Mingyu yeni sınıfına,rehber öğretmeni eşliğinde içeriye girdiğinde üzerinde bir anda meraklı gözler toplanmıştı."Merhaba ben Kim Mingyu. Bugünden itibaren bu sınıfta sizinle birlikte eğitim göreceğim. İyi geçinelim lütfen." Mingyu başını hafifçe eğerek sınıftakileri selamladı.
Sınıfta birden bire bastıran uğultuya son vermek için Öğretmen Bay Lee kürsüye vurdu. Öğrenciler durulduğunda Bay Lee, Mingyu'ya oturması için cam kenarındaki, en arkadaki boş sırayı gösterdi.
Mingyu sakin adımlarla yeni sırasına doğru yol aldı.
Omzuna takılı çantanın kulbunu çıkararak yerine oturdu.
Bay Lee, Mingyu'nun gelişiyle sınıfta dağılan dikkati kendinde toparlamak ister gibi ellerini çırptı.
"Kitaplarınızı açın en son seksen yedinci sayfada olduğumuzu hatırlıyorum oradan devam edelim."
Mingyu ilk günden derse odaklanmak konusunda epey hevessizdi. Çantasından yalnızca önemsiz bir defter çıkarıp rastgele karalamalar yapmaya başladı. Bugün vaktin çabuk geçmesini ve okulun bir an önce bitmesini istiyordu. Yeni ortamlara ayak uydurmak konusunda beceriksiz olması onu strese sokuyordu.
Bir ara farkında olmadan bacağını sallamaya bile başlamıştı sıranın altında. Bu bedeninin stresi ona unutturmak için yaptığı ucuz bir numaraydı yalnızca.
Mingyu bugünü hiçbir şey yaşamadan atlatmak istiyordu. Aslında bu seneyi de olaysızca geçirmeyi diliyordu içten içe. Sessiz ve sakince bu seneyi bitirip üniversiteye gitme planları kuruyordu daha şimdiden.
Önceki okulunda yaşadığı şeylerin bu okulunda tekrarlanmamasını istiyordu. Bu olanlar yüzünden insanlara güvenini yitirmişti. Eski okulunda arkadaşı bildiği insanların ne yazık ki ona karşı tavırlarını hâlâ unutamamıştı. Bundan dolayı bu okulda arkadaş edinmemekten yanaydı. Mingyu bu şekilde düşündüğü için ona çevrilen bakışlara aldırış etmiyor ve kimseyle tanışıp samimi olmamak için gözlerini onlardan kaçırıyordu. Birnevi kendini insanlardan korumak için duvar örüyordu.
Bu tutumunda sosyal zekasının düşük olmasının da payı vardı. Yalnızca daha önceki tatsız olaylardan kazandığı güven problemi etkili denilemezdi.
* * *
Wonwoo arkadaşı Jihoon ile dersi asıp soluğu internet kafede almıştı.
Jihoon oyuna tamamiyle konsantre olmuş ekrandan gözünü ayırmıyordu.
Wonwoo oynadığı oyunu kaybedince kulaklığını çıkarıp gözlerini ovuşturdu. Masada duran gözlüğünü taktı ve telefon ekranına baktı saati öğrenmek için.
İkinci derse girdikleri saatin yaklaşmakta olduğunu ekranda görünce telaşla ayaklandı.
Sandalyesine asılı olan çantayı omzuna alarak Jihoon'un omzuna dokundu.
"Ben gidiyorum." Jihoon kulaklığını çıkarıp ayakta dikilmiş ona bakan Wonwoo'ya döndü.
"Neden?"
"İkinci dersin biyoloji olduğunu şimdi hatırladım yetişmem gerek."
"Sen ve senin şu anlamsız biyoloji sevgin. Sen önden git ben bir el daha oynarım."
"Tamam okulda görüşürüz sen de fazla oyalanma." Wonwoo kısa süreliğine onun sol omzuna vurup kapıya doğru yöneltti adımlarını.
Jihoon onun tavsiyesini kulakardı edip gülümsedi. Kulaklığını taktı ve ardından yeniden oyununa geri döndü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Peresteş
FanfictionKaderindeki kişi sana rüzgarın getirdiği bir toz zerresi gibidir ya gözünden kaçar ya da gözüne kaçar. Peresteş={Far.}Taparcasına sevmek.