13."Kings And Pawns"

17.2K 1.1K 1.4K
                                    

Billie Eilish - Bury A Friend|"Like I wanna drown, like I wanna end me."

Gecenin hoş bir meltemi vardı, duru gökyüzünde

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Gecenin hoş bir meltemi vardı, duru gökyüzünde. Ilıktı ama yine de şiddetle esiyordu. Tenini her yalayıp geçişinde, doğruca açık yakalarından içine sızıyor, daha sonra da ensesine dokunup saçlarına vuruyordu.

Onların karman çorman oluşuna aldırış etmiyordu. Dudakları arasından sarkan sigaranın dumanı, kokusu burnuna her gelişinde onu rahatsız etse de ciğerlerini yakıyor oluşu müthişti. Renkler olması gerekenden daha canlı, sesler daha gürdü. Sanki gök, tepe taklak olmuş da yıldızlar ona uzanıyor gibiydi.

Kafası uçuktu, yine de yeterince değil. Hala etrafında olan biteni kavrayabildiğine göre yeterli değildi. Oturduğu terastan, neredeyse kırk kat aşağıda ki şehri izliyordu. Soğuk mermere oturmuş, bir bacağını dışarı sarkıtmış, keyiflice sallarken diğerini de karnına çekmişti. Kollarını parmaklıklar üzerinden serbest bırakmıştı.

Saçları bir kez daha sertçe yüzüne savrulduğunda, sigarayı dudakları arasından bırakmadan gri dumanı dışarıya üfledi. Göz ucuyla çaprazına baktığında, tıpkı kendisi gibi sessiz olan Jeon ile elinde olmadan onu izlemeye daldı. Söylediği gibi, elinde değildi.

Jeon Jungkook, Jimin'in oturduğu soğuk mermere başını yaslamış, gözleriyle gökyüzünü izlerken dudakları arasından sallanan sigarayı, bir an bile oradan almadan dumanı usulca üflüyordu. İyice oturduğu yerde yayıldığı için, tişörtünün yakası neredeyse göğüslerine kadar açılmıştı. Karnına çektiği bacağının üzerine yerleştirdiği elinde ise sürekli çevirip durduğu bir çakmak vardı.

Saçları tıpkı Jimin gibi, rüzgar yüzünden yüzüne saçıldığında doğrusunu söylemeliydi ki bu enfes bir görüntüydü. Özellikle de soğuk kehribarları ve keskin köprücük kemikleriyle. Kaşları çatılıydı, kendiyle bir kavgada olmalıydı ki saatlerdir tek kelime etmemişti. Odadan yükselen bağırışlardan dolayı Jimin, bir anda hata yapmış olan küçük çocuklara benzetmişti içinde oldukları durumu.

Park Min Joon, arkasında bir yığın adamla kendisine yürürken, adeta öfke saçıyordu yaklaşık bir saat önce. Jungkook, onu hızla arkasına çekmiş, yüzüne o meşhur kayıtsız gülüşünü yerleştirmişti. Fakat, insanlar etraflarında olan biteni anlamak adına kümelendiği an olası bir çatışma engellenmişti, tıpkı çevrelerinde kol gezen uğultular gibi.

Jeon Jung Woo, elinde tuttuğu uzun saplı kadehinin kenarına altın bir kaşıkla vurmuştu sadece birkaç kez. Jimin, onun yeraltının resmen kralı olduğunu biliyordu, fakat bu kadar küçük bir hamlenin, üstelik yanında sadece bir iki adam varken, herkesin panikle açılmasını sağlayacağını düşünmemişti hiç.

Babasına, yüzünde o tuhaf gülümsemesi eşliğinde yukarıda konuşabileceklerini söylemişti. Min Joon, istemiyor bile olsa da kabul etmek zorundaydı. Yine de, Woo Young ve küçük ordusuyla birlikte çıkmıştı mekanın ofisine. Jung Woo ise sadece Jungkook ve Jimin'in bir adım önünde, yalnız yürümeyi tercih etmişti.

ObsessedHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin