good old-fashioned lover boy

841 112 26
                                    

18 Mayıs 2003

Yağmur dinmiş ve ardında soluk bir gökkuşağı bırakmıştı. Londra'nın dışında bir yerlerde, iki düşman birlikte ıslak çimlere uzanıyorlardı. Birinin üstünde bulutlar kadar beyaz bir süveter varken diğeri gece kadar karanlık bir gömlek giyiyordu. Siyahın göğsüne sarı saçlar düşmüş, kemikli parmaklar tarafından okşanıyorlardı. Hemen yanlarında iki boş kadeh devrilmişti. Yıldızlarla dolu gökyüzü tepelerinde uzanırken, her ikisinin de gözleri kapalıydı. Huzurlulardı.

“Bu kadar sabırlı olabileceğini düşünmemiştim.”
Aziraphale ondan beklenmeyecek kadar alaycı bir tavırda konuşurken, yüzündeki gülümseme büyümüştü. Yanaklarında hâlâ belli belirsiz kızıllıklar yer alıyordu.

“Ben de düşünmemiştim,” dedi, Crowley. Sırıtıyordu, keyfi yerindeydi. “Sınırlarımı zorladığın zamanlar oldu. Hatırlıyor musun, bana senden hoşlanmıyorum bile dediğin günü? Neredeyse pes edecektim.”
“Hayatım, bir duyan olsaydı başımız çok büyük belaya girerdi.” Aziraphale o günlerin anısıyla rahatsızca kıpırdandı.
“Yine de girdi.” İblis huysuzca söylenmiş, elinin altındaki saç tutamlarını parmaklarına dolamaya başlamıştı. Eski güzel günler, her zaman harika değildi. Çok kez kırılan umutlarını düşündükçe keyfi kaçıyordu, bu yüzden hepsini bir kenara savuşturdu. Şu andan meleği ile her şey yolunda ve olmasını istediği gibiydi. Kötü düşüncelere yer yoktu.

Sessizlik oluşmuştu aralarında. Aziraphale'in başı, iblisin göğsünden yukarı kaymış ve boyun girintisine yanaşmıştı. Crowley gözlerini aralayıp ona sokulan bedene bakıyordu. Yüzündeki gülümseme, Aziraphale'in gözlerini açmasıyla hemen soldu. Meleğinin ona bakarken gözlerinde beliren ışıltılar onu utandırıyordu. Sanki bundan rahatsızmışcasına tersledi: “Neye bakıyorsun?”
“Çok eski modasın..---” Aziraphale tatlı tatlı mırıldandığı sırada, iblis kaşlarını çatarak sözünü kesti.
“Bunu bana sen mi söylüyorsun? Şu üstündekilere bir bak, kaç yılından kalma? Bin dokuz yüz elli mi?”
“Sözümü tamamlamama izin ver, canım.”
“Pekâlâ, pekâlâ. Belki biraz demodeyimdir, ama planım başarılı oldu mu? Oldu.” Crowley gururla söylendiğinde elini Aziraphale'in saçları arasından indirip, tombul yanaklarını okşamıştı. Yüzünde geniş bir gülümseme vardı şimdi. Ancak bu sözlerin ardından Aziraphale hayretler içinde geri çekildi. Doğrularak oturduğunda yüzüne meraklı bir ifade vardı. “Ne planı?”
“Bir meleği tavlamak üzerine, canım.” Crowley imalı bir şekilde mırıldandıktan sonra, hafifçe kaşları çatılan Aziraphale onu iğneledi: “Ancak altı bin küsür yılda başarıya ulaşmış olman biraz hayal kırıklığı yaratmıyor mu sence de?”

Crowley huysuzca yüzünü buruştursa da bu çok uzun sürmemişti. Cümlesi yarım kalan melek ise önünde uzanan iblise bakarak gülümsemesini yeniden sundu ona. “Neyse, canım. Diyordum ki; biraz demodesin ama seni seviyorum.”
Crowley'nin sarı renkli gözleri kocaman açıldığında bu defa kulaklarına varana kadar tüm yüzü allaşan oydu. Bakışlarını meleğin yüzünden kaçırıp dudaklarını ısırdı. “Kes sesini.”

Aziraphale bu tepkiyle gülmüştü. Öne eğildi ve utanç içinde uzanan iblisinin dudaklarıyla buluşturdu kendininkileri. Crowley her ne kadar bazı şeyleri dile getiremese de, meleğinin öpüşüne hemen karşılığını vermiş ve kollarını da boynuna dolamıştı. Bu da Aziraphale için yeterli bir cevap olmuştu.

Akşamın geri kalanını da hoş sohbetler ve birkaç tane daha kaçamak öpücükle geçirdiler. Crowley, bunca yıl sabrettikten sonra artık daha fazla uzak kalamıyordu, meleğin şarapla tatlandırılmış dudaklarından.
⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀
⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀
1 Haziran 2003

Bir süredir birliktelerdi, Crowley hâlâ bunun gerçek olduğuna alışamamıştı fakat Aziraphale fazlasıyla rahattı. Onun için yılana sevgisini göstermek hiçbir zaman sorun olmamıştı, tabii ki zaman zaman yaptığı inkârları saymazsak. Oysa Crowley öyle alışmıştı ki içten yaşamaya, hâlâ onu sevdiğini söylemekten kaçınıyor ve Aziraphale onu sevdiğini her söylediğinde, “Kes sesini,” diye bağırıp kızarıyordu. Melek bunu problem etmiyordu çünkü bunun Crowley'nin dilinde 'ben de seni seviyorum' demek olduğunu biliyordu. İblis her böyle dediğinde ise yüzünde kocaman bir gülümseme beliriyor ve ona yanaşıp içe çökmüş yanaklarına birer öpücük konduruyordu.

O gün de Crowley sahafın içinde savsak adımlarla ileri geri yürüyordu. Aziraphale bir süre önce arka tarafa geçmişti ve iblis onun dönmesini bekliyordu. Dışarı çıkmadan önce ona bu defa mucize kullanmadan ayarladığı Ritz rezervasyonundan bahsetmek istiyordu. Ritz gibi önemli bir yerde hile yapmadan boş masa bulmak çok zordu ve iblisin bunun için çok uğraşması gerekmişti. Yine de buna değecekti, biliyordu. Sıradan insanlar ve gerçek bir çift gibi yaşayacakları hayatta bunlar katlanılması gereken bazı problemlerdi yalnızca.

Kapı eşiğinde beliren meleğini gördüğünde gülümsedi. Kolunu kaldırıp bileğindeki saati işaret etti. “Bilgin olsun,” dedi. “Ritz'de akşam yemeği, tam dokuzda buluşacağız. Ben ödüyorum, sen şarabını tadacaksın.”
Aziraphale gülümsedi. Hızlı adımlarla iblisin yanına yaklaştı ve ellerini arkasında birleştirdi. Gözleri açıktı ama dudaklarını hafifçe öne uzatmıştı. Öylece durup beklemeye başladı. Crowley bunun anlamını biliyordu, ama ona istediğini vermeden önce sözlerine yenilerini ekledi ve göz kırptı: “Seni demode âşık çocuk.”
Ardından Aziraphale'i yumuşak bir şekilde öptü ve Soho'nun o güzel, eski dükkanından çıktı. Meleğiyle tekrar buluşmadan önce ona sürpriz bir buket çiçek alacaktı.
⠀⠀⠀⠀⠀
⠀⠀⠀⠀⠀
Son.
⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀
⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀
×××
⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀
Bölümde Queen'in Good Old-Fashioned Lover Boy şarkısına birçok gönderme yapan konuşma vardı, fark etmişsinizdir.
Umarım bölümün durgunluğunu sorun etmezsiniz, sadece finali sade ve tatlı yapmak istedim.
Son olarak; kitabı çoktan ithaf etmiş olsam bile bu bölümü yeniden Beyza'ya ve yazdığım ficlerin hiçbirini kaçırmayan, hepsini anlık takip eden İrem'e ithaf edip, Ecem'e de ayrıca teşekkür ediyorum.

good old-fashioned lover boy | good omensHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin