6."Frailty"

15.6K 1.6K 1.8K
                                    

Isak Danielson - Power |"It's my Desire, that you feed."

Park Jimin, herkesin imrendiği, yerinde olmak için can attığı bir gençti

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Park Jimin, herkesin imrendiği, yerinde olmak için can attığı bir gençti. Ancak ne kadar mükemmel olursa olsun, geriye dönüp bakıldığında, şimdilerde aklının bu kadar uç sınırlarında yaşamasına sebep olan bir çocukluk geçirmişti.

Üç çocuk arasında gözde olan, en şımartılandı. Fakat eğitim zamanı bunların hiçbirisi onun için avantaj olmuyor, üzerine daha fazla yüklenilmesine sebep oluyordu çocukken. Oysa sadece yedi yaşındaydı o zamanlar. Normal bir çocukluktan en uzak şeydi anıları.

Ne olursa olsun ayakta kalmayı bilmiş, her şeyin üstesinden gelmişti elbette. Fakat mental açıdan kendine ne kadar destek olduğu tartışılırdı.

Kendi odasından neredeyse farkı olmayan bu odada, büyük bir pencere vardı. Enine doğru uzayan ve duvarı kaplayan bir pencereydi. Önüne sevimli bir pencere koltuğu yapılmıştı. En azından zincir oraya kadar uzanıyordu.

Bunun için minnettar olacağı aklının ucundan bile geçmezdi. Gün doğarken, sırtını duvara yaslamış, dizlerini de karnına çekmişti. Saçları gözlerinin önüne geliyordu ancak o bahçeyi izliyordu. Sanırım Jungkook, özellikle arka bahçeye bakan bir yere koymuştu odayı.

Oldukça büyük bir havuzu, havuzun çaprazında hoş bir çardağı vardı. Yan kısım farklı çiçeklerle doluydu. Hemen her şeyin arkasında da gür ağaçlı ormana uzanan, ışıklı bir yol vardı. Onun dışında, neredeyse hiçbir şey yoktu.

Ne nerede olduğunu kestirebiliyor, ne de dakika başı burayı gezen korumalar azalıyordu. Gelen su sesiyle dikkati dağılmış, çaprazında kalan, büyük oyun konsolunun altına bakmıştı. Kedi oldukça süratle su içiyordu.

Jimin suyunun azaldığını ve mamasının bittiğini görmüştü. Buraya geldiğinden beri iki gün oluyordu. Ve Jungkook'un dediği gibi, parfümlerinin, vücut losyonlarının getirilmesi dışında kimse gelmemişti. Açıkçası bir ara yemek getirmeye çalışan hizmetliyi odadan kovmuştu. Ondan beridir kimseyi de içeriye sokmuyordu.

Ancak tombul şey, aç olduğunu belirtmek için acı bir ses çıkardığında Jimin başını yana eğmişti. Varlığını neredeyse unutmuştu, üstelik resmen iki gündür aynı şeyi giyiyordu. Kendine fazla düşkün, şımarık yetişmiş birisi olarak her şey onun için fazlaydı.

Daha önce hiç bir hayvana bakmamıştı, ama şu an aç olduğunu anlayabiliyordu. Usulca yerinden kalktı ve ayak bileğinde ki zincir şıkırdadı. Eline hızla bir makyaj temizleme mendili aldı ve yüzünde ki akmış her şeyi temizledi. Lenslerini çok önceden çıkarmıştı.

Fakat hiç şaşırtıcı olmayacak şekilde, makyaj masasının çekmecesi lenslerle doluydu. Yüzüne birkaç bakım kremi sürdükten sonra mavi lensleri takmıştı. Kirpiklerine rimel sürüp onları uzattı ve kurumuş dudaklarını nemlendirmek için lip balm sürdü. Hiç değilse daha canlı görünüyordu. Kusura bakmasınlar ama kimseye yıkılmış görünümü veremezdi.

ObsessedHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin