Tender, Smoke
İyi okumalar!
*****
Beyaz, yerlerde sürünen elbisesi, ruhunun rengini almış, hayal kırıklığıyla solmuştu. Uçları çamura bulanan elbisesini avuçlarında toplayıp, hüzünle sıktı. Çok yaklaşmıştı. Yirmi seneyi aşkındır Ülkeleri'n de eksik olan iki önemli varlığı çok küçük bir mesafeyle kaybetmişti.
Onlar Ülkeleri'nin tek çaresiydi.
Onlar Hiçlik Küresi'nin koruyucularıydılar.
Gördüğüm görüntünün ardından rüya mıyım değil miyim, onu sorguluyordum. Gözlerim tedirgince geniş salonun eşyalarında gezerken, Kızıl Gözlü adamın dalgınca elinde ki içkiye baktığını gördüm. O, bana göre daha fazla şey biliyor gibiydi ama dakikalar önce yaşadığımız şey onu da şaşırtmış ve düşündürmüşe benziyordu.
Birbirimize yakınlaştığımızda hissettiğim o enerji ve güç gözlerimin rengini değiştirmiş, dahası bizi birden bir ormanın içine atmıştı. Bu her yakınlaşmamızda olacak mıydı, yoksa sadece belirli zamanlarda mı olacaktı, bilmiyordum.
"Ne düşünüyorsun?" Birden işittiğim sesle irkilip, Kızıl Gözlü adama döndüm.
"Hı?"
Elinde ki kristal bardağı bırakmayıp bana döndü. Dirseklerini dizlerine yaslamış ve sadece gözlerini bana çevirmişti. Bu pozisyonda olduğunda daha büyük görünmüştü gözüme. Yalnız, ben kaç yaşında olduğunu bilmiyordum. Bir de adını...
Dirseklerini oturduğu tekli koltuğun kollarına yaslayıp, sırtını dikleştirdi. Ben hala saf saf ona bakıyordum.
"Dedim ki, ne düşünüyorsun?" Sesinde bıkkınlık sezsem de bir şey demedim.
Dizlerime doğru sıyrılan pijamamı umursamayıp, ayaklarımı oturduğum geniş kanepenin üzerine uzattım. "Sence ne düşünüyor olabilirim, gariplik üzerine gariplik." Sesime gerçek anlamda bir şey bilmemenin sitemi yayılmıştı. Kendimi hiç bu kadar saf ve boş hissetmemiştim.
"Gariplik?" Alayla dudaklarının arasında 'hah' diye bir ses çıkartıp yarım ağız güldü. "Bu sana yabancı bir kelime gibi durmuyor."
"Laf sokma çabalarına girme de, bildiğin şeyler varsa anlat. Görüyorum ki bir şeyler biliyorsun."
Onu terslemem sinirlendirmiş olma ki alaylı ifadesi yüzünden silindi, ilk gördüğüm ifadeyi gördüm yüzünde, öfke. Ben insanları zerre umursamayan biriydim ama bu karşımda ki adam kadar beni sinir eden, saf yerine koyan birine daha rastlamadım. İşlevi sadece vücudumu yaşatmak olan kalbim kasıldı ve sinirle büzüştü. İçimde ki geçmişe gömdüğüm Nevra'yı dışarı çıkarmak üzereydi. Bunu anlamasından korktuğum için çatılan kaşlarımı düzeltip yaramaz ifademi takındım. O da sırtını yaslayıp elinde ki bardağı koltuğunun koluna koydu.
"Şimdi senin anlattığına ve benim gördüğüme göre cidden bir şeyden haberi olmayan bir kız çocuğusun."
Kız çocuğu. Sinirlenmeyeceğim.
Aynı yaramaz ifadeyle dinlemeye devam ettim. "Bu yüzden sana bir kaç bir şey anlatacağım."
Aklıma dediği bir şey gelmişti." Bana dışarıdayken, senin kim olduğunu biliyorum demiştin. Cidden biliyor musun?"
"Sabret anlatacağım."
Heyecanla dizlerimi karnıma çekip, ellerimi dizlerimin etrafına sardım. Bu saatten sonra hayatımın heyecanlı geçeceğini kanısındaydım. Yüzümde ki çocuksu ifadeyle ona dikkat kesildiğimde o da parmağında ki yüzüğe bir bakış atıp bana döndü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HİÇLİK KÜRESİ
FantasySolgun bakışlarını tanımadığına emin olduğu genç adama çevirdi. Adam onu tanıyor gibiydi ama farklı bakıyordu. Sanki... sanki hiçliğin içinde ki boşluğa bakıyordu. Sanki genç kız şeffattı ve arkasında ki kitapların adını buradan seçebiliyordu. "Él t...