9 - morfinden kafayı bulanlar, bu hayatı yaşıyorlar

202 45 25
                                    


"Kafayı yemek istiyorum. Ancak o kadar çok üşengecim ki bazen sırf bu sebepten dolayı her boku erteliyorum." Basit bir bahar akşamından da öteydi. Henüz çimlere yatıp gökyüzünü izlemek gibi bir klişeye karışmamıştık. Sadece oturup sanki tek derdimiz buymuş gibi yemek yiyorduk. Öyle, deli gibi...

"Anlıyorum canım." Dedi Junmyeon'un annesi. Yanımda Kyngsoo ile oturan Jongin'e doğru döndüm. Çayını normalde höpürdeterek içerdi ancak bu günlük için nazik ve zeki davranmaya çalışıyordu.

"Peki ya sen bu konuda ne düşünüyorsun?" Dedim ağzıma börek tıkıştırarak.

"Allahın cezası kurtlar," dedi o da benim gibi börek yerken. "Her yerdeler. Kafayı yemen ve bir an olsun sakin kalmaman için hep oradalar." Baş parmağı ile duvarda bir noktayı gösterdi. "Orada, evet orada, burada ve şurada." İçimde büyüyen ani mutsuzlukla her ne kadar sevmesem de Jongin'e sarıldım ve saçlarıyla oynamaya başladım.

"Ve buradalar." Korkarak geri çekildi.

"Ne yani kafamda kurt mu var?" Başımı iki yana salladım.

"Hayır." Dedim gülerek. "İçinde her zaman delirmeni isteyen bir kurt var. Bak! Hemen burada." Dedim başına dokunarak. "Bir de burada." Elim kalbinin olduğu yere yani sağ göğsüne doğru gitti. Jongin kalbin sol göğüste olduğunu kabul etmiyordu çünkü.

"Psikolojim bozuldu ben ağlamaya gidiyorum." Dedi Junmyeon boş bardağını alarak. Muhtemelen çayını doldurmak için bahane arıyordu.

Başımı sallayarak gözlerimi kapattım. O sırada Chanyeol tabağıma yemek doldurmaya devam ediyor, Minseok Junmyeon'un annesi ile dedikodu yapıyor, Jongin ise Kyungsoo ile dertleşiyordu. Gerçi zeki davranmaya çalıştığından dolayı yorgun düşmüştü. Ondan çok bizim çilli mor menekşemiz Kyungsoo konuşuyordu. Sesilce nefes aldım.

"O değil de kadının tüm rızkını yedik." Bayan Kim -ismi ile seslenince yarım saat trip atıyor bu yüzden resmi bir şekilde sesleniyoruz ona- kaşlarını çatarak bana doğru döndü. Kumaş pantolon, saçma bir tişört, garip bir makyaj ve hep aynı renge boyattığı sarı saçlılar cemiyetinin bir üyesiydi.

"Öyle şey olur mu hiç?" Dedi ve hepimize kızmaya başladı. Ancak kızması odaya Junmyeon'un gelmesiyle son buldu. Bayan Kim oğlunu her şeyden çok severdi. Derin bir nefes aldım ve önümdeki böreği yedim. Ne kadar yesem de her vakit sanki bunu yapmam gerekiyormuş gibi durup durup yemek yiyordum.

"Benim gitmem gerekiyor." Dedi kocaman siyah gözlüklerinden fazla zeki olduğunu anladığım, Jongin'in de yanında zeki davranmaya çalışmasıyla birlikte zeki olduğunu onayladığım insan. Çilli mor menekşe galaksisi...

"Aslaa." Dedi Bayan Kim her giydiğini gördüğümde ağladığım topuklularıyla şakır şakır bir şeyler ararken. "Daha kahve yapacağım. Asla olmaz." Kocaman çilli mor menekşe galaksisi -her ona bu şekil seslendiğimde yeni bir kelime ekliyorum farkındayım ama nedense hoşuma gidiyor- mahçubiyetle gülümsedi.

"Şey ama benim tuhafiyemde unuttuğum birkaç sipariş verilen ve henüz paketlenmeyen dantel ipliği vardı. Ayrıca birçok işim var. O kalma fikrini başka bir zaman konuşsak olur mu?" Dedi ensesini kaşıyarak. Tam o vakit Junmyeon elinde içi çayla dolu olan bardağını tam halının ortasına gelecek şekilde şıp diye düşürdü. Şuan hayatındaki en büyük dönüşü yaşıyor olmalıydı.

"Sen," dedi fısıldayarak. "Sen dantel yapmayı biliyor musun?" Kyungsoo gülümseyerek başını salladı. Junmyeon, Bayan Kim'in azarlayan sesini umursamayarak hızla Kyungsoo'ya sarıldı. Bu sırada Jongin ile göz göze geldik. İkimiz de birbirimizin tipine gülerken bizi bölen tek şey şerefsiz ama örgü ören beyefendinin öksürmesiydi.

çürük vişne kokulu geceler ve şaraptan gömlek  // chanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin