7#Bazı Anlar

982 91 10
                                    

Merhabalar canlar,

Selam da verdiğime göre boş konuşmadan dalalım bölüme.

Luna Morningstar, iftiharla yeni bölümü sunar. İyi okumalar dilerim.

 İyi okumalar dilerim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

7#BAZI ANLAR

LUNA

2012 SHIELD Binası / NY

Steve ona şaşkınca bakıyordu, fakat Luna'ya yaklaşmayı da bırakmıyordu. Etraftaki kimse bunu umursamıyor gibiydi. Sorun etmemeliydi. Yavaşça yanına gelen Steve ile birlikte Luna hasretle yüzüne bakıyordu ama gerçeği söylemek ne kadar doğruydu ki?

"Bana yalan söylediğin o kadar belli ki Luna! Her şeyi inkar edebilirsin, burada ne olduğu da umrumda değil ama elindeki yüzük, bana her şeyi açıklıyor

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Bana yalan söylediğin o kadar belli ki Luna! Her şeyi inkar edebilirsin, burada ne olduğu da umrumda değil ama elindeki yüzük, bana her şeyi açıklıyor."

Luna sağ elindeki yüzüğe baktı, akabinde tekrar Steve'e. Gözleri dolu dolu olduğunda arkasını döndü. Fury'nin kendisine uzattığı mendil ile birlikte akacak siyah gözyaşlarını silmeye çalıştı. Fakat Steve'in onu kendine doğru çevirmesiyle göz göze geldiler. Steve nasırlı elleri, Luna'nın yüzünü kavrarken, akan göz yaşlarını yadırgamadan sildi,

"Neler oluyor Luna?"

Nahoş çıkan sesi, aydınlığının ortaya çıkması için olanak tanırken, Luna bunun olmaması için direniyordu. Buradaki hiçbir insan aydınlığının yaydığı enerjiye dayanacak dirençte değildi, ve Luna şu durumda kendisinin peşinde köpek olan bir sürü istemiyordu. Ona sarıldı, Steve ise hiç fırsatı kaçırmadan Luna'ya kollarını sarmıştı bile. Luna ise Steve'in sert göğsünde onun kalp atışlarını dinlerken etraftan tamamen soyutlanmış ve sorusuna ne cevap vereceğini, kafasında dönüp duran bilgileri nasıl aktaracağı ile ilgili kendi içinde çekilişirken Fury imdadına yetişti.

"Yetmiş seneye yakın bir zamandır uyuyorsunuz Yüzbaşı. Size verilen serum sayesinde buzda hayatta kalabildiniz. Sizi o buzul da bulmaya çalışmak zorluydu." dediğinde Luna da şaşkınlıkla onlara baktı. Bu durumdan haberi yoktu. Onun varlığından ve yaşayacağından... Elbette aramıştı ama imkanları bir yere kadardı. Ama şimdi Fury çıkmış onunla alay eder gibi 'senin yapamadığını ben yaptım' der gibiydi. Sinirle Steve'in kolları arasından çıkıp Fury'e ilerledi.

"Bana haber  vermedin Fury. Bu ne demek oluyor?"

"Ajan Morningstar..." sesindeki ima ile birlikte Luna etrafa bakındı. Ortalıkta duran ajanlarla birlikte sinirle yumruklarını sıktı.

"Yüzbaşı Rogers, bizimle gelmelisiniz. Biraz dinlenip olayları sakince kavramaya çalışmanız sizin yararınıza olur." diyen Fury ile birlikte Luna sesli bir şekilde nefesini verdi ve kendini sakinleştirmeye çalıştı. Luna omzuna konulan el ile birlikte arkasını döndü. Steve elini omzuna koymuş ve ona 'ne yapmalıyım' der gibi bakıyordu. Yavaşça gülümseyip Steve'e yüzünü döndü ve ellerini tutup konuştu.

"Onlarla git. Ufak bir işim var ve daha sonra gelip sana her şeyi açıklayacağım."

"Luna..." Steve'in çaresiz çıkan sesiyle birlikte aydınlığı kendini belli etmek için ortaya çıktığında Luna içten içe küfretti.

"Seni özledim. Beni bir süre bekle olur mu?"

Kısık konuşmasıyla birlikte çevredeki insanlar pek etkilenmemişti ama  Steve'in üzerinden etkiyi atmasını beklemek zordu.

"Beklerim!" diye konuştuğunda Luna tekrar ona sarıldı ve akabinde hemen ayrılıp yanağına bir öpücük kondurdu. Hızla arkasını dönüp arabasına doğru ilerlediğinde önünde belli olan gerçekler konuşmasını yapmak için bir dostuna danışmaya gitmeliydi. Peggy.

...

"Yüzbaşı Rogers. Sizden kan örneği almamız gerekiyor, oturun lütfen."

İçeriye giren doktor ile birlikte Steve ister istemez gözü odanın kapısındaydı. Luna... Onu görmeliydi ama aradan geçen zaman boyunca yanına gelmemişti. Neler olduğunu anlayamıyordu. Tek bildiği savaşı kazandıklarıydı, fakat birçok şeyi kaybetmiş gibi görünüyordu. Kollarının arasına aldığı Luna da bile bir değişiklik olduğunu anlamıştı. Gelişen dünya, değişen insanlar ve sevdiği kadındı.

Kolundan alınan kan ile birlikte dışarıya çıkan doktorla odada yalnız kalmıştı. Geniş, fazlasıyla çağ atlamış bir odaydı. Yatağa oturup ellerini önünde birleştirdi. Tüm bunların kendisine çok ağır geldiğini hissediyordu.

Tıklatılan kapıyla birlikte Steve başını kaldırdı ve girmesi için müsade verdi. Kapı açıldığında Luna çekingen bir şekilde önce başını soktuğunda gülümsedi. Onu böyle görmek kafasını allak bullak etse de onun hiçbir zaman sıradan bir insan olmadığını biliyordu.

"Aa... Selam!" diyen Luna, bir süre sonra yüzünü buruşturduğunda aradığı girişin bu olmadığını anladığında gülümsedi.

"Gel Luna... Kapıda bekleme." diyerek yataktan ayağa kalkıp yine de onun yanına giden Steve, ona yakın olmak isterken çekingen bir kadın görmek adımlarının yavaş olmasından başka bir işe yaramıyordu.

"Nasıl başlamalıyım bilmiyorum?"

"Sorun değil! Bekleyebilirim. Senin beni beklediğin gibi." diyerek elini tuttu ve parmağındaki yüzükle oynamaya başladı. Onu gördüğüne seviniyordu. Aynısı kendi parmağında da bulunuyorken üstelik.

"Ben oradaki tepkim için özür dilerim. Yalan söylemek istemedim. Sadece..." bir süre durduğunda Steve sadece kendisini toparlamaya çalışan sevgilisine bakıyordu.

"Seni o kadar aradım ki..." dediğinde tekrar ağlamaya başladı. Gözlerinden akan siyah gözyaşları artık kendisini şaşırtmıyordu, sadece ne olduğunu bilmemek onu birazcık üzüyordu.

"Sevgilim..." ağzından dökülen tek kelime aşık olduğu kadının yüzünde mutluluk parıltılarına neden olunca anladı. Özlemişlerdi. Birbirlerini delicesine hemde.

"Steve, benim bir fani olmadığımı anlamış olmalısın. Yetmiş senedir hiç yaşlanmamış olmam garibine gidiyor öyle değil mi?"

Bunlar merak ettiği konulardı, fakat bir o kadar da bencilce umursamadığı bir durumdu. O buzun altından çıkıp tekrar gözlerini açtığında değişen dünyayı fark ettiğinde her şeyini kaybettiğini düşünmüştü ama Luna'yı tekrar görmek, yeniden doğmak gibiydi.

"Umursamıyorum! Sen hala yanımdasın. Önemli tek konu bu."

Luna olumsuz bir şekilde başını salladığında ve ellerini yüzüne yerleştirdiğinde Steve sakince bekledi. Yüzünü keşfeden narin ellerle ister istemez hafifçe gülümsedi ve dudağının üzerindeki parmaklarına bir öpücük kondurdu.

"Benim için önemli ve senin de bilmeye hakkın var. Benim hakkımda bazı şeyleri bilmeye hakkın var. Ben... Gece Tanrıçası'yım. Gecenin karanlığını, yıldızların ve ayın aydınlığını barındıran, uzun yaşama sahip biriyim. Sana o gece dediğimi hatırlıyor musun? Geceler benim gecemdi. Yıldızlar bana tapardı. Ve sen o gece, benim gecem olmayı kabul ettin."

Luna'nın sesindeki tınıyla, sarhoş olmuş gibiydi Steve. İtaatkar ve aynı zamanda da aşık. Tapmak istiyordu, bunu deli gibi istiyordu. Onu istiyordu.

"Benim gecem!"

....

Ve b*k gibi bitirilir 😂😂

Neyse seviliyorsunuz 😘😘

His at Night ~ Steve Rogers Fanfic (TÜRKÇE)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin