Başlangıç

607 11 7
                                    

Miss Jane Marple, akşamları gazetesini okumayı âdet edinmişti. Evine her sabah iki gazete gelirdi. Miss Marple, bunlardan ilkini sabah çayını içerken gözden geçirirdi. St. Mary Mead Kasabası'ndaki bütün yaşlı kadınların yaptıkları gibi... Öğleden sonra ise, romatizmalı sırtını rahat ettirmek için satın aldığı özel şekilde yapılmış dik arkalı koltuğunda bir müddet kestirir ve nihayet sıra Times gazetesine gelirdi. Sabah gazetesi gibi Times'da artık eskisi gibi değildi. Değişmişti bu da. İşin en sinir bozucu tarafı, insanın aradıklarını bir türlü bulamamasıydı. Mesela resimli iki sayfa Capri'ye yapılan bir yolculuğa ayrılıyordu. Spor haberleri eski günlere göre çok daha fazlaydı. Uygun yerlere konuldukları için Miss Marple'ın hemen ilgisini çeken doğum, ölüm ve evlenme haberleri de başka bir sayfaya sıkıştırılmıştı.

Miss Marple, önce haberlere bir göz gezdirdi. Arria sabah gazetesindekilerin eşiydi bunlar. Miss Marple, içini çekerek, daima yaptığı gibi doğum, ölüm ve evlenme ilanlarının bulunduğu sayfayı açtı. Yaşlı kadın bir taraftan da, acı bir durum bu, diye düşünüyordu. Ama insan artık sadece ölümlerle ilgileniyor... Tabii birçok çiftin çocukları oluyordu ama Miss Marple'ın tanımasına imkân yoktu bu gençleri. "Torunlar" diye bir sütun olsaydı o zaman yaşlı kadın sevinçle orada tanıdık bazı isimlere rastlayabilirdi. O zaman, "A, Mary Prendergast'ın üçüncü torunu da dünyaya gelmiş," diye bağırırdı. Fakat yine bu da insanın dostlarıyla doğrudan doğruya ilgili olan haberlere pek benzemezdi.

Miss Marpie, evlenme haberlerini de öyle inceden inceye okumadı. Çünkü arkadaşlarının çocukları yıllar önce evlenmişlerdi. Yaşlı kadın ölüm sütununa gelince bütün dikkatini topladı. Daha doğrusu hiçbir ismi gözden kaçırmamaya çalışıyordu.

"AlloWay, Angopastro, Arden, Barton, BurgoWeisser... Aaa! Bir Alman adı bu. Ama adam Leeds'liymiş... Carpenter, Camperdown, Clegg... Clegg? Acaba bu tanıdık Clegglerden biri mi? Hayır, pek benzemiyor... Janet Clegg. Yorkshire'lıymış. McDonald, McKenzie. Nicholson... Nicholson? Hayır, yine bildik Nicholson değil. Ogg, Ormerod... Bu halalardan biri olacak. Linda Ormerod... Hayır, öyle birini tanımıyordum. Quantril? Allah Allah, Elizabeth Quantritin yıllar önce öldüğünü sanıyordum. Demek kadın bu kadar uzun zaman yaşamış. Halbuki zayıf ve kırılgan bir insandı. Hatta herkes onun genç yaşta ölüp gideceğini düşünürdü... Race, Radley, Rafiel... Rafiel?..." Miss Marple'ın hafızasında hafif bir kıpırtı oldu. "Bu ad hiç de yabancı gelmedi bana. Rafiel Belford, Part, Maidstone... Hayır, bu adresi hatırlamıyorum. 'Çelenk yollanmaması rica olunur...'" Jason Rafiel. Evet, garip bir ad bu. Herhalde bir yerde duydum. Ross -Perkins. Acaba bu- hayır, hayır, değil..." Miss Marpie gazeteyi dizlerine bıraktı. Bilmeceyi gözden geçirirken Rafiel adının kendisine neden tanıdık geldiğini anlamaya çalışıyordu. "Sonunda hatırlayacağım..." Miss Marpie, yaşlı insanların hafızalarının nasıl çalıştığını çoktan öğrenmişti. "Sonunda her şeyi hatırlayacağımdan hiç şüphem yok." Pencereden dışarıya, bahçesine baktı. Bir taraftan da bahçeyi düşünmemeye çalışıyordu. Miss Marpie yıllarca bu bahçede zevkle, uzun uzun uğraşmıştı. Ama son zamanlarda doktorların ukalalığı tutmuştu işte. Artık bahçede çalışmak ona yasaktı. Yaşlı kadın, içini çekerek örgü torbasını aldı ve içinden bitmek üzere olan bir çocuk zıbını çıkardı. Arka ve önler tamamdı. Şimdi kolları örecekti. Yaşlı kadın, tekrar içini çekti. "Kol örmek de çok iç sıkıcı bir iş... Birbirine benzeyen iki kol... Evet, pek iç sıkıcı bir şey bu... Fakat pembe yünün rengi gerçekten güzel... Dur, dur... Pembe yün?... Evet, bu biraz önce gazetede okuduğum isimle ilgili. Pembe yün... Masmavi bir deniz... Karayip denizi... Bir kumsal. Güneş... Ben yün örüyordum yine... Aaa! Tabii! Bay Rafiel. Yeğenim Ray-mond beni dinlenmem için Karayipler'deki St. Honore Adası'na yollamıştı. Hatta yola çıkmadan önce Raymond'un karısı Joan'un, Jane Hala, yine cinayet olaylarına karışmayın sakın,' dediğini de hatırlıyorum... Tabii, ben cinayete filan karışmayı hiç istemiyordum. Ama olaylar beni buna zorladı. Bunun sebebi de tek gözü cam olan yaşlı bir binbaşının bana uzun hikâyeler anlatmakta ısrar etmesiydi. Zavallı adamcağız... Adı neydi onun?... Unutmuşum. Bay Rafiel ve sekreteri... Bayan... Walters. Evet, Bayan Est-her Walters. Ve masörü Jackson. Şimdi hepsini hatırladım. Zavallı Bay Rafiel. Demek öldü? Ama o, günlerinin sayılı olduğunu zaten biliyordu. Bunu bana da ima etmişti. Hatta Bay Rafiel, doktorların tahmininden daha fazla da yaşamış... Öyle anlaşılıyor. Kuvvetli, inatçı bir adamdı. Ve çok da zengindi..."

Ölüm MeleğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin