12 - ölüm dikeni üstünde oturan kaplumbağa ile şarabı eskimiş gömlek

173 38 51
                                    


İşte kimi şanslı mı, şanssız mı bilemediğin insanlar gerçekten de yerin dibine gireceği kadar onlardan nefret eden insanlarla dolu bir ortama düşüverirdi. Buna Kim Jongin az önceden beri baykuş gibi hissettiğini iddia ederek koltuk tepelerinde dolanan bedeni ile, ölüm dikeni üstünde oturan kaplumbağa diyordu. Yani bu ve bunun gibi olayları bu şekilde tanımlıyormuş.

Öte yandan leş gibi bir gündeydik. Chanyeol ile salonun bir ucundan bir ucuna dolanan ve saçlarını sinirden yolan ama sonra da, bak sizin için saçlarımı süpürge ediyorum insafsızlar, diye bize kızan Kim Junmyeon'u izliyorduk. Sahne oldukça ilginçti, çünkü kamera koysan milyonların bizi izleme ihtimali yüksekti. Ki düşük bütçeyle bu kadar izleyici toplamak da o kadar basit bir iş değildi işte.

"Ne demek onca kişinin önünde çocuğu öpmek yahu? Yaşatırlar mı sanıyorsunuz sizi?" Junmyeon dertli dertli kendisini Hana teyzenin ileri-geri sallanan sandalyesine attığında çaktırmadan Chanyeol'a bakmaya çalıştım. Ancak Junmyeon bana yastık fırlatmış, kafamın geriye düşmesine yani kafamın Jongin'in dizlerine çarpmasına neden olmuştu. Yukarıdan bana bacakları titrediği halde gülümseyerek el sallayan Jongin'e baktım bir süre. Zordu, gerçekten o tepede durmak çok zordu ama Jongin de bir ruh hastasıydı.

"Bunun bebekliğini biliyorum ben." Dedim iç çekerek. "Boklu beziyle koltuk teleperinde dolanırdı sıpa. Gerçi hala aynı ama."

"Konumuz o mu?" Diye bağırarak odaya giriş yaptı Minseok. "Zaten canım yanıyor. Nasıl birbirinizi gözümün önünde öpersiniz ha? Sizde hiç mi terbiye, insanlık yok? Canım yanıyor sıpa kıçlılar, benim canım çattili puttili yanıyor!" Jongin tam o sırada yere düşecek gibi oldu, ancak müthiş bedenim sayesinde sülük gibi bana yapışarak bu dehşet anın sonlanmasına neden olmuştu.

"Ne oldu ki ona?" Diye sordu Chanyeol bana doğru eğilerek. Fakat tam bu satırda tehlike alarmı vermem gerekiyor. Çünkü Kim Minseok bizi duymuştu bir şekilde.

"NASIL NE OLDU? BAK TANSİYONUM DÜŞÜYOR, MANYAĞIM BEN MANYAK. YÜZERİM DERİLERİNİZİ." Chanyeol'un bacağına çimdik atmıştım hemen tam Minseok bunları söylerken. Delirmiş olması yetmiyormuş gibi, Kim Minseok yasalarının daha önceki söylediğim bir maddesine göre o mutsuzsa, herkes mutsuz olmalıydı. Ki buna kimse de uymuyordu.

"Jongdae bu bebişi bırakıp gitti." Dedi Jongin Chanyeol'a doğru fısıldayarak. "Millet ayrılıktan sanata falan kendisini verir, bir işe yarayacak şeyler yapar. Bu pezevenk gitti kendisini dizilere verdi. Ayrıca nasıl olduğunu anlamadığım bir şekilde de mahallenin teyzeleriyle olan whatsapp grubuna eklenmiş, sabah akşam dedikodu yapıyorlar."

"Bunu hiç bilmiyordum işte."

"Öyle öyle. Bizi çoktan unuttu da bak çaktırmıyor işte." Sıkıntıyla iç çektim.

"Biz bunlar teyze olmasın diye uğraşırken, babaanne oluyorlar." Chanyeol dediğime kahkaha atarak Minseok'u sakinleştiren Junmyeon'un dikkatini çekmişti. Evet, ikinci bir oturum gerçekleşecekti şimdi de.

"Yardımcın ilişkinizi doğrulamış." Dedi Minseok, çözemediğim bir ifade ile Chanyeol'a bakarak. Bu sefer ben de şaşkınlıkla kendisine bakmış, hatta bana tutunan Jongin'i Chanyeol'un üzerine doğru itmiştim.

"Nasıl doğruladı?" Cebimdeki telefonu çıkartarak. Bildirimlerime düşen haberi okuduğumda ise daha ağır bir tepki verdim. "GİZLİ HESABIMI NASIL İFŞA EDERSİN CHANYEOL?"

"Şirkettekiler söylemiş olmalı." Gözlerimi kapattım ve sakin olmaya çalıştım.

"Küfretmek istemiyorum."

"Bence geç kaldın dantelim." Dedi Junmyeon yanıma oturarak. İstemeye istemeye ona hak verdim. "Örgü örenden adam olmaz. Ben demiştim sana."

çürük vişne kokulu geceler ve şaraptan gömlek  // chanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin