nico: günaydın
will: günaydın
nico: bugün nasılsın?
will: iyiyim
will: sen?
nico: sadece iyiyim demen garip geldi
nico: çok durgun gibi
nico: belki de yanılıyorumdur
nico: emin misin iyi olduğundan?
will: hmm
will: iyiyim cidden
will: durgunum ama doğru
will: neden bilmiyorum
nico: öyle olsun bakalım ısrar etmiyorum
nico: ama anlatmak istersen yeni tanışmış olmamız falan önemli değil
will: teşekkür ederim gereksiz yere seni darlamaya gerek yok güzel şeylerden bahsedelim
nico: mesela sen
will: daha çok sen
nico: hiç sanmam
will: bu arada attığın storyler çok hoş
will: italya çok hoş
will: sen çok hoşsun
will: güzel bir bütün
—
nico telefonu elinden bıraktı. böyle hissetmesi sahiden doğru değildi. elini kalbine koyup ne kadar hızlı attığına baktı. muhtemelen sadece sonunda onunla konuşuyor olduğun için heyecanlandın, dedi kendi kendine daha önce kimseyle konuşmanın onu bu kadar heyecanlandırmadığını bile bile.
—
nico: austin?
austin: hey
nico: hızlıca bir şey soracağım
austin: tabii
nico: bana will'in homofobik olduğunu söylemiştin?
austin: evet
nico: hiç öyle gözükmüyor ama
nico: ve öyle olmadığını söyledi
austin: ona sordun mu cidden?
austin: sorarsan tabii ki öyle der
austin: bana da öyle söylemişti ama tavırları bambaşka
nico: ama
austin: ?
nico: tamam, haklısın
—
ama hetero olmadığını bile söylemişti. homofobik olduğunu belli etmemeye çalışan biri için fazla aşırı olmaz mıydı? belki de austin onu yanlış anlamıştır, diye düşündü ilk defa. olan her şeyden will'i sorumlu tutan biri için bu çok şaşırtıcıydı. neler oluyor? dedi içinden. ne değişiyor?
—
nico: kusura bakma bu çok iyi hissettirdi de
nico: kendine gelemedim
will: çok açık sözlüsün
nico: öyleyimdir
nico: seni tanımak çok güzel ve hakkında her şeyi bilmek istiyorum
will: öyle mi?
nico: öyle
will: o zaman zamana bırak
ŞİMDİ OKUDUĞUN
maybe, i'm afraid | solangelo
Fanfictionnico: will solace? will: kimsiniz? nico: nico di angelo nico: çok methini duydum, tanışmak isterim