunda değildi. Devran eğilip kolundan tuttu Ferhat'ın. Kaldırmak istiyordu onu. Güçlü olmasını istiyordu. Ferhat, Devranın çocukluk arkadaşıydı. Beraber büyümüşlerdi. Yedikleri içtikleri ayrı gitmezdi. Ferhat küçüklüğünden beri Hazan'a aşıktı. Beş yıl önce Çalışmaya ankaraya gittiği için olanlardan habersizdi. Haberi alınca koşup gelmişti. En yakın arkadaşıyla, sevdiği kadın... Ferhat ayağa kalktı. ''Ödeyeceksiniz, Hepiniz ödeyeceksiniz. Bela olacam size. hepini ödeyeceksiniz.'' Başını sallayarak çıktı konaktan geldiği gibi bir hışımla. Haza'nın gözleri dolmuştu koşarak odasına gitti. Kapıyı kapatıp sessiz sessiz ağlamaya başladı. Ama Ferhat'a değil, yaşamak zorunda olduklarına ağlıyordu. ''Son kez.'' dedi kararlı bir sesle. ''Son kez gözümden yaş akar. Bir daha ağlamam. Güçlü olacam, pes etmeyecem.'' Devran içeriye geldi. Hazan'nın gözlerine baktı. Kan çanak olmuştu. ''Onun için.'' dedi kendi kendine. O kadar sessiz söylemiştiki kendi bile zor duydu. Dişlerini sıktı. Haza'a sert bir bakış atıp odadan çıktı. Konakta kalmak istemiyordu. Dışarı çıkıp biraz dolaşacaktı. Hazan aklından br türlü çıkmıyordu. Ferhat için ağlamıştı. Evli olduğu kadın bir başka adam için ağlamıştı. Kafasını bu düşüncelerden uzaklaştırıp alnını masaya koydu. Günün yorgunluğunu üzerinden atması gerekiyordu. Derin bir uykuya daldı.

HAZANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin