BÖLÜM 1 -GIZLI MABED

11 0 0
                                    

10 Mayıs 1839

Gözükara Afrika güneşi yolculuğumuza bela olmaya devam ederek, güneş batana kadar kazı işleriyle ilgilenmemizi imkânsız hale getiriyor. Profesör Demir'ın nasıl olup da bu devasa hiçliğin ortasında bu yeri bulmayı başardığı benim için gizemini koruyor.Boyle bır yeri bulmak ıcın deli olmak gerekir fakat profersör için de pek akıllı denilemez tabii. Ona lahit hakkınde tekrar soru sorduğumda, bana Tin Kloop, "hepimizin annesi", efsanesinden bahsetti. Kendi çapında ilginc bir hikâyeydi, ama sanki daha fazlası varmış gibi geliyor.Bize bunu zaman gösterecek bekleyip göreceğiz.Akşamın ilerleyen saatlerinde, kumulların altında kumla kaplı taş bir yapıya giden bir geçit ortaya çıkardık. Profesör bunun aradığımız lahit olduğuna emindi ve diğerlerine yolu temizlemeleri için emir verdi soğuk gecenin geç saatlerine kadar çalısılması gerekıyordu ancak o zaman temizlenebilirdi.Temizleme işi devam ederken düşünceye daldım.Yarın, defin odasını bulma umuduyla adamları antik yapının içerisine götüreceğim. Profesör Bu yetkiyi özellikle bana verdi fakat Profesör benden ne gizliyor olursa olsun, bu kazı Ankara'ya götürülecek bundan adım kadar eminim.

Bugün bazı adamları alarak ortaya çıkardığımız karanlık antik geçidin içine girme cesaretini gösterdim. Meşalelerimiz yoğun havada yavaşça yanarken yeraltına doğru yola koyulduk. Adamların batıl inançları vardı ve oldukça endişeliydiler. Gürültülü bir şekilde aralarında tartışıyorlardı ve tuhaf dilleri beni rahatsız ediyordu.Profesörün bunları nerede bulduğu hakkında en ufak bir fikrim bile yok. Gücümü toplayarak onlara yokuştan ve kırık basamaklardan aşağı devam etmeleri için bağırdım.Kabaca yontulmuş geçit beni şaşırtıyordu. Beklediğimiz 4. yüzyıl yapısından çok daha eskiymiş gibi görünüyordu. Bükülen yol büyük bir alanı ortaya çıkardı. Duvarlar daha önce hiç görmediğim türdeki heykellerle birlikte sıralanmıştı. Doğaüstü kalitelerine rağmen onlara karşı pek isinamadım. Odanın en uzak tarafında,ne var ise orası devasa bir taş kutlesi ile sıkıca mühürlenmişti. Adamlara onu kaldırmaları için emir verdim,Adamlar beni ilk başta anlamadılar onlara el hariketleri ile tarif ettim ve onlar taşı kaldırırlarken ben dar boşluktan geçmeye çalıstım, ağır taş aniden düştü ve beni içeri hapsetti.Adamları ani bağırışları arasında kendımı korku ile doldurmaya başladım

Acımasız kayanın çöküşünden sonra, hiçbir umudumun olmadığının farkına vardım. Kapana kısılmıştım. Odaklanmaya çalışıp zorlukla nefes alarak yere düştüm. İşte o zaman o belli belirsiz mavi parıltıyı gördüm.Zayıf düşen bedenim taşıyabileceğimden ağırdı ama kendimi o büyüleyici ışığa doğru zorlamayı başardım. Benim için bekliyordu.İlk önce halisünasyon görüyorum sanmıştım ama değildi. Karanlık hiçliğin içinde kuşatılmış bir şekilde, kendimi gizemli ışığa doğru çekiliyormuş gibi hissettim an gerçek olduğunu fark ettim. Ona uzandım, ellerimi üzerine kapadım.Soluk ışıltı parmaklarımın arasından kaçtı ve parlak bir şekilde kıvılcımlanmaya başladı ve beni alıp götürdü. sonsuz çöllerin ve imkânsız şekillerin gizemini ortaya çıkardı.Hatırladığım bir sonraki şey kayaların kaldırılırken çıkardıkları kulak tırmalayıcı sürtünme sesi oldu.En nefret ettiğim şeydi bu. Beni emniyetli alana çeken Arapların sesleri Ve ellerimde sımsıkı kavramış olarak tuttuğum özel taş küre kalıntısının kırılmış parçaları ile kurtulmayı başarmıştım.

Son olaydan bu yana bir aydan fazla zaman geçti. Afrika'deki yeraltı odasındaki garip olaydan sonra, profesör Demir Türkiyeye dönmem için ısrar etti. Başıma kötü bir olay geldi diye bütün keşfi kaybetme riskini almak istemediğini söyledi. Geçmişe bakınca çok aşırı bir karardı, ama bu şekilde olduğu için memnundum.O şoktan sonra tekrar bu kazı işlerine devam edemezdim.Hemen apartopar eve dönmek için hazırlandım.

Bu sabah Afrika'dan eve getirdiğim rastgele şeyler koleksiyonunun arasında günlüğümü buldum. Yanında kırılmış taş kürenin parçaları bir bezin içinde duruyordu.Uzaktan bakıldıklarında birbirlerine uyumlu gibi görünüyorlardı. Onu birleştirmeye çalıştım, ama beceremedim. Parçalar göründüğü gibi değildi birbirine uymuyordu, sanki hiçbir zaman aynı nesnenin parçaları değildiler. Olan her şeyi hayal etmiş olabilir miyim? Hiç tam bütün bir küre var mıydı?Kafama deli sorular gelmeye baslamıştı.Halisünasyon gördüğüm gerçeği benim iöçin daha çok ön plana çıkmaya başlamıştı.

Bu günlük sırf Afrika'ya olan yolculuğum için olsa da, halen yazmaya devam etmem gerektiğini hissediyorum. Bu çok önemli bir şey olmalı, bir şekilde biliyordum. Küreyi geri birleştirme işini üzerime aldım, kendime görev bildim bunu ama düşünülebileceğimden çok daha zorlu bir işti bu. Parçalar tuhaf biçimdeydiler.Dün çok dikkatli deneyler yaptım ve önemli kısımları not aldım. Bugün, şüphelerimi doğruladım. Değişiyorlardı. Dehşete düşmüştüm ve Ankaradaki en iyi jeolog, Dr. Adem Büyükustayı görmek için acele ile evden ayrıldım. Kayaların nasıl şekil değiştirdiğini tartıştık. Bana cam ile alakalı çok önemli şeylerden bahsetti.Büyükusta zihnimi bir parça huzura erdirdi, ama bu kırık cam parçalarının dünya dışı olduklarına dair hislerimden kurtulamadım

Bugün Afrika'lı bir valinin ofisinden Profesör'ün keşfini bildiren bir mektup aldım. Ayrılışımdan yaklaşık bir hafta sonra Abdullah, bizimle birlikte seyahat eden adamlardan biriydi, çölden dönmüş. Bir aslan tarafından saldırıya uğramış gibi kötü bir şekilde yaralıymış. Keşfin korkunç bir şey tarafından saldırıya uğraması hakkında abuk subuk konuşup çılgınca sayıklıyormuş.Afrikalı keşif alanını aramak üzere hızlıca bir arama gurubu gönderdi. Günler süren aramalardan sonra,Profesörden ne de adamlarından hiçbir iz olmayan terkedilmiş bir kamp buldular. Yarın gümrük dairesinden profesörün çadırından eşyaları alacağım. Ne yapacağımı bilmiyorum, ama onun için endişeliyim.Böyle bir sonuç olacağını hissetmistim fakat doğru olacağını bu kadar beklememiştim...

KAZI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin