❝BİR| ZALİM ❞

28.8K 449 134
                                    

Leyla Karacahan

Zaman ilaç değil; zulüm.

Soğuktan titreyen parmak uçlarımı boynumda acısını hissettiğim, gecenin yarısında tenime bırakılmış yaraya bastırdım. Gözlerimden akan yağmurların ıslattığı rengi soğuktan solmuş dudaklarım arasından kaçan hıçkırık göğün gürültüsüne karıştı.

Sırtımdaki çantayı sıyırıp yere atıp kapının önüne çöktüm. Sırtımı kapıya vererek ayaklarımı ileri uzattım. Başını yağmurun sinesinde yaslanmış soğuğuk , ruhunu oturduğum gri taşlara bırakmıştı.

Avuçlarımı ağzıma bastırdım. Soluğum kesildi, hıçkırıklarım kesilmedi.

"Leyla." duyduğum kısık ses ile başımı kaldırıp merdivenlerin alt başında durmuş bana dehşetle bakan adama kısaca bakıp alelacele ayağa kalkıp ona doğru yürüdüm. Ellerimi boynuna sarıp başımı omzuna yasladım. "Ne oldu?"

"Dayanamıyorum." ağlamam şiddetlendi. Ben ağladım, gök ağladı. Cesur'un belime dolanmış kolları sıkılaştığında ellerimi sıkılaştırıp başımı boynuna sakladım. "Cesur, canım çok yanıyor."

Tek eli saçlarıma çıktı. Yağmurun altında ıslanan saçlarımda parmaklarını gezdirip, ona ait olmayan şefkati ile saçlarımı okşadı. Şefkati canımı acıttı. Saçlarımın arasına karışan eli kana bulanmışken kanın kesif kokusunu daima parmak uçlarında taşıyordu. "Islanıyorsun, hasta olacaksın."

Fısıltısının ardından beni kendinden ayırıp aramıza mesafe koymadan yüzüme baktı. Ellerini başımın iki yanına yerleştirerip başparmaklarını yanaklarımın üzerinde gezdirerek sildi gözümden akan yaşları. Fakat bu bir şey değiştirmedi. Yerini yeni yaşlar aldı. Gözümün yaşlarına göğün damlaları karıştı. "Ağlama." tekrar yüzümü kan kokusu sinmiş parmakları ile sildi. "Gözlerinden öperim, ağlama."

Elimin tersi ile yüzümü kurulayıp parmaklarımı kemikli parmaklarına sarıp akan burnumu çektim. Dudaklarında pek rast gelmediğim bir tebessüm oldu. "Aferin meleğim." diye mırıldandı. Parmakları yanağıma dokundu. "Eve girelim."

Ellerini yüzümden çektiğinde parmaklarımı başparmağına sardığım için onunla birlikte hareket ettim. Başparmağını tüm parmaklarım arasından çekip elimi tuttu. "Gel bakalım."

Evin kapısından içeri girdiğimizde kapıyı usulca kapatıp bana baktı. Başımı eğip yere baktım. Gözlerim saatlerin vermiş olduğu acının sızısını çekiyordu. Çenemi soğuk parmakları ile tutup kaldırdığında iklimini asla çözemediğim coğrafyasında anlamlandıramayacağım kadar karışık bir ifade hâkimdi. Başparmağı alt dudağımın altını okşadı, bundan huylandım. "Ne oldu benim küçüğüme?"

"Söyleyemem." coğrafyasına karanlık çöktü, mavi göğü andıran gözlerinde kara bulutlar toplandı. Aramızdaki adımlık mesafeyi kapatarak bana bir adım geldiğinde yutkunma isteği ile yanıp tutuştum. "Çünkü çok korkuyorum."

Cesur; güçlü, korkusuz, kendinden emin, zalim bir adamdı. Onu tanıyordum. Fakat karşımda da ondan aşağı kalmayacak hatta belki daha fazlası olan bir katil vardı.

Cesur'a bir şey olması fikri kahrediciydi. O benim ailemin bir parçası değildi ya da sevdiğim adam. O hiç bir yere koyamadığım bambaşka bir adamdı.

YASAK TUTKUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin