"10"

260 33 24
                                    

*Jiminin konuştuğu kısımları italik yazacağım onları işaret diliyle yaptığını düşünün*

*******

Jimin beyaz tişörtünün üzerine Hoseok hyungunun ceket cennetinin içinden kendi bedenine uygun olan armalı ama mint yeşiline yakın renkli olanı giydi.
Kesinlikle dedi içinden, kesinlikle önüne çıkmıştı. Giyinmeden önce Hoseok hyungunun
odasının ortasındaki duşakabinde duş aldı.
Ne garip zevkleri var insanların diye düşündü içinden. Şimdi ise kendinin eskiden kullandığı parfümü görmüş ve sıkmıştı.
Yüzünde çok hafif bir makyaj vardı. Sonra saatin 6 olduğunu gördü ve aşağı indi. Salona ve mutfağa baktı ama kimseyi göremedi. Tamamen cam ve bir tane kapısı olan salonun arka bahçe duvarına ilerledi.
İkiliyi havuzda görünce cam kapıyı açıp, onlardan en uzak olan şezlonga oturdu. daha onu fark etmemişlerdi. Su savaşı yaptıklarından Jimin en uzak olanını seçti. O sırada Hoseok'un attığı suyu yutan Jungkook öksürmeye başladı. 
Hoseok endişeli bakışlarla ona yaklaştı ve sırtını okşadı.
"Şşh.. Burnundan nefes al, özür dilerim."
Jungkook derin nefesler alırken elini dengesini kaybetmemek için Hoseok'un omzuna koydu. Fakat ikisinin de unuttukları şey, daha önce erkek sevgilileri olmuştu. Hoseok onun sırtını okşarken eli aşağıya kayınca bel oyuntusunda durdu ve Jungkook'la göz göze geldi. İkisi de aynı anda yutkundu. Birbirlerine yavaşça yaklaşmaya başladıklarında Jimin'in heyecanla ve şaşkınlıkla onları izlerken arkasından yaklaşan Yoongi'den habersizdi.
Yoongi birden Jimin'in dudaklarını büyük elleriyle kapatıp üzerinden yüzüne doğru eğildi. Korkmaması için, Jimin başta nefesini tutup titrerken sonra gördüğü yüzle elinden kurtuldu ve ikiliyi izlerken, Yoongi'yi bileğinden tutarak yere çökmesini sağladı. Yoongi de olan şeyi gördüğünde gözleri hafifçe büyürken kaşları kalkmıştı.
Hoseok, belindeki eliyle Jungkook'u kendine bastırıp öpmeye başlamıştı. Yoongi birden dolan gözleri yüzünden başını eğdi. Jimin'e sesini düz tutmaya çalışırken şezlongdan inip yere çökmesini söyledi ve elini tutarak yavaşça cam kapıdan içeri girdiler ve ayağa kalktılar.
Jimin heyecanla Yoongi'yi izlerken Yoongi dolan gözlerini eskisine döndürünce gülümseyerek meleğine döndü ve gülümsedi. Jimin onu incelerken, o da Jimin'i inceliyordu.  
Yoongi'nin pantolonu ve ceketine bayılmıştı, Jimin. Yoongi ise Jimin'in ceketini fark edince gülümsedi.
"Benim için mi giydin bunu, Jiminie?"
Jimin'in yanakları kızarırken, gözlerini kaçırdı.
Yoongi onu zorlamayıp elini sıkıca tuttu ve evin dışına arabaya yönlendirdi.

—————

Jimin gidecekleri yeri merak ederken telefonunu çıkarttı ve notlarına "Nereye gidiyoruz?" Yazınca Yoongi'ye uzattı. Yoongi gözlerini oraya çevirip okuduktan sonra yola bakmaya devam etti.
"Üzgünüm, bu bir sürpriz."
Jimin dudaklarını büzüp kollarını göğsünde kavuşturdu.
Yoongi ona kaçamak bir bakış attı, aynı bir bebek gibiydi. Kendini tutmalıydı.
Sahile geldiklerinde güneş yeni batıyordu. Yoongi, arabayı kumların üzerine park etti ve inip Jimin'in kapısını açtı. Elini uzattı. Jimin onun elini tutup, indi. Sahile ve batan güneşe bakıp, ne güzel gözüküyor demek istedi. Morali bozulurken omuzlarını düşürdü ve yeşilimsi saçlı çocuğun peşinden gitti. Biraz yürüdükten sonra sahilde kumların üzerindeki minderler ve piknik örtüsünün üzerindeki yemeklerle Jimin olduğu yerde kalmıştı. Bir oraya birde Yoongi'ye bakıyordu. Dudakları şaşkınlıkla aralanmıştı. Yoongi gülümseyerek ellerini iki yana açtı.
"Sürpriz~!"
Jimin mutluluktan ne yapacağını bilmiyordu. Ona daha önce böyle bir şeyi kimse yapmamıştı.
Yoongi, Jimin'in şaşkınlığının tatlılığına gülerken ona yaklaştı ve sarıldı.
Jimin anında kollarını ona dolayıp ağlamaya başlamıştı.
Yoongi biraz bekledikten sona onun yüzünü elleri arasına aldı.
"Neden ağlıyorsun sen bakayım?"
Jimin nasıl anlatacağını bilemezken Yoongi'nin söylediği şeyle ayrı bir şaşırdı.
"Ve üçüncü sürpriz, senin için işaret dili öğrendim. Yani anlatabilirsin, Jiminie."
Jimin daha da şaşırırken, Yoongi kıkırdadı.
"Evet bütün gün bunları yaptım."
Jimin, onun büyücü olduğunu düşünmeye başlayacakken minderlere çekiştirilmesiyle gülümsedi ve gözlerini silip mindere oturdu. Yanına oturan Yoongi'ye döndü.
"Benim için daha önce kimse bu kadar uğraşmamıştı, teşekkür ederim."
Yoongi anlayıp, gülümsedi ve yemekleri işaret etti.
"Seni daha çok mutlu edeceğim, merak etme. Hadi şimdi yiyelim bak soğuyacaklar."
Jimin kafasını sallayıp, ceketini çıkardı ve çubukları eline alıp yemeğe başladı. Yoongi de ceketini çıkartıp Jimin'e eşlik etti.

—————

"Yani en sevdiğin hayvan kedi mi?"
Jimin kıkırdadı.
"Evet,"
Duraksadı ve Yoongi'yi inceledi. Gözleri kocaman açıldı ve heyecanla anlattı.
"Sende aynı bir kediye benziyorsun, bir kere miyavlar mısın?"
Yoongi kaçlarını çattı ve yüzüne sert bir ifade takındı.
"Hiç de kediye benzemiyorum, miyavlamayacağım ayrıca sensin kedi!"
Jimin gözlerini Yoongi'ye dikti. Sonra gülmeye başladı.
"Gerçekten tam bir kedisin, lütfen benim için bir kere."
Jimin aegyo yapmaya başladığında Yoongi bu görüntüye dayanamadı ve ellerini yanaklarına koyup dudaklarının öne çıkmasını sağlayarak sıktı.
"Tanrım, çok şirinsin! Tamam.. Miyavlayacağım."
Jimin, yanakları sıkıldığında şaşkınlıkla baktı sonra hemen gülmeye başladı. Hem şarabın hafif çakır keyifliliği hemde birbirilerine hissettirdikleri yüzünden ikisi de sürekli gülüyor veya seslerini yükseltiyorlardı. Yoongi, Jimin'in gülerken karşısındakine şakadan vurmadan duramadığını fark etti. Jimin sabredemezken onu dürtmeye başladı.
Yoongi, Jimin'in ellerini tuttu ve yüzüne yaklaşıp kafasını hafifçe yana yatırdı.
"Miyav~"
Jimin donup kalmış bir şekilde Yoongi'nin gözlerine bakarken Yoongi de ona odaklanmıştı.
Yüzleri birbirine yakındı.
Jimin'in yanakları kızarırken burnunu Yoongi'nin burnuna sürttü ve kafasını eğdi.
Yoongi, Jimin'in çenesini tutup kafasını kaldırdı.
İkisi bir süre birbirine bakıp sonra gülerek ikiside kafasını diğer tarafa çevirdi.

******

Soft oldum çok çok..

Secret •Yoonmin•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin