8 gün sonra, yine 8.ooo kelimelik ve olaylı bir bölümle karşındayım!
Şu sıralar ilham perilerim benden gitmiyor, çok da güzel oluyor. Çünkü üniversite sınavı için hazırlanırken kitaplarımla uğraşmak, açıkçası beni ne kadar yorsa da, mutlu ediyor .
E o zaman sen aşağı in, bekletme bizi.
Bölüm Şarkıları:
COALS- November.(Şarkı önerilerine açığım, hepimiz faydalanalım..)
3. Şafak "Kadrajdaki Renkler."
Genç çocuk koşuyordu.
Canının ölümüne, ailesinin yıkılışına koşuyordu.
Ciğerleri nefesi içine almayı reddetti. Şu an ona ihtiyacı vardı, şu an sadece nefeslenmeye ve o sokağa gidip, her şeyin yalan dolandan olduğunu görmeye ihtiyacı vardı. Öyleydi zaten, öyle olmalıydı. Aksi mümkün değildi.
Ayakları yeri dövercesine koşuyordu. Bedeni savruluyordu ama o bunun farkında olamayacak kadar kötüydü, tıpkı ayakkabı bağcıklarının açık olması ve her an yere kapaklanmasının an meselesi olması gibi.
Git de bir bak, o çürük kanın nasıl da öldürdü babanı ama?
Daha hızlı koşarken dudaklarından kısık bir haykırış çıktı gibi oldu, telefon çalmış ve ona bunlar söylenmişti, acımasızca. Mesaj olarak adres atılmıştı, gerçek değildi biliyordu ama...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gölgeler Şafağı İstiyor
Teen FictionGökyüzündeki yağmurları gözüme indiren Zeus yukarıdan bana ifadesizce bakıyordu. Olduğum yerde dizlerimin üstüne çöktüm, kafamı gökyüzüne kaldırdığım an Zeus sanki az önceki düşüncemi duymuş gibi yağmurları üstüme yağdırdı. Acıyla haykırdım, titreye...