Sabah erkenden uyanmış kahvaltısını yapmaya koyulmuştu. Hazırlanma vakti geldiğinde masadan kalktı ve yarı boş tabakları kaldırmaya başladı.Odasına geçip üstünü değiştirmeye girişti. Giysi dolabının kapağını açıp okul gömleğine ulaştı askılıktan.
Beyaz gömleği omuzlarından geçirdiği sırada askılıkta gözüne ilişen kendi kıyafetlerinden yabancı görünen hırkayla duraksadı.
Hırkanın olduğu askıya uzandı eli.
Hırkaya daha yakından bakmak için askısından ayırdı. Daha dikkatli baktığında hırkanın asıl sahibini hatırladı. Mingyu. Ondan ödünç aldığı hırkaydı bu.Gülümsedi. Hastalandığı için yıkayamamıştı bile. Hırkayı gayriihtiyari burnuna doğru götürmüştü koklamak için. Duyduğu koku onun kalbinde beklenmedik bir tepki oluşturmuştu. İstemsizce hızlanan kalbinin sebebi Mingyu ve kendi kokusunun karışımını duyumsamasıydı.
Wonwoo hırkayı burnundan uzaklaştırdı. Kendine olan şeyin açıklamasını o da yapamamıştı.
Eli hızlıca çekmeceye gitti. Orada eline geçen herhangi bir poşeti aldı ve hırkayı katlayarak içine koydu.
O sırada telefonu çaldığında aceleyle cebine uzandı.
"Efendim Jihoon."
"Durakta seni bekliyorum uyanmamış mıydın yoksa?"
"Hayır ben..." Wonwoo'nun gözü bir ara elindeki poşete kaydı.
"Farkında değildim zamanın oyalandım,pardon. Sen istersen bekleme beni."
"Tamam görüşürüz."
"Görüşürüz." Wonwoo aramayı sonlandırdı. Aramanın üstünden çok geçmeden telefon ekranındaki bildirimi farketti. Gelen mesaj Jihoon'dandı.
'Benim beklemem problem değil fakat Soonyoung da benimle birlikte bekliyor. Sen onunla karşılaşmak istemezsin diye seni beklemeyeceğim.'
Wonwoo,Jihoon'un mesajında rastladığı isimle kaşlarını çattı bir anda.
'Tamam sorun değil siz gidin.' Diye yazıp mesaj attı çarçabuk. Jihoon'un onu uyarmasına sevinmişti. Soonyoung ile karşılaşmak bile istemiyordu hiç.
Gömleğini iliklemeye başladı. Bu işlemi bitirir bitirmez dolap rafından süveterini alıp üzerine giyindi. Odasında biraz gezinip çantasını koyduğu yeri aramaya girişti. Çantayı yatağının ayak ucundaki yerde buldu.
Sırt çantasının beraberinde Mingyu'nun hırkasının olduğu poşeti de alarak odadan çıktı.Portmantodan aldığı ceketi üzerine giyinmek üzere elindekileri yere bıraktı. Giyindiği gibi onları yerden kaldırdı. Çantasını yalnızca sol omzuna asarak elindeki poşetle kapıda hazırda duran spor ayakkabısını giyindi.
Evden çıktığı gibi otobüs durağına doğru yol aldı.
Adımlarını atarken dalgınlıktan yanından geçip giden ve durağa yanaşan otobüsü son anda farkedebilmişti.
Koşar adımlarla otobüse bindi. Kartını basarak boş alana doğru ilerlerken otobüs hareket haline geçmişti, Wonwoo elindeki poşet yüzünden hemen tutunamazken bir kol onu yakaladı ve kendine doğru çekti.
"Teşekkür ederim." Wonwoo onu tutan kişiye bakmadan söyledi. Üzerindeki kol ondan uzaklaştığında Wonwoo çoktan dengesini sağlayabilmiş ve bu dengeyi koruyabilmek için bir direğe tutunabilmişti sonunda.
Wonwoo başını kaldırdığında ona gülümseyen, tanıdık bir suratla karşılaşmıştı.
"Mingyu... Günaydın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Peresteş
FanfictionKaderindeki kişi sana rüzgarın getirdiği bir toz zerresi gibidir ya gözünden kaçar ya da gözüne kaçar. Peresteş={Far.}Taparcasına sevmek.