"Jungkook,
Mektuba sevgilim diye başlamak istedim, her zaman cümlelerimin başına koyduğum gibi, şımarıklık yaptığımda uzatarak söylediğim gibi ya da beni kıskandığın zaman şakayla karışık uyarmak istediğinde tek kaşını kaldırıp o güzel sesinle beni mest ettiğin gibi.
/-/
"Sevgilim..." dedi Taehyung, parlayan gözleri ve mutlu bir gülümsemeyle süslediği kelimenin son hecesini uzatarak konuşmuştu. Kafasını sevgilisinin rahat omzundan hafifçe kaldırıp küçük bir öpücük için uzanmıştı.
Jungkook ona istediği öpücüğü verdikten sonra gülümsedi. "Efendim sevgilim."
Taehyung garip sesler çıkararak uzandığı yerde daha da yayıldı ve bulutsuz yıldızlarla donatılmış gökyüzünü seyretmeye devam etti.
"Çok mutluyum. Dünyada en çok sevdiğim insanla gece yıldızları seyrediyorum. Benden mutlusu olamaz şu an."
Jungkook yerinden hafifçe doğrulup sevgilisinin yıldızlardan bile daha çok parlayan gözlerinin içine baktı dilini şaklatarak.
"Yanılıyorsun, senden daha mutlu biri var." Eliyle kendini gösterdi. "Jeon Jungkook."
Taehyung'un gülümseyişi mümkünatı varmış gibi daha da genişledi. Ellerini sevgilisinin boynuna dolayarak onu kendine, aynı zamanda tutkulu bir öpücüğün içine çekti. Yine de öpücükleri Taehyung'un tahmin ettiği kadar uzun sürmedi, çünkü Jungkook'un telefonu çalıyordu.
Dudaklar birbirinden ayrıldı, Jungkook oturur pozisyona geçerek telefonunu cebinden çıkarırken Taehyung'un dudakları aşağı eğilmişti.
Arayan kişiye baktığında kaşlarını çattı ve şaşkınlıkla konuştu.
"Jimin hyung arıyor. Uzun süredir görüşmüyoruz, ne oldu acaba?"
Telefonu açıp kısa cevaplar vererek konuşmaya başladı. Ne hakkında konuşuyor olduklarını Taehyung bilmiyordu, merak da etmiyordu. Tek isteği telefonun çabucak kapanmasıydı böylece kaldıkları yerden devam edebilirlerdi.
Jungkook, "Tamam." deyip telefonu kapatırken gözleri Taehyung'daydı.
"Bebeğim, Jimin hyung çok önemli bir şey olduğunu söyleyerek beni çağırdı. Özür dilerim ama gitmeliyim."
Taehyung şaşkınlıkla gözlerini kırpıştırdı. Bir randevunun tam ortasındalardı!
"Jungkook beni mi ekeceksin onun için? Ne söyleyecekse yarına kadar bekleyebilir, uzun süredir böyle yalnız zaman geçiremiyoruz seninle."
Taehyung'un hayal kırıklığı gözlerinden okunabiliyordu. Jungkook uzanıp iki eliyle yüzünü kavradı sevgilisinin. Baş parmaklarıyla yanaklarını hafifçe okşayarak mayıştırdı ve küçük bir öpücük kondurdu kırmızı dudaklara.
"Gerçekten önemli olduğunu düşünmesem gitmem, biliyorsun. Yarın çok geç olabilir."
"Jungkook..." Taehyung tekrar hayıflanmaya başlamıştı ki, Jungkook sözünü kesti.
"Bebeğim söz veriyorum bugünü telafi edeceğim. Daha güzel bir şekilde. Şimdi gitmem gerek. Eve gittiğinde mesaj at bana tamam mı?"
Ve Jungkook son sözlerini söylemişti, kalkmış gidiyordu. Taehyung hiçbir şey söylemedi.
Bundan daha güzel bir randevu olamaz ki, diye düşündü ama hiçbir şey söylemedi.
Onunla, yıldızların altında sevişmek istemişti. Tüm evren bir olduklarını görsün, sesleri rüzgar aracılığıyla ağaçların arasına taşınsın istemişti. Yine de tek kelime etmedi, sadece somurtarak sevgilisinin gidişini izledi. Tek kaldığı tepede esen rüzgar onu üşüttü. Hava soğumuş muydu, yoksa Jungkook'un yokluğu mu onu üşütmüştü, bilmiyordu.
Öyle olsun veya olmasın, ayın ve yıldızların altında kalbi kırık bir şekilde yapayalnızdı ve kıskandırmak istediği evrenin onun haline güldüğüne emindi.
/-/
Ama yapamadım, elim gitmedi.
###
Bu ficimi başka bir platformda okumuş olan varsa eğer 🤫🤫🤫 no spoiler pls
Nedensizce burada da yayınlamak istedim birden, o yüzden yapıyorum bunu. 2019'da bitmiş bir kurgu normalde, o yüzden yb konusunda rahat olunuz (aklına takılan varsa eğer yani...)
Toplamda 9 bölümlük bu mini-fic serisine bir şans verirsiniz umarım. Buraya uğramamın üzerinden çok -baya baya çok- bir zaman geçmiş olmasına rağmen...
İkinci bölümde görüşmek üzere.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Incapable // Taekook
Short Story"Jeon Jungkook. Bu, sana yazdığım ilk ve son mektuptur."