heaven for everyone

744 114 55
                                    

8 Mart 2003

Aziraphale bir süredir Tadfield'a gitmek istiyordu. Anathema'ya hak ettiği teşekkürü edemediğini düşünüyor ve ona yaptığı kurabiyelerden götürmek istiyordu. Bu düşüncesini dile getirdiğinde iblis önce mırın kırın etse de sonunda kabul etmişti ve şimdi 1926 model Bentley'de hızla yol alıyorlardı.

“Yayalara dikkat et!” deyip duruyordu Aziraphale ama Crowley'nin dinlediği yoktu. İblis çalan şarkıyı söylemekle meşguldü. Her zaman olduğu gibi yine Queen dinliyorlardı, Aziraphale şarkının adının nakaratta sürekli tekrar edilmesinden dolayı 'We Are The Champions' olduğunu tahmin ediyordu ve tahmininde de yanılmıyordu. “Sen başka hiçbir şey dinlemez misin, canım?”
“Genelde rock* dinlerim, Melek. Bebop değil.” Crowley bunu söylerken dönüp meleğe imalı bir bakış atmıştı. “Anladım, taş falan. Ama müzik türlerinden bahsettiğimizi sanıyordum?” Aziraphale yüzüne nazik bir gülümseme yerleştirirken saf saf sormuştu. Bunun üzerine Crowley yüzünü buruşturarak yeniden ona baktı. Dalga geçiyor olmasını umuyordu ama Aziraphale ciddiydi. “Rock.. Bir müzik türü, Melek.” dedi Crowley. Ardından Aziraphale aydınlanmış gibi kaşlarını kaldırarak, “Oh..” dedi ve sustu.

Yolun geri kalanı Freddie Mercury'i saymazsak sessizlik içinde geçti. Bohemian Rhapsody'nin ardından Fat Bottomed Girls dinlediler. Yaseminli Kulübe'nin önünde durduklarında Aziraphale arka koltuğa bıraktığı koca bir kutuyu kucaklayıp kulübeye ilerledi. Crowley ise onun arkasından sallanarak yürüyordu. Kapı kısa sürede açıldığında Anathema ikisine de şaşkınlıkla ama gülümseyerek bakmış ve onları içeri davet etmişti. Onları beklemediği aşikârdı. İkili içeri geçtiğinde küçük salondaki koltuklara gömülmüş, sütlerini içen dörtlüyü gördüklerinde Aziraphale heyecanla gülümsedi. “Ah, ne kadar harika! Ne de çok büyümüşsünüz!”
Crowley pek etkilenmiş gibi görünmüyordu. Yalnızca köşede oturan, dalgalı saçları epey uzamış Adam Young'a bir bakış attıktan sonra alaycı bir tonda konuşmaya başlamıştı. “Vay canına. İşte, Düşman, Kralları Yok Eden, Dipsiz Çukurun Meleği, Ejder denen Yüce Yaratık, Bu Dünyanın Prensi, Yalanların Babası, Şeytan'ın Dölü ve Karanlığın Efendisi de buradaymış. Baban nasıl, ufaklık?”
“Aslında onun adı Adam,” dedi, yanındaki bir çocuk. Bu Wensleydale'di. “Adam Young.”
Crowley onu duymazdan gelerek sırıttı ve boş kanepeye yayıldı. Çocuklar hayretler içinde iblise bakıyor, Brian neden evin içinde bile güneş gözlüğü taktığını merak ediyordu. Aziraphale ise elindeki kutuyu cadıya teslim ettikten sonra çekingen bir tavırla Crowley'nin yanına oturmuştu.

Birkaç dakika içinde Anathema iki bardak muzlu süt ve büyük bir tabağa koyduğu kurabiyelerle yanlarına geldi. İkilinin karşısına, Adam'ın yanına oturdu. Crowley bardaktaki süte yüzünü ekşiterek baktıktan sonra masanın üstündeki bardağı Aziraphale'in önüne itti. Tekli koltukta oturan Newt ise muzlu sütünü yudumlarken Aziraphale'e bakıyordu. “İyi görünüyorsunuz,” dedi, saygıyla. Kutsal bir varlıkla yüzyüze, süt içerek konuşmayı yadırgıyor olmalıydı. “O gece dostunuzu çok endişelendirmiştiniz.” Sonra duraksadı, 'dost' tanımının doğruluğundan pek emin değildi. Merakla onları dinleyen çocuklar ise geceyle ilgili bir şey sorma gereği duymamışlardı, çünkü ertesi gün toplantılarında bundan da uzun uzun bahsedilmişti. Yalnızca epeyce büyüyüp güzelleşmiş olan Pepper, tek kaşını şüpheci bir biçimde kaldırarak, “Dost mu?” diye sordu. “Ben sizin evli olduğunuzu düşünmüştüm. Ya da sevgili falan.”
O anda sütlerini yudumlamakta olan Aziraphale ve Brian, bu cümleyle birlikte istemsizce sütlerini püskürtmüşlerdi. Aziraphale hemen ardından ev sahibinden özür dilemeye başlamış olsa da, Crowley oturduğu koltuğa daha çok yayılmış ve kolunu Aziraphale'in omzuna atmıştı. Yüzündeki geniş sırıtıştan keyiflendiği belli oluyordu. “Sayılır,” dedi, kendiyle övünürmüşcesine.
“Ne?” Aziraphale aniden iblise dönmüştü şaşkınca. O anda lafa Adam karıştı: “Siz melek ve iblis değil misiniz? Üstelik ikiniz de erkeksiniz. Tanrı bunu yasaklamıyor mu?”
“Öyle ama,” dedi Crowley, Aziraphale'e bakarak göz kırptıktan sonra. Tabii gözlükleri yüzünden melek bunu fark edememişti. Ardından Adam'a dönerek ekledi: “Tanrı'ya kalsa Kıyamet'e engel olmak da yasaktı.”
“Aslında,” diye araya girdi, Wensleydale. “Meleklerin ve iblislerin cinsiyeti yoktur. Babam öyle demişti.”
“Ama erkek bedenindeler,” dedi, Pepper. “Adam haklı.”

Tüm bu konuşmalar arasında Aziraphale utanarak başını öne eğmiş, sessizce sütünü içmeye başlamıştı. Crowley ise bu çocuklardan hoşlanmaya başladığını düşünüyordu. “Peki ya siz,” dedi Brian, çekinerek. “Hiç öpüştünüz mü?” Bunun üzerine Crowley kahkahasına engel olamamıştı. Aziraphale ise panik içinde başını iki yana sallıyor, “Hayır, hayır, hayır.” diye bağırıyordu. Kimse buna inanmış gibi görünmüyordu, ama sahiden gerçek buydu. En sonunda Aziraphale'in sessizleşmesiyle Crowley hınzırca mırıldandı. “Henüz değil.”

Akşam olup da hava kararmaya başladığında Aziraphale, ev sahiplerinden izin isteyerek ayaklandı. Her şey için tekrar tekrar teşekkür ettikten sonra Crowley ile birlikte evden çıktılar ve arabaya ilerlediler. O sırada, “Neden öyle söyledin?” diye sordu Aziraphale, daha fazla dayanamamıştı. “Şimdi bizim ayıp şeyler yaptığımızı düşünecekler.”
“Ayıp şeyler mi? Seksten mi bahsediyorsun, Melek?” Crowley utanmazca gülerken arabaya bindi. Meleğin yüzü kıpkırmızı olmuştu. İblis bu anı keyifle seyrederken ekledi: “Ritz'de akşam yemeğine ne dersin? Randevu gibi.”
“Randevu mu? Beni ayartmaya mı çalışıyorsun, seni pis iblis?” Aziraphale koltukta tuhaf bir şekilde kıpırdanarak.
“Hhm, Ritz'de akşam yemeğiyle.”
“Ayartma başarılı.” Aziraphale alaycı, ama bir o kadar da utanmışlıkla cevapladı. Crowley dudaklarını ıslattıktan sonra güldü ve arabayı çalıştırdı.

×××

Rock: İngilizce 'taş' anlamına geliyor.

Ayrıca herkes bitirmememi söylemiş ama birkaç bölüm sonra bitmek zorunda arkadaşlar. :(
Ama bundan sonra bir WolfStar (Remus×Sirius) fici ve daha sonrasında bir tane daha Ineffable Husbands fici yazmayı planlıyorum.

Ve bu bölümü de Ceren'e ithaf ediyorum.

good old-fashioned lover boy | good omensHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin