'3'

366 49 23
                                    

Okuldan çıktıktan sonra, telefondan gideceğim yerin konumuna baktım ve alışveriş merkezinde olduğunu görünce, heyecanla gülümsedim.
Kulaklıklarımı takıp, paramı kontrol ettim ve yürümeyi tercih ettim. Eh uzak değildi.

—————

Alışveriş merkezine girip, kuaförü buldum ve içeri girdim. Yanıma gelen çocuktan saçlarımı Mint Yeşiline boyamasını söyledim. Bana bir şeyi yaptırmak için tek gülümsemen yetiyormuş, Jimin.
Beni koltuğa oturtup istediğim içeceği çalışanlardan birine söyledikten sonra, başlamıştı.
——
Saçlarıma aynada bakıp, kafamı yana eğdim. Cidden yakışmıştı, telefonumu çıkartıp Hoseok'u aradım.

"Efendim, hyung?"
"Hobi, alışveriş merkezine gelsene"
"Hangisine?"
"Bizim eve yakın olan"
"Niye?"
"Konuşacağız kardeşim, hadi"
"Bana reddedemeyeceğim bi teklif sunmalısınız, Bay küçük Min Yoongi"
"Yoruyorsun beni Hoseok, cidden yoruyosun. Saçımı boyattım hadi."
"5 dakika!"

Sonrada telefon yüzüme kapanmıştı. Derin bir nefes alıp, kafeye gittim menüye bakarken garsonun gelmesiyle kahvemi söyleyecektim ki masaya bırakılan Iced Americano ile şaşkınlıkla kahveye ve garsona baktım.
"Afiyet olsun, efendim"
Ben hâlâ giden garsona bakarken duyduğum hızlı ayak sesleriyle kafamı girişe çevirdim.
Ah şu çocuk yok mu, nefes nefese kalmış bir Hoseok karşıma geçerken beni inceliyordu.
"Niye uzaylı görmüş gibisin, kardeşim?"
"Yok, ben sana bişey içirdiklerinden şüpheliyim"
Kafamı iki yana sallayıp, kahveden içtim.
Nefesim daralmaya başlıyordu, kahveye bir bakış atıp sonra gözlerimi kapattım. Hoseok'un sipariş verdiğini duyduğumda gözlerimi araladım.
"Ee, okulda neler olup bitiyor?"
Ah, Hoseok.. Bende bir bilsem. Bana hâlâ sorar gözlerle baktığından seni anlatmaya başladım. Bitirdiğimde heyecanla el çırpıp, içeceğini havaya kaldırdı.
"O zaman, siz iki küçük adama!"
Ben kötü bakışlarımı atmaya başladığımda omuz silkip, sırıtmada devam etti. Eh sonunda uzatmayıp kahvemi havaya kaldırdım ve tokuşturduktan sonra kafamıza diktik. Siktir, siktir.. Tabii ki ben kahvemin o da içeceğinin soğuk olduğunu unutmadı veya biz şekilden şekilde girip küfretmedik ne alakası var ki?

——————

Eve geldiğimde rahat pijamalarımla yatağımda uzanmıştım. Uysal olan müziğimin tadını çıkartırken, onun yerine telefon zilim geldiğinde gözlerimi araladım ve seni düşünmeme engel olan numaraya baktım. Tanıdık değildi, önemli olabilme ihtimaline karşı açtım.
"Alo?"
Ses yoktu. Numaraya bakıp tekrar kulağıma koydum.
"Konuşmayacaksanız, rahatsız da etmeyin iyi akşamlar"
Diyerek telefonu kapattım. Numaraya bakıp göz devirdim. Salak insanlar.
Müziğimin sesi yine odaya yayılınca yastığıma sarılıp gözlerimi kapattım. En son düşündüğüm sendin, umarım rüyalarıma gelirsin.

—————

Sabah gök gürültüleri fazlalaştığından uyanıp, dışarıya baktım ve gülümsedim. Kalkıp kahvaltımı yaptım ve hazırlanıp çantamı alarak çıktım.
Hava yağmurlu olduğundan arabama binmeyi iyi bir seçenek olarak görüp çantayı arka koltuğa attım ve binip okula sürdüm.
Vardığımda bulduğum boş bir yere park ettim ve çantamı alıp arabayı kilitleyerek okula girdim. Dudaklarımı yalayıp, beremi ve maskemi çıkarttım. Dolabın onundan geçerken ikisini de dolaba attım ve seni görecek olmanın verdiği heyecanla sınıfa girdim ve ceketimi çıkarttım.
Daha gelmemiştin ama sorun değildi beklerdim, ayrıca erken geliyordum bazen ben.. Değil mi?

——————

Öğle arasındaydık ve sen hâlâ yoktun, yanaklarımı şişirip, kafamı masaya yasladım. Keşke olsaydın da kaçsaydık okuldan, kafeye giderdik, piknik yapardık yani evde en azından.
"Yoongi oppa~!"
Tanrım, yine başlıyoruz. Kafamı kaldırıp sabahtan beri başımda biten 53. kişilere baygın şekilde baktım.
"Oppa saçların çok güzel olmuş, benim içinde bir renk seçer misin?"
"Benimle çıkar mısın, oppa? Lütfen çok yakışıklısın"
Sıkıntıyla nefes verip, kitaplarımı ve ceketimi aldım. Kızlar peşimden seslenirken oflayarak sınıftan çıktım. Gerçekten hiç utanmaları yok muydu bunların?
Dolaba ceketimi ve kitapları koyarken üzerimde hissettiğim bakışlarla kafamı çevirip koridora baktım. Sonunda dedim.. Bin defa, Jimin. Sonunda gelmiştin. Gülümseyip dolabımı kapattım. Ve yanına doğru yürüdüm. Fark etmedim sanıyorsun değil mi, tırnaklarını batırdığın avuç içini.. Seni şapşal.
Karşında dururken senin gözlerine odaklandım sen benden başka her yere bakarken.
Güzelliğini tarif etmek için bir kelime, cümle veya somut bir kavram yoktu. Güzellik kelimesi senden ortaya çıkmış gibisin.
Gözlerindeki yorgunluğu, omzundaki ve yanağındaki kızarıkları fark ettiğimde kaşlarım çatılırken nefesim kesilmişti.
Kısıklaşan sesimle konuştum.
"Ne oldu sana? Yardım edebileceğim bir şey v-"
Dudaklarıma kapanan elle bakışlarımı kızarıklıklardan alıp dolmuş gözlerine çıkarttım. Hayır, hayır.. Senin ağlamana dayanamazdım.
İlk defa o an baktın gözlerime. Ve baktığın an düşen göz yaşıyla birlikte gözlerimi sıkıca kapattım.
Dudaklarımdaki eli tutup yanağıma koymuştum, fakat tam o anda sen elini yavaş bir şekilde çekip gittin. Gözlerimi aralayıp, arkandan bakarken boş koridorda yankılanan hıçkırıkla bakışlarımı yere indirdim.

********

Bu bölümün başları içime sinmedi ama olsun, umarım siz seversiniz
yonjimtae 💚

Secret •Yoonmin•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin