6. Bölüm: Kayıp

1 0 0
                                    

Skye babama "Sorun değil," dedikten sonra sandalyesini geriye iterek kalktı ve masadakilere bakarak "Hemen dönerim." diye ekleyip koşmaya başladı. "Üstünü temizlemesine yardım edeyim." deyip arkadaşlarıma "Siz halledersiniz." bakışı atıp Skye'ın peşinden koştum. Evden çıkmak için ön kapıyı açmak üzereyken kolundan tutup hemen girişteki banyoya sürükledim ve içeri girer girmez kuyruğu çıkınca ikimiz de yere düştük. Aceleyle kalkıp kapıyı kapatıp kilitledim ve kapağı kapalı klozetin üstüne oturup Skye'a bakarak "İyi misin?" diye sordum. Saçma bir soruydu ama elimden bir şey gelmiyordu. Sorumu geçiştirerek "Böylece sıvı herhangi bir şey tenime değince kuyruğumun çıkacağını anlamış olduk. Gerçekten harika!" dedi. Birden banyonun kapısına vuruldu. Skye'la ben birbirimize baktık. Ses vermeyince Skye'ın annesi "Tatlım lekeyi çıkarabildin mi? Yardıma ihtiyacın var mı?" diye sordu. Skye "Hemen hemen hallettim. Axel da yardımcı oldu. Birazdan geliriz." diye cevapladı. Annesi "Tamam. Bir şeye ihtiyacın olursa seslen." dedi ve cevap beklemeden uzaklaştı. Ayak sesleri tamamen uzaklaşınca "Sence ne kadar sürer?" diye sordum. Üstün körü bir soruydu ama Skye, kuyruğunun ne zaman kaybolup da ayaklarının geleceğini sorduğumu anlamıştı ki "Bilmiyorum." diye cevap verdi. Tam havluya uzanmıştım ki Skye "Axel." diye seslenince kafamı ona çevirdim ve kuyruğunun gidip yerine elbisesinin geldiğini görünce ayağa kalktım ve Skye'ın kalkmasına yardım ettim. Onu şöyle bir süzdükten sonra "Sanırım leke için endişelenmemize gerek yok." dedim. Aynanın karşısına geçip kendini iyice süzdü, üzerinde küçük birkaç damla dışında bir leke olmadığını fark edip gülümsedi. "Hadi, çıkalım buradan." dedi ve kapının kilidini açıp çıktı. Çıkmadan önce aynanın karşısında saçlarını düzeltmeyi ihmâl etmemişti. Peşinden ben de çıktım. Masaya gidip oturduğumuzda bayan Adlard, Skye'a bakarak "İyi misin canım?" diye sordu. Skye "İyiyim anne. Nerede kalmıştık?" diye yanıtladı. Tam ailelerimizle içeceklerimizi havada tokuşturmuşken Eli bana garip bir bakış attı, ardından yukarıdan bir gürüldü duyuldu. O zaman bir sorun olduğunu anlamıştım. Babam gürültüyü duyar duymaz "Bu da neydi? Gidip bir bakayım." dedi. Aceleyle "Gerek yok baba. Siz eğlenmenize bakın. Eli'la ben gidip bakarız." dedim. Babamın başıyla onayladığını görünce senkronize bir şekilde sandalyelerimizden kalktık ve merdivenlere yöneldik.

Daha merdivenlerin ilk basamaklarını çıkarken bir gürültü daha koptu. Bunu duyar duymaz kalan basamakları hızla tırmanmaya başladık. Arkadan babamın sesi duyuldu "Geleyim mi?"

"Gerek yok baba. Biz hallederiz."

Son basamağı da çıktıktan sonra hışımla odama daldık. Kapıyı açınca direkt olarak kırık pencereyi gördüm ve sesli bir şekilde "Lanet olsun! Bunu tamamen unutmuşum." dedim ama yapılabilecek bir şey yoktu. Buna karşın Eli tepki vermedi ve odaya iyice bakındıktan sonra "Banyoya bir bakalım." dedi. Buna karşın ikimizde odamın giriş kapısının hemen sağındaki banyoya yöneldik. Eli, ayaklarını iyice sabitleyerek bağırmaya hazır bir pozisyon aldı. Bana baktığında demek istediğini anlamıştım. Ben de ses patlaması büyüsünü aklıma getirmeye çalıştım ama bundan önce yapmam gereken bir şey vardı. Ellerimi havaya kaldırıp yavaşça aşağıya indirirken tüm evi ve bahçeyi düşünerek yavaşça iki yana açık biçimde indiriyordum, ardından fısıldayarak "Lorem Ipsum." dedim. Eli bakarak kafamı salladım ve hızlıca ama çarpmayacak bir şekilde kapıyı açtı. Fakat içerisi boştu. Eli'ı hafiften iterek içeri girip kapının arkasına da baktım. Orası da boştu. Eli'la bakıştık, bir süre öylece kaldık. Odama girdiğimizden beri hiç bir ses duyulmamıştı. Ama bu içeri birisinin girmediği anlamına gelmiyordu. Pencerem adeta "Haydi, gelin ve içeri girin, ya da bir şeyler fırlatın!" der gibi kırık bir biçimde duruyordu. Eli'a baktım. Yüzünden dikkatlice etrafı dinlediği belli oluyordu. İşi bitene kadar onu rahatsız etmek istemedim. Çünkü eve kimin girdiğini ya da herhangi bir şey olup olmadığını merak ediyordum. Birkaç saniye sonra Eli bana dönüp "Hiçbir şey duymuyorum. Evin içinde bir tıkırtı bile yok." dedi.

Odada bir tıkırtı duydum. Büyü kitabım uçarak önüme gelip havada asılı durunca elimi uzatıp aldım ve sayfalar kendiliğinden hareket edip bir sayfada durdu. Yine parlayan bir büyü vardı: Spesilum: Tamir büyüsü.

Tamam, işte bu çok işime gelirdi. Yapılışını okudum, ardından kitabı yatağın üstüne koyup ellerimi cama doğrulttum. İyice konsantre oldum ve üç kez eşit aralıklarla, ne çok hızlı ne de çok yavaş bir şekilde "Spesilum" dedim. Odanın içine ve dışarıya saçılan cam parçaları odamın penceresine doğru çekilerek birbirlerine sabitlendiler ve aradaki çatlaklar yok oldu. Bingo! Pencerem hiç kırılmamış gibiydi. Ailem odama girmeden penceremin tamir olabildiğine sevinmiştim. Eli bana baktı ve bir sırıtış eşliğinde "Git gide daha da havalı oluyor." dedi. Sırıtarak karşılık verdim ama az önce söylediği şey aklıma takılmıştı.

"Dur biraz. Sen az önce bir tıkırtı bile yok mu dedin?" Bir tıkırtı bile olmamasına şaşırmıştım çünkü ailelerimiz ve arkadaşlarımız aşağıdaydı. Nasıl olur da bir tıkırtı bile olmazdı?

"Evet." Bir an düşündü ve gözleri fal taşı gibi açıldı. Bakışlarımız birbirine kilitlendiğinde aynı şeyi düşündüğümüzü anlamıştım. Yataktan büyü kitabımı aldım. Hemen koşarak aşağı indiğimizde kimsenin olmadığını fark ettik. Sanki buhar olup uçmuşlardı. Eli gücünü kullanarak garip bir biçimde ilk önce Skye'a, sonra da annesine seslenmişti. Ama hiçbir tepki gelmemişti.

"Tamam, bu garip işte. Hepsi birden kaçırılmış olamaz ya?" dedi.

"Yanlarında Skye ve Zoey varken mi? Sanmam. Mutlaka bir işaret alırdık. Ya da en azından bir şeyler duyardın. Sence Crystian olabilir mi?" Bunu duyunca bilmem dercesine omuzlarını silkti.

Aramamıza devam edebilmek için ön kapıya yönelmeden önce arka kapıya yönelip bahçeye çıkmak için kapıyı açmıştım ki yeşil, kristal bir duvarla karşılaştım. O sırada Eli da bana bakıyordu. Duvarı görünce aynanda "Crystian!" diyerek iç geçirdik.

Eli "Sen mi yaparsın, ben mi?" diye sorduğunda ne demek istediğini anlamıştım. Çığlık atarak kristal duvarı kırmaktan bahsediyordu. Sırıtarak "Aynanda." dedim. Kapıya yönelip hedef aldık ve Eli geri saymaya başladı "3, 2, 1!"

"IGLASYO!"

"AAAAAA!"

Nefesi azaldığı için Eli bağırmayı, bunu fark edince ben de büyümü yönlendirmeyi kesmiştik. Ne kadar güç harcarsak o kadar yoruluyorduk. Birkaç saniye ellerimizi dizlerimize dayayarak dinlendik ve kristal duvara baktık. Kristal duvarda çizik bile yoktu.

"Bu nasıl olur? Daha önce işe yaramıştı." diyen Eli oldu.

"Sanırım güçlendirmiş. Daha önce bu kadar güçlü yapmamamıza rağmen çatlayıp tuzla buz olmuştu. Hem de neredeyse bağırır bağırmaz. Bu işe yaramadığına göre şimdiki planımız ne?" dedim.

"İlk önce ön kapıya mı baksak? Sonra bir şeyler fırlatmayı ya da başka bir şeyle kırmayı deneyebiliriz."

"Her çıkışın kristalle kaplı olduğunu ikimiz de biliyoruz. Crystian tam bir manyak. Diğer çıkışları es geçtiğini sanmıyorum. Ayrıca Eli, aynanda yapmamıza rağmen güçlerimiz bile işe yaramadı. Sıradan bir şekilde kırmayı nasıl düşünüyorsun?"

"Bazen en iyi plan en basit ve sıradan olandır. Bence işe yarayacak."

"Peki... O zaman ilk önce ön kapı."

Ön kapıya yöneldik ve Eli kapıyı açtı. Tahmin ettiğimiz gibi kristal bir duvar örülüydü.

Eli kristal duvara biraz daha yaklaştı ve dokunmak için elini kaldırdı. Tam parmak uçları değecekti aniden durdu ve yüz ifadesi değişti. Bunu fark edince "Eli, ne oldu? Yoksa bir şey mi duydun?" diye sordum. Eliyle beklememi işaret ederken telaşlı bir "Şşşt!" sesi çıkardı. Durdum ve benimle konuşmasını bekledim. Bir an sonra kapıyı kapatmıştı ve hızlı adımlarla arka kapıya doğru yürürken "Bir ses duydum. Sanırım kızların sesiydi. Ne dediklerini anlayamadım ama arka taraftan geldiğine eminim." dedi. Daha hızlı adımlar atarak yanına vardığımda bir sandalye kapmış ve kapının karşısına geçmişti. Kapıyı açmam için kafasıyla işaret etti. Kapıyı açtım, sonra da geri çekilip Eli'ın sandalyeyi kristal duvara fırlatmasına izin verdim.

Özel Bir YıldızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin