Chapter 12

2.3K 301 187
                                    

Bölüm sonunda kullandığım her fanart ve fotoğrafların bu fic ile bağlantısı var, unutmayın. Ayrıca burda her ship'e saygı göstermenizi istiyorum çünkü ben aynı zamanda multishipper'ım ve saygısızlığa tahammülüm hiçbir şekilde yok. Sevmeseniz dahi saygı göstermek zorundasınız. Ve bu bölümde italik olan konuşmalar farklı dil olarak (japonca) geçecektir.

The Pretty Reckless -
Heaven Knows

~

Yoongi, Jimin'i bıraktıktan sonra odasına gidip hazırlanmış ve oradan biraz uzaklaşarak dalgın bir şekilde sokak aralarında yürümeye başlamıştı.

Jimin ile yaptığı konuşma onu biraz şaşırtmış ve düşünmeye itmişti. Kavgaları, dövüşleri, konuşmaları ve önceden aralarında geçen bütün yakınlaşmalar gözünde canlanmıştı birer birer. İstemsizce dudaklarında minik bir gülümseme belirirken pembe saçları anımsamıştı. Güzel ve boyalı olmasına rağmen yumuşacık olan o pembe saçları düşünmüştü, ardından kendine bakan capcanlı gözleri ve onu takip eden kıpkırmızı dolgun dudakları. Kaslı gövdesini, ince belini ve kaslı olmasına rağmen bir o kadar da zarif duran uzun bacaklarını düşünmüştü.

Jimin eşsizdi.

Her ne kadar onu ilk başta sevmiyor olsa da bir şeylerin değiştiğini ve değişmeye devam ettiğinin bilincindeydi. Aralarında olan çekimi asla inkar etmiyordu. Kendisi de bu sele kapılmış ve gitmişti. Onun hakkında hala bir sürü şeyi merak ediyordu. İlk zamanlar Jimin hakkında bir sürü araştırma yapmış olsa da bulduklarının pek bir değeri yoktu.

"Fazla dalgınsın D."

Yoongi duyduğu tanıdık Japon aksamıyla birlikte arkasını döndüğünde kaşları çatılmış, refleks olarak geriye adım atmıştı. "Sen kimsin?"

"Eski bir dost diyelim." demişti karşısındaki adam. Giyindiği sıfır kol beyaz üst yüzünden sağ göğüsünden dirseğine kadar uzanan dövme gözler önüne seriliyordu. Yoongi tanıdık şekillere bakarak yutkunmuş ve gözlerini kendine bakan iri gözlere çevirmişti. "Seni o mu gönderdi?"

"Ah hayır! Ben Kitty Gang için çalışmaktayım. Bu.." demişti kolundaki dövmeyi gösterirken. "Eskiden kalma bir şey. Buna aldırma."

"Hem Japonca konuşuyorsun sonra da gelmiş bana aldırmamam gerektiğini söylüyorsun Jeon?" diye mırıldanmıştı Yoongi elini ceketinin içine sokup silahını belli belirsiz kavrarken. Karşısındaki adamın dudaklarına haylaz bir gülümseme yerleşmiş, Yoongi'ye doğru adım atmaya başlamıştı.

"Oh demek beni tanıdın." demişti siyah ve dalgalı saçları olan adam. "Eski Yakuza üyesi olan birini tanımak o kadar da zor değil benim için. Özellikle de onun eski ortağı olan birini." diye söylenmişti Yoongi kendini sağlama almak için geri geri yürürken. Gözlerini kısarak adamın bedenini hızlıca süzmüş, ardından iri gözlere tekrardan çevirmişti. "İnsanlar değişir D."

Yoongi sinirle derin bir nefes alırken dişlerini sıkmış, kavradığı silahı çıkartıp Jeongguk'a doğrultmuştu. "Sen değil Jeon, sen değişmezsin. Burada, Jimin'in yanında ne sikler yediğini bilmiyorum ama seni oradan postalarken çok büyük zevk alacağım inan bana."

Boş sokakta Jeongguk'un kahkahası yankılanırken Yoongi sinirle iç çekmiş ve sakin bir sesle konuşmuştu. "Siktir olup git yoksa vuracağım seni."

Jeongguk bunun üzerine ellerini havaya kaldırmış ve sanki oldukça komik bir olaya şahit olmuş gibi gülmeye devam etmişti. "Beni vurunca eline hiçbir şey geçmeyecek. Onu durduramazsım, bu saatten sonra kimse durduramaz."

animal | yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin