Elindeki kitapları raflara koyarken bir yandan da saatini kontrol etti. Tüm gününü kütüphaneye tıkılı geçirmekten sıkılmıştı Mingyu.Kitap yığınlarını taşırken savrularak yürüyen Wonwoo'yu farkettiğinde,içinde ona yardım etme isteği doğmuştu.
Ama bu durumda olmasının sebebinin ona yardım etmek olduğunu hatırlayınca onun için endişenememeyi denedi. Ona yardım ettiği için bu cezayı almıştı.
Wonwoo taşıdığı kitapları masaya bırakıp yenilerini almaya gidecekken sendeledi. Çelimsiz bir bedeni olduğu için çabuk yorulduğu gerçeğini unutmuştu bir anlık. Bu sendeleme dürüstlükle ona bunu hatırlatmıştı tam da.
Wonwoo, Mingyu tarafından izlenildiğinden habersizce kitap yığınlarının başına geçmiş yenilerini kucaklamışken Mingyu çıkagelmişti.
Onun ellerindeki kitapları kaptığı gibi masaya taşıdı.
Wonwoo bu beklenmedik jest karşısında yalnızca minnettarca gülümsedi. Mingyu'yu aradı gözleri farkında bile olmadan. Sonunda onu masadaki kitapları raflara yerleştirirken bulmuştu.
Mingyu kitapları yerleştirirken bir yandan da zihninin ona uyguladığı akıl oyunlarıyla uğraşıyordu.
Kendine Wonwoo konusunda söz geçiremiyor ve kendini sürekli ona yardım ederken buluyordu. Başta bu karşılaşmadan önce onunla arkadaş olmak istiyordu istemesine de şu an Wonwoo'nun onun başına bela açacak biri olduğu konusunda şüpheleri vardı.
Wonwoo iyi birine benziyordu ama Mingyu, olaysız ve sakin bir sene geçirmek istiyordu. Üstelik bu okula geliş sebebi de buyken başına dert almak istemiyordu. Ama içinde bir yerde Wonwoo ile hep iletişimde kalmayı diliyordu.
Wonwoo zorlukla kaldırdığı bir kitap yığınını daha savrula savrula masaya bıraktığında Mingyu ona acımadan edememişti.
Wonwoo uzun boylu fakat buna rağmen ufak tefek ve sıska görünmüştü gözüne.
"Bilgisayar başında oturacağın kadar bazen spor yapsan iyi olur."
"Neden?" Wonwoo merakla ondan cevap almak ister gibi bakarken Mingyu onu kırmadan nasıl konuşabileceğini düşündü bir ara.
"Dinç görünmüyorsun. Kitaplarla birlikte uçup gideceksin diye korkuyorum."
"Korkmak mı?" Wonwoo kaşlarını havaya kaldırıp hayretle mırıldandı.
"Öyle ki yaptığım işi bile düzgün yapamıyorum." Mingyu bir anda ağzımdan çıkanları doğru mu duyuyorum diye sordu kendi kendine.
Wonwoo tebessüm etmekle yetindi başta. Ardından konuşmaya yeltendi.
"Benim için endişelenme, oldum olası başımın çaresine kendim bakmışımdır. Ama sana teşekkür ederim bana yardım ettiğin için."
"Onu demek..." Mingyu daha lafını tamamlayamadan Wonwoo yeniden kitapların başına dönmek için arkasını dönüp gitti.
"İstememiştim." diye lafını tamamladı Mingyu nihayet. Yüzünü her iki eliyle de ovuşturarak Wonwoo'nun peşinden bakındı.
"Sanırım mentalen yorgun olduğum için saçmalıyorum." diye mırıldanmıştı Mingyu.
Dinlenme teklifinde bulunmak için seri adımlarla Wonwoo'nun yanına gitti.
"Ara versek olur mu?Acayip yoruldum üstelik burası oldukça havasız." diye şikayet ettiğinde Wonwoo'nun da bu fikre uymasını dilemişti.
"Olur tabii."
Wonwoo ve Mingyu birlikte kütüphaneden çıkıp bahçeye inmeye koyuldu.
En yakın gördükleri banka attılar kendilerini yorgunlukla.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Peresteş
FanfictionKaderindeki kişi sana rüzgarın getirdiği bir toz zerresi gibidir ya gözünden kaçar ya da gözüne kaçar. Peresteş={Far.}Taparcasına sevmek.