Soluk soluğa uyandim. Avuclarimin içi terlemisti. Gözlerimden yanaklarimi ısıtan cılız damlalar düşüyordu. Tahtadan yapılmış küçük kulübenin duvarlarina perdenin açık yerinden güneşin ışıkları süzülüyordu. Akşamdan yaktığım çıra hala sonmemisti. Sabah kalkınca ilk iş olarak uykularımın arasında kalan rüyalarımı düşünüyordum.Hep gerçekmiş gibi hisseddiren ama asla gerçek olmayan rüyaları . Bazen umut ediyordum.Onun yanımda olacağını, rüyalarımdaki gibi beni hep koruyacağını.Her sabah uyandıktan sonra umut alemlerinin kapısını çalıp elim boş bir şekilde geri dönüyordum. Mutfakta ki babamın kaba ve bir o kadarda kalın ses tonu kulübeyi dolduruyordu adeta. "hadi kalk kızım geç kalacaksın" diye sinirle homurdanıyordu. Hemen yatağımdan kalkıp elimi yüzümü yıkadım. Biraz zaman geçtikten sonra adimlarimi mutfağa doğru çevirdim. Kulübe o kadar eskimisti ki ayağımın altındaki tahta ona her basışımda isyan eder gibi ses çıkarıyordu. Mutfağa yöneldiğimde masanın üzerinde biraz vişne reçeli ve bir kaç dilim ekmekten başka bir şey yoktu. Etrafa hızlı bir göz gezdirdim kimse yoktu. Kafamın içine resmen kara bulutlar üşüşmüştü. Sanki rüyalarımı uykularımda bırakamıyordum. Her zaman aklımın bir köşesine gizlenip bana oyunlar oynuyorlardı, kalbime rüzgarlarda dalgalanan uçurtmalar gibi tarifsiz bir duygu bırakıyorlardı. Sessizce evin arka kapısına yöneldim . Eski yıpranmış tahta kapıyı yavaşça ittirip, koşar adımlarla evin arka kapısından çıktım. Rüyalarımdan sıyrılıp kendimi bu dünyaya döndürebilmemin sadace bir yolu vardı . Düşler tepesi....Her ne kadar köy halkı orayı sevmese de orası benim dostumdu. Hep kanayan yaralarımı sarar beni mutlu ederdi. Tabi ki herkes her güzel şey için bir bedel ödemek zorundadır. Düşler tepesinin bedeli de yasaklı bölgede bulunmasıydı. Yasaklı bölge küçük küçük göletleri olan , devasa büyüklükteki ağaçlara sahip, bir aslan sırtı gibi uzanmış ovadan oluşuyordu. Yasaklı bölgenin bu dev ağaçlarının kökleri gövdelerine kadar siyah katranla kaplıydı.Gövdelerinden ayrılan ince dallar ve yapraklar sanki gökyüzünden düşmüş yıldızlara ev sahipliği yapıyor gibi hiç sönmeyen bir şekilde parlıyorlardı. Ne tuhaftır ki bu kadar ağaç topluluğuna rağmen bu ovanın yeryüzü çöl kumlarından ibaretti. Bazı bölgelerinde koca koca dağlar ve o dağlara misafirlik yapan mağaralar vardı.Tüm bunların yanında oranın gerçek sahipleri olan yaratıklar insanın içini ürpertiyordu. Çeşitli türde yaratıklar barındıran bu ormanın en ünlüsü YÜZSÜZLERDİ . İsimleri kulağa biraz tuhaf gelse de inanın bana onlardan bir tanesiyle karşılaşmak istemezdiniz. Bu yaratıkların yüzleri ince bir deri halinde etle örtülüydü Elleri dört parmaklı ve kıllarla kaplıydı avuçlarının içinde sivri iki ön dişe ve kocaman mavi bir dile sahip ağızları vardı. Duyduğum kadarıyla avlarını avuçlarında bulunan ağızlarındaki dillerini çıkararak kurbanın dilini, kendi dilleriyle sökerek avlıyorlarmış.Böyle bir manzara aklımda canlanır gibi oldu. Hemen irkilerek bir an durdum derin bir nefes aldım. O nefesle birlikte ciğerlerime mutluluk baloncukları kondu sanki. Yüzümü kocaman bir gülümseme kaplamisti. Gülmekten yanaklarim ağrıyordu ama bir türlü bunu durduramıyordum. Çünkü yasaklı bölgeye giden uzun patikanın sonundaydım. Ayağımın altıda ki toprak bile pamuk gibi yumuşacık geliyordu. Gözlerimi uzun ağaçların çevrelediği yasak bölgenin duvarlarına çevirdim . Hep burada uzun ve heybetli söğüt ağaclari karşılardı beni. Onlara selam vermeden bitiremezdim bu yolu . Her zamanki gibi önünde durarak sevecen bir ses tonuyla"günaydın" dedim. Cevabım pek gecikmedi söğüt ağacı gövdesinden başlayarak dallarina ve hatta yapraklarına kadar şiddetli bir şekilde sallandı. Karmasik dalların arasından ince bir tanesi uzandı ve yapraklarıyla hafifçe örgülü saçlarımı oksadi. Ardından her zaman ki tanıdığım ses tonuyla "sana da günaydın " dedi. Ona içtenlikle gulumserken o da dikkatli bir şekilde geri çekildi. "Yine mi yasaklı bölgeye gidiyorsun " dedi. Ona karşı munzurca bir bakış atıp sırtımdaki okları ve yayı gösterdim.İhtişamlı bir sesle "tabi ya başka nereye gidiyor olabirsin ki, dikkatli ol diğer ağaçlardan gelen haberlere göre yasaklı bölge oldukça hareketliymis bu sıralar ' ona basimla teşekkür edip yoluma koyuldum. Yasaklı bölgenin etrafını dev bitkilerden oluşan iç içe geçmiş bir duvar oluşturuyordu. Herkes bu duvarın geçilmez olduğunu düşünüyordu. Ama ne tuhaftır ki bitki bitkiden korkuyor zarar görüyordu yanımdaki çantadan Himalaya Böğürtlenlerini çıkartıp yavaşça duvarın dallarına surdum çok geçmeden o karanlık dallardan ışık süzülmeye başladı büyük kökler birbirinden yavaşça ayrılıyordu. Geçebileceğim kadar bir aralık oluştu. Sessiz ve temkinli adımlarla, elimde yayımla ezberlediğim yolda ilerliyordum . Sonunda huzur verici yuvama gelmiştim uçurumun kenarında kocaman parlayan bir ağaç vardi.Uçurumdan bakıldığındaysa gökyüzünün mavisi yeryüzüne döşenmiş gibi parıldayan bir deniz gözüküyordu. .Biraz manzarayı seyrettikten sonra düşler tepesinin tek sahibi olan ağacın altına oturup onunla bir süre sohbet ettik. Tatlı sohbetimizle beraber gözlerim bana isyan ediyormuşçasına kapanmak istiyordu sonunda ona teslim oldum. "Sislerin buharlaştırdığı pencereler arasında gözlerimi dikmiş karanlık bir odadan dışarı bakıyordum. ışıklar içinde bana yaklaşan bir gölge beliriyordu. gölge yaklaştıkça arkamdaki boşluğa dogru adım atıyordum. Bedenim yanıyormuş gibi bana tarifsiz bir acı yaşatıyordu. Gölge daha da yaklaşmıştı artık ne olduğu belli oluyordu . Vücudumu bir titreme seli almıştı. Olduğum yerden kıpırdayamıyordum. Çünkü karşımda duran bir YÜZSÜZDÜ elim omuzumdaki yaya doğru uzanıyordu ve boş bir şekilde geri dönüyordu. Yüzsüz ellerİni açmış ve bana dahada yaklaşmıştı. Tam bana doğru bir hamle yapacaktı ki bir el beni kendine doğru çekip " korkma " dedi işte bu elin sahibi rüyalarımın kahramanıydı." X" yüzü her zaman siyah bir kumaşla kaplıydı ve kafasında hep bir siyah şapka vardı. Tek görebildiğim derinlemesine bakan o siyah gözleriydi. Kalbim sanki benim bedenimde kiracıymış ta gerçek ev sahibini bulmuş gibi hissettiriyordu. Bir an eli omuzumu sıkıca kavradı ve sert bir ses tonuyla "hadi kaç korkma" dedi. Tamda o anda kulaklarıma dayanılmaz bir çınlama yerleşti . Gözlerimi açtığımda yanan ağacın dalları arasında uzanmıştım. Uzaklardan güçlüce bir bağırma sesi geliyordu. Hemen kendimi toplayıp ayağa kalktım. Gökyüzü kararmıştı bile havada yıldızlar belirmişti. Kendi kendime sinirlice söyleniyordum nasıl bu kadar uyuyabilmiştim. Düşüncelerimi aynı acı ses böldü.. Yerden yayımı ve oklarımı alarak sesin geldiği yöne doğru ürpererek yöneldim. Rahatlacı ve aceleci bir ses tonu " GEÇ KALDIN ÇABUK GİTMELİSİN YÜZSÜZLER AVLANIYOR ÇABUK " diye telaşlıca bağırıyordu. Bu altında uyuduğum ağaçtan geliyordu . Hemen bedenimi geldiğim yöne doğru çevirdim ..Arkamdaki ses daha da şiddetlenerek " hayır hayır o taraftan olmaz o yöndeler seni yakalarlar çabuk denize doğru koş çabuk"diye feryat ederek bağırıyordu. Şu an aklım o kadar karışıktı ki hiç bir şey düşünemiyordum Boynumdan aşağı soğuk ter damlaları süzülüyordu. Ben öylece kalakalmışken sesler otların arasından bana doğru yaklaşıyordu. Hızlı bir hareketle koşmaya başladım daha önce bildiğim yolun dışına hiç çıkmamıştım. Karanlığın içinde körmüş gibi hiç bir şey görmeden koşuyordum. Sesler çok hızlı yaklaşıyorlardı. Ayaklarım uyuşmuş gibi hissizleşmişti ama kulağıma gelen sesler bana duramayacağımı hatırlatıyordu. Sanırım bir yokuştan aşağı koşuyordum. Ayaklarım havaya basar gibi ilerliyordu. Ağzım kurumuştu nefes alamıyordum adeta. Hızlıca koşmaya devam ederken gözlerime denizin ay ışıgılya beraber parlayan suları ilişti. Ayaklarımın altındaki zeminin değiştiğini fark edince kendimce bir ahh çektim. Sonunda sahile varmıştım ayağım yumuşak kumları eziyordu ağaçlar sık olmadığından ay ışıgı etrafı daha iyi aydınlatıyordu. Durup birkaç derin nefes aldıktan sonra denizin köpüren sularına baktım ve kafamı geldiğim yöne doğru çevirdim artık seslerin sahiplerini görebiliyordum. İnsan vücudu şeklinde elleri ve bellerinden aşağısı kıl yumaklarıyla dolu başları et parçalarıyla kaplıydı. Et parçalarını ince bir deri örtmüştü derinin altından mavi renkteki damarları gözüküyordu. Sahile ayak basınca onlarda durdular Hayretler içinde onlara bakıyordum sanki kanım çekiliyordu. Midem bulanmaya başlamıştı.Dört tanelerdi beni bir çemberin içine alır gibi çevrelediler . Nefes alışverişim yavaşlamıştı sanki tuhaf bir şekide oldukça yorgun ve uykusuz hissediyordum. Yavaşça elimi omuzumdaki yaya uzattım ve bir ok alıp yayı gerginleştirerek yüzsüzlere doğru çevirdim .Ağır bir hırıltı sesi yükseliyordu.Bana doğru yaklaştılar ayaklarım denizin sularıyla buluşmuştu ki denizden bir ses duyuldu yüzsüzler başlarını oraya doğru çevirdiler bende öyle yaptım. Denizin içinde şarkı söyleyen deniz kızları vardı hepsi küçük bir sandalın etrafında toplanmış sandalda yanan fenere bakarak şarkı söylüyordı . Kafamı yüzsüzlerin olduğu yöne doğru çevirdim hiç hareket etmiyolardı. Şarkı öylesine büyülüydü sanki bizi başka bir diyara sürüklüyordu.Şarkı devam ederken sandal kıyıya iyice yaklaşmıştı. Bende sessiz adımlarla dizlerime kadar suya girmiştim. Şarkı bitince yüzsüzler hareketlenmeye başladılar. Tuhaf sesler çıkararak bir oraya bir buraya koşuşturuyorlardı. Sanki sudan korkuyorlardı. Bende hızlıca denizin derinliklerine doğru yönelip sandala yaklaştım ellerimle kendimi itip sandala çıktım deniz kızları sandalın ucundan tutup beni yavaşça denizin derin sularına doğru götürdüler. Artık yüzsüzler ve yasaklı bölge daha küçük görünüyordu. Bense bu olanları hayretler içerisinde izliyordum . Deniz kızlarını sadece büyük babamın masallarında duymuştum. Şimdi ise gözümün önündelerdi. Bir süre sonra sandalı bırakıp denizin karanlık sularında kayboldular. Kafamı ayrıldığım karaya doğru çevirdim. Karadan epeyce uzaklaşmıştım. Karşıdan sadece nokta şeklinde parlayan ağaçlar gözüküyordu. Etrafımı koyu bir karanlık sarmıştı.Bense koskoca denizde fener yanan küçücük bir sandalın içinde öylece kalakalmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİYAH YÜZLÜ ADAM 'X'
Ficção CientíficaKORKU... KALBİMDE HİSSEDEBİLDİĞİM TEK DUYGUYDU.. KARŞIMDA DURAN BU ADAM GERÇEKMİYDİ.. RÜYALARIMDA AŞIK OLDUĞUM ADAMMIYDI.. ONA DOĞRU EĞİLDİM VE FISILTIYLA ADINI DUDAKLARIMDAN DÖKTÜM.. "X" 🌈İKİ FARKLI FANTASTİK DÜNYANIN, RÜYALARIN, KEHANET VE BÜYÜL...