'9'

307 32 8
                                    


Jimin bugün taburcu oluyordu.
Onunla el sıkışmamızdan sonra yazmaktan yorulmaması için söylediklerini Jungkook anlatmıştı bana. Bazen gözleri dolmuştu güzelimin, bazense en güzel gülüşlerini sunmuştu bana.
Tamam, normale dönelim şimdi yoksa ben onun hakkında konuşmayı bitiremem.
İşlemleri halletmiştik. O sırada Jimin, Bay Lee'ye bir şey söylediğinde Jungkook omzunu sıkmıştı. Bay Lee ise;
"Sorun değil, Jimin. Hem ödersin ileride biliyorum seni ben." Jimin'e en içten gülümsemesini gönderip koridordan dönerek gitti. Ödeme lafını duyduğumdan hafifçe kaşlarım çatılmıştı.
"Ben bir lavaboya gidiyorum, arabaya geçin siz."
Hoseok onaylarken, doktorun peşinden gittim. "Bay Lee!" Bana döndüğünde hafifçe gülümsedim. "Bir sorun mu var, Bay Lee? Jimin üzgün duruyordu."
Derin bir nefes aldı.
"Biliyorsundur Jimin'in pek durumu yok, Yoongi. Çoğu tedavisini ödeyemiyor ve bu onu üzüyor. Jimin'i biliyorum, her ne kadar benim için sorun olmasa da."
Kafamı eğip, başımı salladım.
"Anladım, ben onun için ödemek istiyorum."
Gülümseyip kafasını iki yana salladı.
"Hayır, Yoongi. Jimin en özel hastam ve ben sizden maddi bir şey istemiyorum. Sadece ona iyi bak,"
Elini omzuma koyup destek olurcasına sıktıktan sonra devam etti.
"Tamam mı?"
Kafamı sallayıp teşekkür ettim ve bende ona gülümseyip hızlı adımlarla arabaya geldim. Çok belli etmiş miydim acaba?
Düşünmeyi boşverip sürücü koltuğuna geçtim. Yanımda Jimin oturuyordu, beni izlediğini fark edince ona bakıp gülümsedim. Kızarıp hemen başını çevirdi ve camını açtı. İşte bu Jimin'i özlemiştim.
Hoseok'un evine sürmeye başladım. Jungkook arkadan uzanıp radyoyu açmaya çalışırken sürekli beni itiyordu. En son dayanamayıp bağırdım.
"Yah Jungkook! Rahat dursana be çocuğum!"
"Ya hyung çok sıkıldım, napayım?"
Dudaklarını büzüp yerine geçince Hoseok'un kahkahası duyulmuştu. Sonra gözlerim yanımdaki radyoyu kıkırdayarak açan Jimin'e kaymıştı. Sonrasında bende yola dönüp gülümsemiştim. Hoseok ve Jungkook ise gülüyorlardı. Arabada Jimin olmasaydı onlara yapacağımı bilirdim de, neyse.

—————

Hoseok'un evine gelince garaja park edip arabadan indim ve Jimin'in kapısını açtım. İndiğinde kolumu uzatıp girmesini bekledim ve teşekkür olduğunu öğrendiğim hareketi yapınca göz kırptım.
Hoseok kapıyı bize açık bırakmış ve Jungkook'la salondaki playstation hakkında hararetli bir şekilde konuşmaya başlamışlardı bile. Bende Jimin'i salondaki koltuğa oturtup, aklımda olan şeyle Jimin'e baktım.
"Ben şimdi gidiyorum ama akşam sana sürprizle geleceğim tamam mı, Jiminie?"
Kafasını salladığında arabaya yürüdüm.
O sırada belimde hissettiğim ellerle yerime çakılmıştım. Kokusundan anlayabiliyordum. Bunu neden daha önce yapmadığımı düşünürken, ilk defa sarıldığımızı o an fark ettim.
Hızla arkamı dönüp kollarımı sıkıca doladım. Sırtını yavaşça okşarken yüzüm saçlarındaydı. Onunsa kafası göğsüme gömülüydü. Biz bir kaç dakika daha öyle kalmışken, duyduklarımızla ikimizde kızarıp bir adım geri çekilmiştik.
Aptal Hoseok ve Jungkook kafalarını kapıdan çıkartmışlar ve sırayla "Öpüşün!" Diye fısıldayarak bağırıyorlardı.
"Ben öpeceğim sizi biraz daha orada durursanız."
İkisininde kafası hızla kaybolurken Jimin'e baktım. Gülmemek için kendini zor tutarken bir eli dudaklarındaydı aynı zamanda kıpkırmızıydı. Gözlerini bana çevirince ben gözlerimi kaçırmıştım.
Elimi enseme atıp diğeriyle de arkayı gösterdim.
"B-ben gideyim o zaman." Evden çıknca farkında olmayan sırıtmaya başlamıştım ve arabaya binip, sürmeye başladım.

————

•Jimin'den•

Yoongi çıktığında gülümsememi silip derin bir nefes aldım. Ona görüşürüz demek isterdim. Hâlâ hatırlamasamda bir şeyler olduğunu hissediyordum. Salona girecekken Hoseok hyung ve Jungkook'un birbirlerine vurarak playstation oynadıklarını gördüğümde burukça gülümsedim ve mutfağa gittim. Dolabı açtığımda beni karşılayan biralardan birini elime aldım ve yukarıya çıktım. Karşımda duran balkona yürüdüm, şezlonga oturdum ve birayı açıp yere bıraktım. Dirseklerimi bacaklarıma yaslarken ellerimle yüzümü ovuşturdum. Onlara "İyi eğlenceler"de diyemiyordum, meyve tabağı hazırlayıp "Alın bakalım"da. Gözlerim dolarken birayı alıp, uzun bir yudum aldım. Göz yaşlarımın akmasına engel olmadım.
Güçsüz ve aciz olduğumu bilmeyen yoktu zaten ne diye dik duracaktım ki?
Aşağıdan gelen bağırış sesleriyle onları kıskanmıştım.
Bende bağırmak istiyordum, bütün dünyaya haykırmak istiyordum.
Çığlık atmak.. Sessizlikten sıkılmıştım, hıçkıra hıçkıra ağlamak istiyordum. Veya sesim en tiz notaya çıkana kadar şarkı söylemek.
Ama her istediğimiz olmuyordu.
Jungkook'un bana seslendiğini duyduğumda gözlerimi sildim ve birayı kafama dikip şezlongun altına ittim. Kocaman gülümseyip kafamı kapıya çevirdim. Beni görünce gülümsedi ve elindeki kutuyu bana uzattı. Tek kaşımı kaldırınca omuz silkti.
"Artık Yoongi mi göndermiş bilemem." Diye alaycı bir ses tonuyla konuşunca koluna vurdum ve dudaklarımı büzdüm.
"Tamam, tamam şaka yapıyorum."
Kafamı öpüp aşağı indi. Kutuya baktım.
Bağdaş kurup kutuyu açtım. İçinde bir defter vardı, elime alıp kutuda başka bir şey olmadığından emin olduğumda kenara koydum. Defteri açtığımda sayfalarının sarı olduğunu gördüm eski bir defterdi veya eskitmeydi. Ama boştu. Ve hoştu.
Sayfaları hızlıca geçerken en arkada gördüğüm yazıyla durdum.
"Akşam 7'de hazır ol, Jiminie. Bu birinci sürprizimdi.
Bir randevuya çıkma zamanımız geldi, değil mi?"
Yazıyla kızarırken güldüm ve saçlarımı geriye attım. Hem yaptıkları, hemde kendi çok hoştu.
Defteri kutuya geri koyup, kucağıma aldım ve aşağı indim.
Jungkookların yanına gidip omzuna dokundum ama elimi itip oynamaya devam etti.
"Dur dikkatimi dağıtma."
Göz devirip, yanına oturdum ve başımı omzuna yasladım. Bir anda bağırıp konsolu fırlatmıştı.
"İşte böyle de yenerim seni Hoşik!"
Tepkisiyle keyifle gülerken, Hoseok'un;
"Jimin'in kafası omzuna olmasa atlamıştım üstüne küçük tavşan seni!"
Diye bağırmasıyla daha çok gülerken Jungkook'u dürttüm.
"Efendim, meleğim?"
Diyip bana dönünce ona hazırlanmam gerektiğini anlatmıştım. Bir anda Hoseok hyung'a söylerken utançla başımı iyice omzuna gömdüm. Ben eve gidip de hazırlanabilirdim.
"Hoşik hyung, Jimin burada hazırlanabilir mi? Randevusu varya hani."
Hoseok hyungla, Jungkook kaş göz yaparken umursamayıp, Hoseok hyungun söylediği şeyi dinledim.
"Ooo, tabii ki Chim. Odamı kendininmiş gibi gibi kullanabilirsin, yukarıda soldaki ilk oda. Ve bir şeye ihtiyacın olduğunda mesaj at, tamam mı? Çekinme."
Gülümseyip kafamı salladım ve telefonumu uzattım. Numarasını kaydedip geri verdiğinde, hızla ayağa kalktım ve kutumla birlikte koşarak Hoseok hyung'un odasına gitmiştim.
Arkamdan attıkları kahkahaları tabii ki duymuştum.

******

Soft olan bölümü de akşam yazacağım ama bunu yazarken de çok eğlendim umarım seversiniz, sizi seviyorum!

Secret •Yoonmin•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin