another one bites the dust

1.6K 163 122
                                    

Yeni hayatlarının başlangıcında bir melek ve bir iblis, Cennet ile Cehennem'i kandırmayı başararak kendilerini serbestçe Dünya'da bulmuşlardı. Artık bir tarafları yoktu, aynı zamanda onlara emir yağdıran kıdemlileri de. Bundan böyle yalnızca birbirleri vardı; en iyi dostlardı ve çoktan dünya üzerindeki alıştıkları hayatlarına geri dönmüşlerdi.


25 Aralık 2002

Aziraphale, uzun yıllardır işlettiği kitap dükkanındaydı ki bu aslında tam olarak bir kitap dükkanı sayılmazdı. Meleğe bunu söylediğinizde inkâr edecek olsa da, o gerçekte bir koleksiyonerdi. Dükkanına gelen müşterilerin ondan kitap almaması için elinden geleni yapardı. Elbette bunu bilinçli olarak yapmayacak kadar iyi niyetliydi fakat yüzyıllardır koruduğu kitaplarını da kaybetmeyi istemiyordu. Bazı zamanlarda dükkanını satın almak isteyen iş adamları geliyor, Soho'nun en işlek caddelerinden birinde böyle eski bir dükkanın bulunmasının anlamsız olduğundan yakınarak daha modern bir mağazaya dönüştürme amacıyla Aziraphale'e dil döküyorlardı. Melek ise asla oralı olmuyordu, zaten bu adamlar da birkaç saat sonra gizemli bir şekilde ortadan kayboluyorlardı ve bir daha dönmüyorlardı. Bunun sebebini hiçbir zaman sorgulamamıştı, melek. Yine de bu işte bir iblisin parmağı olduğunu anlamak zor değildi.

Crowley ise her zamanki gibiydi, lüks apartman dairesinde Londra'nın en dehşet içindeki bitkileriyle ilgilenmeye ve sıkça uyumaya devam ediyordu. Uykuya ihtiyacı yoktu ancak o uykunun insanlara bahşedilmiş en iyi özellik olduğunu düşünüyordu. Üstelik o, insanlara kıyasla ne kadar isterse o kadar uyuyabilirdi. Örneğin; 19. yüzyıl boyunca uyumuş, ama en sonunda 1832'de kalkıp tuvalete gitmesi gerekmişti. Bu süreçte ona ulaşamayan kıdemlileri tarafından ayıplanmıştı, ancak bilirsiniz ki Crowley bunu da pek umursamamıştı. O kötüydü, ama bu daha bireysel bir kötülüktü. İnsanları kötülüğe teşvik etmekle ilgili değildi, üstelik 19. yüzyılda yaşamış insanların onun teşviğine de ihtiyaçları yoktu. Crowley'nin diğerlerine bir türlü anlatamadığı şey de buydu işte, insanlar yeri geldiğinde iblislerin aklından bile geçmeyecek kadar kötü şeyler yapabiliyorlardı. Onun tek bir insanı ayartmak için yıllarını vermesi lüzumsuzdu. Aynı zamanda, artık kendi tarafında olduğu için de insanları ayartması gerekmiyordu. Boş vakitlerini uyuyarak değerlendirmesi normaldi.

Çoktan yıllar geçmişti ve Cadı Agnes Çatlak'ın Dakik ve Kat'i Kehanetleri'nin devam serisi çoktan küle dönmüş olsa bile dakika dakika işlemeye devam ediyordu. Yenilenmiş kehanetlerin yaklaşık yüz tanesi çoktan gerçekleşmişti bile. Elbette ilk kehaneti tahmin etmek zor değildi; Agnes Çatlak, Anathema'nın parşömenleri yakacağını biliyordu. Dünya'nın geleceğinde gerçekleşecek olayların kimse tarafından okunmayacağını da biliyordu fakat yazmıştı. Bunu bile bile neden yazmaya devam ettiği anlaşılmaz bir şeydir, fakat zaten Cadı Agnes'ın hareketlerine akıl sır erdirmek hiçbir zaman mümkün olmamıştı.

Bilinmez kehanetlerde söylendiği gibi gezegende yenilikler kapıyı çalmıştı bile. Bilgisayarların ardından gelen video oyunları adı verilmiş bu yeni dalgayla birlikte gençler günlerini bu şeytan işi zımbırtılarla geçiriyorlar, gerçekdışı hırsızlıklar yaparak varolmayan bir adamı zengin ediyorlardı. Aslına bakılırsa bu hiç de şeytan işi değildi, çünkü iblisler teknolojiden anlamazlardı ve bu işlerden anlayan tek iblis de birkaç sene evvel emekli olmuştu. Bu yine, yılanın söylediği gibi insanın kötülüğünün bir ürünüydü. Elbette emekli iblisimiz, her ne kadar bu işleri bırakmış olsa da kötülükten zevk almaya devam ediyordu. Bu onun doğasında vardı ve insanların Grand Theft Auto adını verdikleri bu oyunu da çok sevmişti. Son birkaç aydır vaktini Vice denen bir şehirde amansızca dolaşarak geçiriyordu. Sürekli yenilediği son model bilgisayarında birkaç sivil öldürdüğü sırada çalan telefon dikkatini dağıttı.

good old-fashioned lover boy | good omensHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin