BÖLÜM 2 - YOLCULUK

7 0 0
                                    

Bugün gümrük dairesinden profesör'ün eşyalarını aldım. Taşıdığı belge hazinesini inceleyerek keşif hakkında detaylı bir kayıt buldum. Bu yazıların içeriği hızlıca alınmış notlardan, meydana gelen olaylar üzerine abartılı söylentilere kadar değişiyordu. Ne olmuş olabileceğini anlamaya çalışarak sayfaları gözden geçirdim. 17 Mayıs, küre odasının içinde kısılı kaldığım gün, Profesör soğuk bir şekilde belirtiyor."Bir saatlik uğraşın sonunda Oğuz'u kurtardık."Bu beni oldukça şaşırttı. Birkaç dakika boyunca havasız kaldım. Nasıl olur da bir saat boyunca hayatta kalabilirdim? Garip metni okumaya devam ettim. Profesör olayları bir yargılama ya da hırs olmadan belirtiyordu,Adamlarını yeraltı mezarlığını araştırmak için yollamış, ki adamlarının akıllarını oldukça zorlamış olan bir olay gibi görünüyor. Delilik aşama aşama yayılmış ve profesör devam edebilmek için bazı aşırı önlemler almak zorunda kalmış. Sonunda odayı bizzat kendisi ziyaret ederek küreyi yeryüzüne getirmiş.Açıklamaları beni şaşırtıyordu. Eğer küreyi aldıysa, benim çizim odamdaki parçalar neydi?

4 Temmuz 1839

Sonunda oldu! Küre yeniden birleştirildi. Yorucu bir kâbustan uyandım. Terlemiş bir şekilde titrerken bir bardak kahve ile odama gittim. Eserin parçaları masanın üzerinde benim onları bıraktığım gibi dağınık şekilde duruyorlardı. Ama bir şekilde, nasıl olması gerektiğini hatırladım. Parçaları bir araya getirmek üzere kullanmak için hazırladığım yapışkan maddeyi aldım ve çok net bir şekilde hatırladığım küreyi hiçbir hata yapmadan parçaları birleştirdim. Hazırladıgım madde gereksizdi. Bir araya getirdiğim parçalar hiçbir yapıştırıcıya ihtiyaç duymadan birleşirlerken yaptıgım maddeyi dışarı ittiler.Antik taş eser şimdi benim masamda duruyordu. Kusursuz yüzeyi beni çok şaşırttı.

5 Temmuz 1839

Bugün üniversiteye cevapları aramak üzere gittim. Profesör'ün ofisine gizlice girme imkânım oldu ve birkaç ilgili ders kitabı ile birlikte bir de adres defteri aldım.Tarih fakültesinden profesör Tufan çok yardımcı oldu ve küreler konusuna girmeyi başardım.Çok eski zamanlarda küreler rahipler tarafından güneşin ve onun gücünün birer simgesi olarak korunurdu.Ayrılırken, rahatsız edici bir konuşmaya kulak misafiri oldum.Dr Adem Büyükusta , yani bizim jeolog, dün gece öldürülmüştü. Onun uzmanlığına danışmamın üzerinden daha iki hafta bile geçmemişti. Kulağa aptalca geldiğini biliyorum, ama bir şekilde bu durumdan kendimi sorumlu hissetmeme engel olamadım

Konu üzerine bulabildiğim tüm kitapları okudum. Efsane ve söylentiler konusunda zengin olsa da, bilgim aradığım asıl bilgiden yoksun.Profesör'ün adres defterindeki birçok adrese mektuplar gönderdim, ve bugün diğerlerinden çok daha farklı olan bir mektup aldım.İlginç gelecek ama Almanya'daki bir barondan geliyordu. Kısaca şöyle yazmış"Biliyorum. Seni koruyabilirim. Neuschwanstain şatosuna gel."İmza Alexander Bundan nasıl bir anlam çıkarmalıyım? Beni neyden koruyacak? Birileri benim peşimde mi? Neuschwanstain'i araştırdım, Almanyadaki ormanların Baltık Denizi kıyılarına yakın bir yerinde kalıyor. Aldığım en az bilgilendirici mektup olmasına rağmen, bende en büyük sıkıntıyı ve ilgiyi uyandıran oldu.Ben yazarken düşüncelerim beni son derece rahatsız edici bir sesin çağırdığı kâbuslarıma çekiliyor. Tarifi imkânsız, boşluktan gelen bir ses. Son birkaç hafta bu korkunç kâbuslardan dolayı korkarak uyandığım bir sürü uykusuz gece geçirdim. Yarın bana uyumama yardımcı olacak birkaç sakinleştirici vermesi umuduyla hekimim doktor Cihan'ı ziyaret edeceğim.Bu nasıl gözümden kaçmış olabilir? Hepsi öldü. Etrafa saçılmış uzuvlar, ortadan ikiye ayrılmış kafalar, sanki kaynatılmış gibi yüzülmüş deriler. Aklımı kaybediyormuşum gibi hissediyorum. Neler oluyor? Dr Adem Büyükusta, profesör Tufan , ve şimdi de doktor Cihan. Beni takip mi ediyor? Nasıl etmez? Afrika'dan getirdiğim lanet şey bu. Bir şey benim peşimde.Barona güvenmekten başka hiçbir çarem yok.Çünkü bu olayı bilen baska kimse kalmadı

Almanyaya gittim ve bir köye vardım. Bu köy devasa bir ormanın orta yerindeki bir sığınak ve son durağım, Neuschwanstain şatosundan önceki son mola yerim. Gecenin geç bir saatiydi ve Bremen'den beri at arabasının yanında olan arabacı, daha öteye gitmeden önce sabaha kadar beklememi tavsiye etti. Köyün tek hanında bir yatak ayarladım ve şimdi de güneşin doğmasını bekliyorum. Uyumaya çalışıyorum, ama gözlerimi kapar kapamaz Ankarada'ki kurban olan insanlar gözümün önüne geliyor. Korkum ve utancım beni aynı sahneye tekrar tekrar tanık olmaya zorluyor.Onlar benim yüzümden öldü.Neuschwanstain ormanlarla bezeli bir tepenin tam zirvesine konmuştu, kuleleri en yüksek çam ağaçlarının bile üzerinde olan çok büyük ve görkemli bir yapıydı. Kıvrılan yolu takip edip kapılarına ulaştım.Alexander yani baron, tuhaf ama sıcakkanlı bir insan. Dünyevi konular hakkında oldukça bilgi sahibi birisi gibi görünüyor ve tahmin ettiğim kadar da aykırı bir insan değil.Baron iyice yaşlanmiş vücudu yarı kamburlaşmış bır hal almıştı artık Odam çok güzel ve kilometreler içindeki herhangi bir otel rakip olmanın yanından bile geçemez.Güneş Neuschwanstain'ın üzerine batarken peri masalı artık ürkütücü bir hale dönüşüyordu. Alexander'ın garip uşakları hiçbir zaman uzakta kalmıyorlardı. Alexander varlığımdan oldukça hoşnut görünüyor. Dediğine göre, buraya tam zamanında gelmişim.

Kâbuslar beni sabahın erken saatlerinde uyandırdı ve bir an için nerede olduğumu hatırlayamadım. Kısa bir süre sonra kapım çalındı. Alexander çığlıklarımı duymuştu ve bana oturma odasında gelip gelmeyeceğimi sordu.Çayımızı içerken, Alexander bana bildiklerini anlatmaya başladı. Görünüşe göre bulduğum Küre çok eski ve karanlık bir gölgeye sahipmiş. Sadece güçlü bir nesne değil, aynı zamanda tehlikelide. Basitçe, küreye dokunularak içindeki güç çağırılabiliyor ve eğer kontrol etmek için çok zayıfsanız sizi yok ediyormuş.Güçlerin umrumda bile olmadığını ve onu fırlatıp atmam gerektiğini söyledim. Alexander halen Küreye giden yolun bir parçası olabileceğimden ve bunun da beni eninde sonunda ölüme götüreceğinden karşı çıktı. Küreye sahip olarak, en azından zamanı geldiğinde karşı koyma şansına sahiptim. Alexander'a beni koruyabileceğini söylemekle neyi kastettiğini sordum ve o da bir şeylerin bir bedel karşılığında yapılabileceğini söyleyerek cevapladı.Alexander'ın ancak büyü olarak tarif edebildiğim şeye büyük bir inancı var. Şaşırmadım, hatta Avrupa boyunca yolculuk ederken aklımı ve hayatımı kurtarması için doğaüstü şeyleri benimsemem gerektiğinin farkındaydım. Çaylak birisi olarak odaklı kalmak için gücümün yettiği her şeyi yaparım.

Ertesi sabah Alexander beni erkenden kaldırdı ve artık işe koyulma vaktimizin geldiğini söyledi. Çalışmalara başlamak için belli ki çok heyecanlıydı ve alt katlara, ayinlerini gerçekleştirmeyi tercih ettiği eski zindanlara yöneldi.Neuschwanstein'in baştacı, en kutsal yeri ise Küre'nin Gölgesini daimi olarak defetme girişiminde bulunacağımız phobia olmalı.

Küremi kullanarak, Alexander onun gücünü bize aktarmayı başardı.Phobia mavi alevli ışık ile parladı ve Afrika'daki karanlık odada hissettiklerimin aynısını hissettim. Tıpkı bir dalga balonu içinde gezinmeye benziyordu. Dehşet vericiydi, ama Alexander soğukkanlılığını korudu ve olusan garıp durum gidermek için hiç görmediğim bilimsel aletler kullandı.Aniden mavi ışık kırmızı oldu. Alexander çabucak Küre'nin üstünü bir bez parçası ile örttü ve tarifsiz şey ortadan kayboldu. Anlaşılan, Küre'nin Gölgesi Alexander'ın düşündüğünden daha yakındaydı. Yarın bir güvenlik ayini yapmak için hazırlanmam gerektiğini söyledi. Ne beklediğini bilmiyorum, ama bu konuda kötü hislerim var.

Halen erken ve Alexander bugün yapılacak bir ayin için hazırlanmakla meşguldü Bütün bunlar hakkında meraklı olduğunun farkına vardım.Fakat dün Alexander Phobianın ustunu örterken farkettim ki Küre'nin kotü şeylere yol açmasından son anda kurtulduk. Bu olay ürpertici bir gölgeden kaçmaktan çok daha büyük bir şeye dönüşebilirdi. Gerçekten sıradışı bir şeyin başlangıcı olabilirdi.

KAZI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin