Bu bölümde geri sayımı başlattım, sayıyorum: üç.Bölüm şarkısı: Coals- Satyna.
6. Şafak "Başka Şansım Yok."
Soğuk rüzgâr tenini yaktı, soğuk yakar mıydı?
Çaresizliğin kuyusunda, yerin dibindeki çocuk, dizlerini karnına kadar çekti.
Ruhundaki çürük kanın kokusu burnunu sızlatıyordu.
Çocuk, siyah kapüşonunu kafasına çekti ve ayazın içine işlemesine aldırmıyormuş gibi davranmaya devam etti. Sırtında, birkaç eşyasını koyduğu çanta vardı; kafasında da yaptığı planlar.
Her yanı üşüyordu.
Koyu kahve saçlı, koyu kahve gözlü bir çocuktu. Henüz genç olmaya zamanı vardı, o sadece bir çocuktu.
Onun bir çocuk olduğunu unutanlar için bastırmam gerekti üstteki paragrafı. Yeniden söylüyorum, o bir çocuktu sadece. Ve bir çocuk nasıl sokakta oyun oynarken üstü başı kirlenirse, onun da öyle kirlenmesi gerekiyordu.
Bir mahzende günlerce yıkanmadığından, neredeyse işkence çekerek yaşamasından dolayı kirlenmesi değil.
O cehennemden kaçıyordu, bu sondu işte. Bir daha asla oraya dönmeyecekti. Arkadaşları, yoldaşları gibi olmayacaktı. Orada kalmaya devam edip, kölelik yapmayacaktı, çekip gidecekti. Hem de bir daha asla arkadaşlarını görmeme pahasına.
Yapacağı şeyler onun küçük ve cılız bedeninde hafif korkuya sebep olduğunda, bir an bu yaşta gemileri yaktığını unuttu. Arkadaşlarını düşündü, onları alıp gidemedi diye üzgündü ve... Bir daha asla onları göremeyecek miydi şimdi?
Dişlerini sıktı ve bunları düşünmemeye çalıştı, kimse onu yolundan döndüremeyecekti. Bir daha dönmeyecekti; kim gelirse gelsin kararı kesindi. Nefes verdi ve ellerini ceplerine sokup ıssız bir sokakta yürümeye devam etti.
"Mahzar!"
Çocuk sese aldırış etmedi, tanıdık ses ona seslenirken o öylece yürümeye devam etti. Ama arkasındaki kişinin koşturduğu da biliyordu.
"Oğlum dursana!" Dedi çocuk. O da aynı Mahzar gibi bir çocuktu; çocuk olduğu unutulan bir çocuk. Mahzar ile aynı şartlarda yaşayan, onunla yediği içtiği ayrı gitmeyen bir diğer kişi.
Mahzar, gözlerini devirdi. Bu ondan rahatsız olduğu için değil, sadece çocuğun onun yüzünden başını belaya sokacağını bilmesindendi. Asla yerinde durmazdı arkadaşı da zaten onun gibi, birbirleriyle ortak yanı buydu. Sürekli o adamların tersine giderler, en çok dayak yiyen onlar olurdu.
İkisinden biri dayak yerken, diğeri onun üstüne kendi vücudunu siper etmekten asla gocunmazdı.
"Etem, beni bi' sal ya."
"Of," diye sızlandı nefes nefese Etem elaya yakın gözlerini koca koca açarak. Ardından sonunda durmuş Mahzar'ın yanında durdu ve ellerini dizlerine koyup soluklandı. "Nereye böyle?"
"Canım sıkıldı," dedi ifadesizce Mahzar. Aslında kaçıyordu ama bunu bilmesine gerek yoktu Etem'in. Onun da bu kaçışı bildiği öğrenilirse Etem de zarar görürdü, bu yüzden kimseye söylememişti.
"Benim de canım sıkılıyor ama yapmasana böyle, insanların gözüne batıyorsun iyice, sana zarar gelsin istemiyorum anlasana."
"Dayanamıyorum, Etem," diye de o sızlandı. "Duvarlar üstüme üstüme geliyor. Buradan kaçıp gideceğim," dedi ardından kararlı haliyle, güya söylemeyecekti ama dayanamamıştı işte. Zaten şimdiden bastıran özlem fazlalaşmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gölgeler Şafağı İstiyor
Teen FictionGökyüzündeki yağmurları gözüme indiren Zeus yukarıdan bana ifadesizce bakıyordu. Olduğum yerde dizlerimin üstüne çöktüm, kafamı gökyüzüne kaldırdığım an Zeus sanki az önceki düşüncemi duymuş gibi yağmurları üstüme yağdırdı. Acıyla haykırdım, titreye...