Üşümeye yüz tutmuş ellerini her iki yanından sarkıtmış sallaya sallaya yürürken son anda aklına gelmiş gibi aniden ellerini cebine koydu ısınmak için.Bu hareketinin bir açıklaması vardı tabii: Dalgındı. Düşündüğü çok şey vardı. Öyle ki bu adımlarına da yansımıştı. Düşüncelerinin ağırlığı bedeninin denge merkezini yerle bir etmişti.
Düşünceleri korkularından doğuyordu. Mingyu,Wonwoo ile aralarında geçen olaydan sonra okuldan daha doğrusu Wonwoo'dan kaçarcasına çıkıp kendini dışarıya atmıştı. Aslında kaçtığı kendisi ve düşünceleriydi. Bundan sonra Wonwoo‘ya nasıl yaklaşması gerektiğini bilemiyordu. Onunla artık arkadaş bile kalamayacağı gerçeği ile yüzleşmeyi deniyordu.
Mingyu telefonunun çalmasıyla bir anda zil sesine dikkat kesildi. Cebindeki telefona ulaştığında ekranda bilinmeyen bir numarayla karşılaşmanın şaşkınlığını üzerinden atmayı denedi telefon çalmayı sürdürürken.
En sonunda aramayı cevaplamak için açtı.
"Nihayet açabildin." Mingyu karşı hattan duyduğu tanıdık erkek sesiyle iyice meraklandı.
"Benim Minghao." Minghao bir diğer elindeki boya paletini masaya bırakarak telefonda daha rahat konuşmaya başladı.
"Numaramı nereden buldun diye şaşırdın doğal olarak. Gezi kulübünden bir arkadaşımdan.""Sen nasıl-"
"Kamp için herkesten numaralar toplanıyordu bugün derste. Ben de senin baya hevesli olduğunu hatırladım orada numaranı bulabileceğimi düşündüm."
"İyi de beni neden aradın? Yoksa Wonwoo'ya bir şey mi oldu?" Mingyu aklına dolan yersiz felaket senaryolarıyla paniklemişti. Sesine yansıyan bu panik telefonun diğer ucundaki Minghao'yu gülümsetmişti.
"Olsa bile neden seni arayayım ki?Senin için Wonwoo kim ki?"
"Minghao ne saçmalıyorsun?"
"Sizi gördüm Mingyu."
"Minghao neyden bahsediyorsan açık konuş cidden seninle uğraşacak halim yok."
"Senin için Wonwoo alelade bir dost değil biliyorum. Ama benim için de değil. Ona karşı hislerini açıklayamayacak bir korkak olman onu sevdiğin gerçeğinin baya bir önüne geçiyor."
"İkimizin arasında olan bir şeyin seni ilgilendirdiğini düşünmüyorum."
"Biraz cesur ve açık olmanı arkadaşımın iyiliği için istemem benim görevim."
"Ne demek şimdi bu?"
"Onu öpüp tam anlamıyla kaçtığında onu nasıl bir durumda bıraktığını biliyor musun? Kafası çok karışıktı."
"Ben bu konuda üzgünüm böyle olmasını istemezdim. Onu korkutmak istemezdim. O yüzden kaçtım."
"O asıl sen kaçınca korktu Mingyu. Bence ondan özür dilemen ve bu konuyu etraflıca konuşmanız gerekir."
Mingyu düşününce Minghao'ya hak verir gibi olmuştu.
"Sen haklısın Minghao... Teşekkür ederim tavsiyen için."Okuldan çok uzaklaşmadıysan eğer o kütüphaneye doğru gidiyordu. Bilmek istersin belki dedim."
"Teşekkürler Minghao."
Minghao telefonu kapattığında arkasından beline dolanan kolların sahibi şimdiyse onun sol omzuna çenesini kavuşturmuştu.
"Başkalarının ilişkisi için endişeleneceğine kendininki için endişelen biraz." Minghao'ya arkadan sarılan genç, bulunduğu konumu koruyarak konuşmuştu.
"Jun senden bir iyilik istedim diye kedi gibi sırnaşmasan olmaz değil mi?" Minghao onun kollarından kurtulup ona doğru döndü.
"Numarayı bulmam karşılığında bu akşam benimle yemeğe çıkma sözünü sen verdin."
"Pişman olacağımı biliyorum da neyse." dedi Minghao göz devirerek. Junhui onun bu yaptığı hareket üzerine gülümsedi.
* * *
Oturduğu masada elindeki kitabı birkaç okuma girişiminin başarısızlıkla sonuçlanmasıyla nihayetinde kollarını çapraz biçimde masaya koyup başını kollarının üstüne kavuşturdu.
Wonwoo kısık gözleriyle kütüphane girişindeki saate bakmayı denedi. Gözlüklerini takmadığı için görememiş ve bakışlarını çevirmek üzereyken belli belirsiz kapıda bir beden gördü.
Bu beden ona yaklaştıkça gözüne daha tanıdık görünüyordu.
En son onun yanına vardığında Wonwoo net görüş alanına giren kişiyle bir anda başını kaldırdı. Bu Mingyu idi.
"Şaşırttım mı seni?"
Wonwoo başını evet anlamında salladı.
Mingyu onun karşısındaki sandalyeye oturmaya niyetlenmişken ona soramadan edemedi.
"Oturabilir miyim?"
"Evet."
Mingyu oturmadan önce sırt çantasını çıkarıp masanın boş kısmına bıraktı ve hemen ardından oturdu. Wonwoo ona aldırış etmeden yeniden kitabını eline alıp kaldığı yerden devam etti.
Yaptığının kabalık olduğunun farkındaydı Wonwoo fakat Mingyu ile olaydan sonra göz göze bile gelemezken, konuşmak konusunda çekingen bir tavır sergilemesi çok doğaldı bu durumda.
Mingyu tüm parmaklarını birbirine kenetleyip masanın üstüne koydu. Wonwoo'ya bakarken konuşmaya nasıl başlayacağını düşünüyordu.
"Bak Wonwoo ben yaptığımın saçmalık olduğunu biliyorum." diye direkt söze başladı Mingyu. Wonwoo sonunda başını kitaptan kaldırıp ona bakmaya başlamıştı.
"Özür dilerim bir anlık bir hisle yaptım. Ben de yaptığım için pişmanım."
Wonwoo oralı bile olmamıştı Mingyu'nun konuşması sırasında.
"Ne yani beni öpmeni sağlayan bir anlık bir his miydi yalnızca?" Wonwoo - nedeni belirsiz bir-sinirden sesini yükseltmemek için büyük bir uğraş vermişti. İkisi de kütüphanede oldukları için fısıldayarak konuşuyordu. Wonwoo başta Mingyu'yu gördüğünde kütüphanede oldukları için konuşamayacakları düşüncesiyle rahatlamıştı. Fakat sonunda yine kendini onunla konuşurken bulmuştu.
"Evet. Ben senin gibi biriyle arkadaşlığımı berbat etmek istemezdim. Üzgünüm."
Mingyu'nun yüzü iyice düşmüştü. Wonwoo ona bakmamakta ısrarcıydı."Özür dilerim bir daha karşına çıkmam. İstersen Jihoon ile yer de değiştiririm."
"Mingyu... Beni ne olarak görüyorsun?" Wonwoo nihayet ona bakmaya başlamıştı.
"Arkadaş."
Wonwoo duyduğu cevap karşısında belli belirsiz tebessüm etti.
"İyi o zaman öyle görmeye devam et. Çünkü ben de öyle görüyorum."
Mingyu onun sözleriyle dumur olmuş gibiydi. Duydukları beklenmedikti.
"Ne demek şimdi bu?"
"Hâlâ arkadaşız demek. Yaşananları yaşanmadı sayıyorum çünkü sen böyle olmasını istedin."
Wonwoo samimi sayılmayacak bir şekilde gülümsemişti. Mingyu'nun verdiği cevap hayal kırıklığına uğratmıştı onu. Hiçbir şey olmamış gibi davranıyordu fakat içinden gülmek gelmiyordu.Mingyu'nun söyledikleri ve yaptıkları arasında yediden daha fazla fark mevcuttu. Wonwoo bunları bulmakla uğraşırken kafasının daha da karıştığını hissediyordu. Mingyu'dan beklediği cevap neydi? Onu hayal kırıklığına uğratan neydi çözemiyordu. Mingyu'ya dair hisler beslediği gerçeğiyle yüzleşmek zorundaydı. Bu süreçte de Mingyu ile arkadaşlığını sürdürecekti. Çünkü Mingyu'nun gerçek hislerini merak ediyordu. Bunu da yalnızca onu yakınında tutarak bulabilirdi. Wonwoo verdiği bu karardan dolayı incinebilirdi. Ancak denemeden bilemezdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Peresteş
FanfikceKaderindeki kişi sana rüzgarın getirdiği bir toz zerresi gibidir ya gözünden kaçar ya da gözüne kaçar. Peresteş={Far.}Taparcasına sevmek.