Mingyu eve geldiğinde kapıda onu bekleyen annesiyle karşılaşmıştı. O an içinden geldiği gibi ona sıkıca sarıldı.Bu yaptığı annesini de şaşkınlığa uğratmış olmalıydı ki oğlunun kollarından ayrılıp hayretle ona baktı.
"Birden bire nereden çıktı bu sarılma?" Kadın gülümseyerek eve giren oğlunu izlemeye başladı. Mingyu hala kapıda dikilmiş onu seyreden annesine döndü.
"Hiç,öyle birden içimden geldi." dedi bir anlığına omuz silkerek.
"Senin için bir şeyler hazırlayayım."
"Zahmet etme ben hallederim."
"Sorun değil." Mingyu daha fazla ısrar etmedi ve annesi mutfağa giderken o da odasına çekildi.
Bedenini boylu boyunca uzattı yatağında. Gözleri beyaz tavanı bulduğunda kafasını toplamak için uzun süre odaklandı. Bir süre sonra anımsadığı şeyler onu daha farklı bir şeyi düşündürmeye yönlendirmişti: Wonwoo.
Mingyu günler sonra ilk kez birinden böylesine anlayışlı bir yaklaşım gördüğü için insanlara olan güveni yeniden canlanmıştı.
Wonwoo gibi biriyle daha önce tanışmayı dilemişti. Sahi ya Wonwoo...
Ona nasıl ulaşacaktı? Telefonuna ulaştığı gibi yatağından doğruldu.
Instagram hesabından onu adıyla aramaya başladı. Sonuç hayalkırıklığıydı. Yüzlerce Wonwoo arasında Mingyu'nun hayatını kurtaran gözlüklü ve sevimli bir gülümsemesi olan Jeon Wonwoo'nun profili yoktu.
Mingyu da bir anda oluşan ben napıyorum farkındalığı peşinden utancı getirmişti.
Yüzünü utançtan her iki eliyle kapatarak eski konumuna dönüp uzanmaya devam etti. Bunu neden yaptığına dair anlam verememişti.
Aniden odasının kapısının çalınmasıyla düşüncelerinden bir anda sıyrıldı. Yattığı yerden doğrularak yatak başlığına yasladı sırtını.
"Mingyu içeri gelebilir miyim?" Annesi içeri girmeden hemen önce izin istedi.
"Evet anne."
Annesi içeri girip Mingyu'nun yatağına doğru yöneltti adımlarını.
Yatağa vardığında Mingyu'nun onun için ayırmış olduğu boşluğa oturdu.
"Bana anlatmak istediğin herhangi bir şey var mı Mingyu?"
"Ne gibi bir şey anne?" Mingyu yakalandığına dair endişe duymaya başlamıştı annesinin bu zamansız sorgusuyla.
"Her şey yolunda mı?"
"Evet." Mingyu istemeden yalan söylemişti yine. Onun açısından bunlar birer yalan değil annesini savunmak için söylenen aldatıcı sözlerdi. Fakat bu düşüncesi yine de onun yalan söylediği gerçeğini değiştirmiyordu.
"Mingyu bana bak sen ne kadar büyürsen büyü ben seni en ufak hareketinden tanırım. Hayatında yolunda gitmeyen bir şeyler olduğunun farkındayım."
"Hayır anne yanılıyorsun." Mingyu yalan söylemek konusunda diretti kararlılıkla.
"Sadece üstüne düşmek istemedim, belki geçici bir şeydir diye ama bu böyle gitmez."
"Bunu da nereden çıkarıyorsun anne?Cidden iyiyim."
"Beni endişelendirmemek için böyle davrandığını biliyorum Kim Mingyu!"
Mingyu bu kez annesinin yükselen sesiyle hayretle ona döndü.
"Sınıf öğretmenin Bay Hong aradı bugün." Annesi kendini kontrol etmeyi deneyerek ses tonunu ve beraberinde kendini toparladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Peresteş
FanfictionKaderindeki kişi sana rüzgarın getirdiği bir toz zerresi gibidir ya gözünden kaçar ya da gözüne kaçar. Peresteş={Far.}Taparcasına sevmek.