♡ Joris Delacroix - Start the Engine |"Tell me, how it feels. "
Seokjin, kahveleri hazırlarken ortamda oluşmuş boğucu sessizlik yüzünden rahatsızdı. Yoongi orta tezgahta kahvaltılık gevreğini karıştırıyor ancak yemiyordu. Oldukça sert bir mizaca sahip olan genç, ne zaman Jungkook sinirlense pusuyordu.
Onun karşısında oturan Jimin, sandalyesinde geriye yaslanmış, göğsünde bağladığı kollarıyla dışarıyı izliyordu. Derin bir nefes alarak bakışlarını Jungkook'a çevirdi. Pencerelerden birinin önüne oturmuş, uykusuz olduğu belli olan göz altları mordu. İzlediği ve odaklandığı tek şey de Jimin'di. Elinde çevirdiği bir bıçak vardı ancak odaklandığı için hızı fazla düşüktü.
Çocuk uzun süredir konuşmamayı tercih ediyordu. Onu buraya getireli yaklaşık beş gün oluyordu ve dün olanlardan dolayı tek kelime dahi etmemiş, yemek yememişti. Basın bu süreç boyunca bir yükselip bir durulmuştu. Jungkook gerekli telefon görüşmeleri yapınca, tamamen haberler silinmişti.
Kimse Jimin'in kaybolduğunu düşünmüyordu artık. Ancak o kendi içinde kaybolmuş gibiydi. Dışarıdan bakıldığında, özgürlüğüne ne kadar düşkün bir çocuk olduğu anlaşılıyordu. Ve şimdi tamamen kapatılmıştı, evin içinde dolanabilmesi özgür olduğunu göstermiyordu. Fakat bildiği bir şey vardı ki, Jungkook onu asla bırakmazdı.
Sessizce yedi kupayı yan yana dizdi. Makineden kahvenin hazır olduğunu belirten bir ses gelince, dört tanesini sade doldurmuştu. Taehyung ve kendisi acı içemez, bu yüzden süt kreması eklerdi. Jimin'in de kremayla içtiğini Jungkook söylemişti. Onun hakkında bildiği şeylerden sadece bir tanesiydi sanırım.
Bu sabah oldukça tatsızdı. Kimsenin keyfi yerinde değildi. Yine de, Seokjin gülümsemeye çalıştı. Yoongi ve Jimin'in kahvelerini önlerine koyduğunda, küçük usulca bardağa dönmüş, sevdiği kıvamda ki kahveyi görünce şaşırmıştı. Seokjin ona içten bir gülümseme verdi, karşılık alamasa da sorun değildi. Bunun için daha erkendi sonuçta.
Kupalardan en acı olanı eline aldı ve Jungkook'a ilerledi. Onun birçok sorunu vardı. Mesela, acıyı hissedemiyordu. Bu da bedeninde bazı sorunlara neden oluyordu. Ne zaman acıktığını ya da ne zaman uyuması gerektiğini anlayamıyordu. Bu yüzden uykusuz kaldığı zamanlar, bedeni yorgun olurdu, bunu da fark etmediği için Seokjin ona acı kahve yapardı.
Seokjin bu zamanlarda onun en büyük destekçisi olurdu, psikoloji bölümü okuduğu içinde diğer sorunlarına yardımcı oluyordu. Çünkü, Jungkook'un Bipolar teşhisi vardı. Gerçekten sorunların içine doğmuş, sorunlarla da harmanlanarak büyümeye devam etmişti. Bu arkadaşı için çokça üzülmesine neden oluyordu.
Elinde ki sıcak kupayı, masada ki küçüğe odaklanmış arkadaşına uzatmıştı ki, gözleri doğruca kucağında ki eline kaydı. Dizlerini kırarak koltukta tuttuğu için, tezgahın oradan görememişti. Fakat şu an, eli ve eşofmanı kanlar içindeydi. Seokjin, gözleri kocaman açılırken panikle arkasını döndü ancak bu elinde ki bardağın düşmesine sebep oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Obsessed
FanfictionDünyaca ünlü bir milyarderin, şımarık küçük oğluydu Park Jimin. Jeon Jungkook ise, takıntıları olan gizemli bir insandı. Jjk & Pjm