6#Geçen Zamanlar

994 92 24
                                    

Merhabalar canlar... Bölüm uçuk bir bağlama bölümü oldu ama idare edin lütfen.

 Bölüm uçuk bir bağlama bölümü oldu ama idare edin lütfen

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

*Tanrıçamız Luna Morningstar

İyi okumalar diliyorum.

6#GEÇEN ZAMANLAR

LUNA

Haberler... Kulaklarında yankılanan kara haber ile tüm ümidinin bir anda yok olduğunu hissetmişti Luna. Bekleyişle geçen tam bir yılın ardından gelen haberin ölüm haberi olacağını bilmeliydi ama hayır! Bunu kabul etmeyecek kadar kaderin güzellikleriyle gözleri kör olmuştu. Onu tanıdığı an, hissettikleriyle onu koruyacağını söylemişti. Ama sevdiği iki adamı da kaybetmişti.

Yine düzenli olarak ondan mektup geliyordu fakat bir anda kesilen mektupları iyiye yormaya çalışamamıştı ve bir gün o kara haberi kendisine Peggy getirmişti. Luna'yı teselli etmek için elinden geleni yapmıştı, fakat o gittiğinde ve Luna tek başına kaldığında, aydınlığı zihninde en ücra köşeye gem vurulmuş bir şekilde kaybolmuştu ve yerini karanlığına bırakmıştı. Geçirdiği öfke nöbetinin ardından bedenindeki karanlık zapt edilmez bir hal almıştı. Aydınlığı varlığını Luna'ya tamamen unutturmuştu.

Steve'i kaybettiği ilk seneler Odin'e yalvarmıştı, aklına gelebilecek tüm tanrılara... Onu duymamışlardı, ya da duymamazlıktan gelmişlerdi. Kötü durumdaydı. Değer verdiği insanın elinden bir kez daha acımasız bir şekilde alınması onun dünyasını yıkmıştı. Annesine lanetler okuyordu. Uzun yaşamını elinden hala almadığı için... Parmaklarının üzerindeki yüzüğe baktı. Bir sene önceki konuşmalarından arta kalan tek hatıraydı.

Geçen yıllar boyunca Peggy ile olan görüşmelerini sıklaştırmıştı. Luna'nın yalnızlığına derman olamıyordu belki ama eskisi kadar boşlukta hissetmiyordu. Dile kolaydı belki de ama sürgün hayatı yerine Gece Tanrıçası, Morningstar Hel'in o ölü düzlüklerinde kalmayı yeğeler hale gelmişti.

Yıllar geçtikçe yaşlanan dostları, Peggy, Howard ve Maria'ya gerçekleri anlatmıştı. Onlar ise Luna'nın sıradan olmadığını çoktan fark etmişti. Yıllar hepsinden bir şeyler çalmıştı gece tanrıçasından bile. Fakat bir şey hep sabit kalmıştı. Ona olan sevgisi ve sağ elinde yüzük parmağında yer alan nişan yüzüğü.

....

2012 Brooklyn / NY

Telefonun çalmasıyla birlikte Luna, başını üzerinde çalışmakta olduğu yapboza bakıp elindeki parçayı takacağı yeri bulduğunda, telefonu çalmayı bırakmıştı. Sessizliğe gömüldüğü için sevinip bir parça daha aldığında, telefonu tekrar çaldı. Karanlığı içinden derin lanetler okurken ekranına bakmadan telefonu meşgule attığında elindeki parçanın yerini büyük bir dikkatle aramaya devam etti. Telefon tekrar çaldığında karanlığının büyük kükremesi beyninde yankılanırken sinirle elindeki yapboz parçasını masanın üzerine sert bir şekilde bıraktıktan sonra, karanlığına işi devretmemeye çalışarak eline telefonunu aldı. Arayan kişiye baktığında kaşlarını çattı. Nick Fury.

Telefonu açıp 'evet' diye cevaplayan Luna, Nick Fury'nin ona diyeceklerini bekledi.

"Luna, buraya gelmen gerekiyor. Önemli bir durum."

Luna derin bir of çekti. Fury'nin ne işi varsa şu an için bununla uğraşacak herhangi bir zamanı yoktu. Vardı ama onun için yoktu. Fakat yine de onun peşini bırakmayacağını en başından biliyordu. SHIELD'in kurucularından olmak ve hala genç olmak onun kaderiydi ve kimsenin bilmemesi gereken bir durumdu. Fury hariç. Ve bazı insanlar da tabii. Yönetici olarak değil, ajan olarak tanınıyordu.

"Ne kadar önemli?" Yapboz parçasını alıp eline inceledi daha sonra da parçayı takacağı yeri bulabilmek için bakındı. Fury adamlara talimat verdikten sonra Luna'ya dönmüştü.

"Senin için kırmızı seviye olabilir. " dediğinde kaşlarını çatıp SHIELD binasına gelmesi gerektiğini olayları orada öğrenmesi gerektiğini söylediğinde kaşlarını daha da çattı. Gününü sabah Peggy ile geçirdikten sonra, evine dönmüştü ve rahatça bir haftadır yapmaya çalıştığı fakat bir türlü bitiremediği yapbozu yapmak için oturduğu masasından kırmızı seviye bir acil durum için çağrılması ilkti.

"Geliyorum!" diyerek telefonunu kapattı ve üzerindeki eşofmanları çıkarmak için odasına yöneldi. Telefonunu yatağa fırlattıktan sonra dolabından siyah pantolon ve beyaz bir tişört çıkarıp, siyah saçlarını salınık bıraktı. Yüzünü saran ve gözlerinin üzerine gelen perçemlerini eliyle gelişi sağa sola dağıttıktan sonra, komodin çekmecesinde bulundurduğu altı patlar silahını çıkardı. Klasik. Aydınlığının konuşmasıyla mutlu olduğunu hisseden Luna, uzun zamandır onun sesini duymadığını anlamasıyla basit bir duygu karmaşasına girmişti.

Beline yerleştirdiği silahını tişörtünün etekleri gizlerken, deri ceketini dolaptan çıkarıp hızla giyindi. Telefonunu alıp odasından çıktığı gibi koşarak kapıya yöneldi. Araba anahtarlarını aldığı gibi garaja yürüdü. Otomatik olarak açtığı garaj kapısının açılmasını beklerken, arabasına baktı. Tony Stark'ın büyük jesti karşısındaydı. Gülümseyerek aracına ilerledi ve bindi. Usta bir şekilde arabasını sürmeye başladığında gideceği güzergahı takip ediyordu. Çalan telefon ile birlikte, tekrar arayana baktı Luna. Bu sefer arayan ise Ajan Coulson'dı.

Aman ne iyi!

Karanlık kafasında derin bir mırıltı çıkarırken, telefonu boş verip SHIELD'a ilerlemeyi sürdürmüştü. Fakat SHIELD binasına yaklaştığında birden durmak zorunda kaldı. Yol tamamen kuruluşun adamları tarafından çevrelenmişti. Siyah jeepler yolu iki taraftan kapatırken uzman ajanların hepsi sahadaydı. Arabasını gelişi güzel yola bırakıp, hızla anahtarını ve telefonunu aldığı gibi olay yerine doğru ilermeye başladığında Fury'i gördü. Adımlarını hızlandırıp yanına doğru ilerledi.

"Neler oluyor burada Fury? Kırmızı Seviye durum bu mu?"

"Ajan Morningstar..." diyerek başıyla ileriyi gösterdiğinde bir anda tanıdık bir sesle ismini duydu. Kalbinin hızlandığını hissetti. Bunu en son yetmiş yıl önce hissetmişti ve şimdi, aydınlığı sese tepki olarak hızla kendini belli etmek için ücra köşeden çıkıp daha belirgin olduğunda, Luna yavaşça kendisine seslenen kişiye döndü. Gördükleri karşısında donup kalırken, ne yapacağını kestiremiyordu. Yutkundu. Böyle olmamalıydı.

Aradan geçen zaman çok şey değiştirmişti belki ama insanlar daha da değişmişti. O, o yıllarda Luna'nın gerçek kimliğini bilmiyordu ve şimdi karşısında hala genç olarak durmak onu zorluyordu. Luna sıkıntıyla derin bir nefes aldı. Yalan söyleyecekti.

"Sen de kimsin?"

....

Fikriniz önemli lütfen okuyun.

Olayları biraz da Steve gözünden görmek ister misiniz? Yoksa Luna'nın düşünceleri sabit mi kalsın? Belirtin lütfen.

Stajdan kurtulur kurtulmaz döneceğim.

Öpüldünüz 😘😘

His at Night ~ Steve Rogers Fanfic (TÜRKÇE)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin