İnstagram= @gokkusagi_gecenin
11.10.2014 (Yeşimin müşteri tarafından azarlandığı akşamın ilerleyen saatleri...)
Suratı kıpkırmızı olmuş bir şekilde mekanı terk eden müşterinin hemen ardından, Yeşim akan timsah göz yaşlarını silerek gerçek patronu Arda'dan aldığı emirle içeri gitmişti. İlk plan oldukça başarılı geçmiş ve Gece'nin dikkatini çekerek, onun kaderini daha çok karanlığa çevirecekleri planın ilk düğümünü atmışlardı.Gece kızı rahatlatmak adına küçük bir gülümseme sunarken, içindeki acı gerçek onun ruhunu prangalarla esir alıyor ve nefes almasını güçleştiriyordu.
Masaya tekrar oturduklarında, Gece bilerek babasının yüzüne bakmıyordu. Yaptığı bu savunmaya bir tarafı aynı kardeşi gibi şaşırsa da, bir tarafı küçük umut filizlerini kalbinde yeşertmeye yetmişti.
Yemek nihayet son bulduğunda Selda hanım, Volkan bey ve iki kardeş lüks restoranın çıkışına doğru ilerliyorlardı. Büyük merdivenleri inerken, Volkan Gürsoy düz bir ses tonuyla, bakışlarını Arda ve Selda hanımın üzerinde gezdirdi. "Bizim Aras ile küçük bir işimiz var. Siz eve geçin kısa süre sonra döneceğiz."
Bu fikirden haberi dahi olmayan Gecenin kaşları çatılırken, Arda neredeyse kıskançlıktan kuduracak hale geliyordu. Selda hanım itiraz etmek için ağzını aralayacaktı ki, Volkan Gürsoy yine aynı düz ses tonu ile karısının söyleyeceklerini ağzına tıktı. "Sözümün üzerine birinin başka bir hüküm sürmesini sevmediğimi biliyorsun, Selda. Şimdi Arda ile eve geçebilirsin."
Uyarıyı alan Selda hanım ne kadar hoşnutsuz olsa da önüne dönüp, çıkış kapısında hazır olan arabalardan birine oğlu Arda ile birlikte bindi.
Gece merakla babasına dönmüştü ama Volkan Gürsoyun bakışları her zamanki gibi direkt karşısına mühürlüydü. "Arabaya bin."
Babasının verdiği bu emirden sonra Gece bir şey söyleyecekti ama babasının bu garip tavrını merak ettiği için ikiletmeden arabaya bindi.
Sessiz geçen yolculuğun sonunda geldikleri yer, bir deponun önüydü. Gazete sayfaları ile kaplı pencereleri olan ve koyu kahverengi duvarları eskimeye yüz tutmuş olan bu depoyu gören Gecenin kalbinde filizlendirdiği umutları toprağından sökülen bir fidan misali yaşamının usul usul solup gitmesine neden oldu.
Gecenin yüzünde acı dolu bir gülümseme oluştu ve cebinden sigara paketini çıkartarak içerisinden bir dal sigara aldı. Dudaklarına yerleştirdiği sigarasından bir nefes aldıktan sonra başını geriye doğru attı ve gökyüzündeki kutup yıldızına baktı... Annesine.
Onun için yaşamak, sigarasından aldığı zehirli duman gibiydi. Bir kere doğdu ya, yaşamaya mecburdu. Nasıl bir sigara bağımlısı o şehvet verici zehri, dudakları ve içi ile birleştirirse, Aras Gece Gürsoyun yaşamı da böyleydi. Doğduğu an, bir sigara bağımlısı ilk sigarasına nasıl başladıysa öyle devam etti hayatı. Duman dudaklarıyla buluştu, Gece emeklemeye başladı. Dudaklarında harmanlanan acı tat yavaşça güzel bir tada dönüştü, Gece konuşmaya başladı.
Sisli zehir durmadı ve boğazlarda yanma hissi bıraktı, Gece ayakları üzerinde durmaya başladı. Çok geçmedi. Duman, son olarak içen kişinin ciğerleriyle bir savaşa girdi, kazanan zehri şehvetti ama Gece anlayamadı. Sonra bir baktı, hayatı bir sigara dumanı gibi ellerinin arasından kayıp gitti. Dizlerinin üzerine düştü. Can evim dedikleri, yaralanan dizlerini sarmak yerine onu yok etmek için, var gücüyle çabaladı. Başkalarına göre dimdik duran ve kendinden ödün vermeyen babasının biricik oğlu Aras Gece Gürsoy, yıkılmış bir harabeydi ama insanlar her zamanki gibi dış görünüşe aldanarak, kendi kafalarında yarattıkları kalıplara uydular.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECENİN GÖKKUŞAĞI
Novela JuvenilGökçe yani namı diğer Gökkuşağı, herkes tarafından fazla çılgın, fazla renkli ve çocuksu olarak görünürken, birlikte büyüdüğü dört arkadaşıyla kendi küçük dünyasında yuvarlanıp gitmektedir. Aynı zamanda okuldaki baş düşmanı olan kuzeni de için...