Ertesi gün telefonlarımızın alarmlarını kurduğumuz için hepimiz saat 08:00'da uyandık, elimizi-yüzümüzü yıkadık ve hemen kahvaltı ettik. Bugün, geldiğimiz günü de sayarsak kampta üçüncü günümüzdü. Kahvaltıdan sonra güçlerimizle pratik yapmak için ormanın en ağaçsız, en az zarar verebileceğimiz yerine doğru yola çıktık. Yaklaşık yarım saat yürüyüşün ardından aradığımız alanı bulmuştuk. Gölden ve kamp alanımızdan epey uzaktaydık. Burada yok denecek kadar az ağaç olduğu için üstümüze devrilme, yanma vs. olasılığı ya da bizim yaralanma olasılığımız da o kadar azdı.
Güçlerini ilk denemeye başlayan ben oldum. Çünkü hep böyle özel güçlerim olmasını istemiştim ve sonunda gerçek olmuştu. Hepimiz bu konuda hâlâ şaşkındık, korkuyorduk ama aynı zamanda da heyecanlı ve mutluyduk.
Geniş bir kare oluşturacak şekilde hepimiz dizildik. Eşyalarımızı da yere koymuştuk. Ardından dün Zoey'nin bulduğu kitabı elime aldım, rastgele açıp önüme ilk gelen kelimeyi söylemeye çalıştım. Çünkü nasıl telaffuz edileceklerini bilmiyordum. Kitabı karıştırırken bununla ilgili bir büyü bulmayı umuyordum. Her neyse. Gözüme ilk çarpan kolay telaffuz edilebilen bir büyüyü söyledim "Iglasyo". Söyler söylemez ben ve Eli dışında herkes -yani kızlar- kulaklarını tıkamak zorunda kaldı çünkü "Iglasyo" bir ses patlaması yaratıyordu. Sadece birkaç saniye sürüyordu ama oldukça etkiliydi. Bunu bayılmış olan Zoey'den ve fazlasıyla sarsılmış görünüp kıvranan Skye'dan anlamıştık. "Lanet olsun!" diye bağırdım, çünkü o kadar heyecanlıydım ki büyünün ne yapacağına bakmamıştım. Bu olan benim suçumdu. Zoey'nin yanına koşarak gidip -o sırada Eli da Skye'a koşmuştu- eğildiğim zaman kitabım parıldamaya başlamıştı elimi kitabıma uzatıp "Qux" diyerek bana gelmesini sağladım. Elime değer değmez dünkü gibi yine kendiliğinden açıldı ve parlayan bir büyüyle karşılaştım: Ciovecto: Sağlık büyüsü. Hemen kitabı iki elimle tutarak yapılışını okudum. Ellerimi Zoey'nin kulaklarına aynı zamanda da başına koydum ve "Ciovekto" dedim. Yanlış telaffuz etmiş olacaktım ki hiçbir şey hissetmedim ve hiçbir şey olmadı. Ardından "Kiovekto" diyerek tekrar denedim, yine bir şey olmamıştı. Hafif sessizce "Albızlar alasıca büyü kitabı!" diye söylenmiştim -Bu, benim sinirlenince küfretmek yerine kullandığım bir kalıptı. Anlamı da... aslında bu bir bedduadır. Ama ben "Lanet olsun!" gibi anlamlar yüklemiştim.-. Bunu sessiz söylediğimi sanmıştım ama aslında bağırmışım. Çünkü Eli ve Skye -bir kolu Eli'ın omzundaydı- yanıma gelmişti. Eli "Hey! Neler oluyor?" dedi.
"Bir sağlık büyüsü buldum ama sanırım yanlış telaffuz ediyorum. İki defa denedim ama onu bir türlü kendine getiremedim."
Skye bitkin bir sesle araya girdi "Hey, sakin ol. Bir de ben bakabilir miyim?"
"Elbette. Nasıl olsa kitabı okuyabilen benim dışımda bir sen varsın." deyip kitabı Skye'a uzattım. Bitkince kitabı elimden aldı ve bir göz atıp "Hangi büyü?" diye sordu.
"Parıldamaları göremiyor musun?"
"Parıldama mı?"
Ayağa kalktım ve Skye'ın dibine girip kitaba bakarak elimi büyünün üstüne koyup "Evet, parıldama. Bu büyü altın renginde parıldıyor."
"Üzgünüm Axel ama ben parıldama falan görmüyorum."
"Çocuklar! Şu anda konumuz gerçekten bu mu? Zoey baygın bir halde orada yatıyor ve siz 'parıldama'dan bahsediyorsunuz." bunu doğal olarak Eli demişti.
Bunu duyar duymaz "Doğru, haklısın." dedim. Ardından da Skye "Nasıl telaffuz ettin?" dedi.
Dalgınlığıma geldiği için "Ha?" diye bir cevap vermiştim.
"Bana gösterdiğin ve az önce Zoey'e yapmaya çalıştığın büyüyü nasıl telaffuz ettin?"
"İlk başta 'Ciovekto' dedim, olmayınca da 'Kiovekto' dedim ama o da işe yaramadı."
![](https://img.wattpad.com/cover/194997864-288-k888005.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Özel Bir Yıldız
FantastikBir grup arkadaş (Axel, Skye, Eli ve Zoey) kampa gitmeye karar verirler. Gittikleri ormanda gölün karşısında çok güzel bir yer bulurlar ve çadırlarını kurarlar. Akşam eğlenirken birden bir yıldız kaydığını fark edip dilek tutarlar. Dileklerinin ge...