II

125 10 6
                                    

Belki de artık öyle hissetmediğim içindi. Ya da toparlanamayacak kadar parçalandığım için. Bilemiyorum. Tek bildiğim şey, sana sevgilim derken kelimenin içinin boş geldiği.

/-/

İşte, yine oluyordu.

Taehyung tam mutluluğu elleriyle yakalayacağı sırada ya o geriye doğru çekiliyordu, ya da biri mutluluğu ondan uzaklaştırıyordu.

Kıskanç biri olmadığını düşünmüştü hep. En azından, şimdiye kadar hiç öyle hissetmemişti. Şimdi ise gözleri yanıyor, kanı fokurduyor, teni kavruluyordu. Tırnaklarını bir yere geçirme isteğiyle dolup taştığında, hedefi istemsizce bacağı olmuştu. Fiziksel acı, mental acısını bir anlığına gölgelemeyi başardıysa da bu pek uzun sürmemişti.

Karşısındaki iki bedenin kahkahalarla gülerken birbirine yaklaşmasını izlerken kalbine giren sancıyla birlikte daha fazla bakamayacağını hissederek kafasını yana çevirdi.

Telefonlarını açmayan sevgilisini merak edip iş çıkışına gitmişti fakat şimdi bundan pişmanlık duyuyordu. Keşke gelmeseydi, keşke Jungkook'un telefonuna bakamayacak kadar eğlendiğini görmeseydi. Keşke Jungkook'un yanında olan, onu bu kadar eğlendiren kişi Jimin olmasaydı.

Camdan yapıldığını hissetmeye başladığı kalbi birazcık daha çatladı.

Geri dönmeyi düşündü, onları gördüğünü fark ettirmemeyi. Ancak içinde filizlenip büyüyen merak, Jungkook onu gördüğünde nasıl bir tepki vereceğini merak ediyordu. Saniyeler içinde bu filiz büyüdü, tüm organlarını ele geçirdi ve Taehyung, yerinden kıpırdamadan ona doğru yaklaşan ikiliye gözlerini dikti.

Jungkook karşısında pür dikkat onu izleyen sevgilisini gördüğünde şaşırsa da belli etmedi. Taehyung'un yüzünde hiçbir ifade yoktu, nasıl hissettiğini anlayamıyordu ama gülümsemiyordu da. Taehyung ne zaman ona baksa gülümserdi.

Jungkook hafifçe gülümsedi ve kollarını Taehyung'a doladı.

"Nereden çıktın sen böyle? Saat çok geç değil mi?"

Hiçbir tepki vermedi.

Jungkook'un tepkisini merak eden o filiz içinde soldu, kuruyup döküldü. Taehyung'un midesini bulandırmaya başlamıştı şimdi.

"Ne kadar arasam da açmadın, sonrasında dönmedin de. Merak ettim." diye mırıldandı rahatsızca kıpırdanarak. Jungkook ondan ayrıldı ve Taehyung hâlâ yanlarında olan Jimin'le göz göze geldiğinde çocuk ona gülümsedi.

Mide bulantısının arttığını hissetti.

"Yoğundu bugün çok, o yüzden bakamadım. Sağolsun Jimin yardım etti de her şeyi daha hızlı toparladık yoksa çok geç saate kalacaktım."

Jimin önemi yok dercesine elini havada salladı.

"Başka işim yoktu zaten, hem eğlendik kötü mü?"

İkili tekrar kahkaha attı. Taehyung kendisinin bilmediği bir espriye gülüyorlarmış gibi hissetti.

Beni de çağırabilirdi.

Seve seve yardım ederdim.

Düşünceleri beyninde çığ gibi büyüdü, öyle büyük hale geldiler ki başka hiçbir şey düşünemez hâle geldi ve istemsizce ağzını araladı.

"Ben de gelebilirdim yardıma."

Jungkook ve Jimin kafalarını ona çevirdiklerinde kısa bir sessizlik oluşmuş, Taehyung'un yerinde rahatsızca kıpırdanmasına neden olmuştu.

Jungkook kolunu Taehyung'un omzuna attı, diğer eliyle de saçlarını karıştırmıştı.

Taehyung bunu yapmasından nefret ediyordu.

"Senin derslerin var erkenden. Sabah uyuyakalmanı veya derste uyuklamanı istemeyiz, değil mi?"

Taehyung bundan da nefret ediyordu.

Jungkook ondan iki yaş büyüktü ve ona bazen böyle küçük çocuk muamelesi yapıyordu. Taehyung böyle zamanlarda Jungkook'un ona bir abi gözüyle baktığını düşünüyor, aralarındaki cinsel çekimin bir anlığına bile olsa kaybolduğunu hissediyordu.

Taehyung onun partneri olmak istiyordu, Jungkook'un ona hayran gözlerle bakacağı şeyler yapmak istiyordu, küçük bir çocuk olmadığını ona kanıtlamak istiyordu.

Ancak böyle anlarda şevki kırılıyor, morali bozuluyordu. Üstelik Jungkook bunu Jimin'in önünde yapmıştı!

"Her neyse, biz kaçalım artık. Yarın görüşürüz." deyip Jimin'e bir baş selamı verdikten sonra Taehyung'un hafif üşümüş elini kavradı.

"Görüşürüz Kook. Sınavlarında başarılar Taehyung."

Taehyung cevap vermeyerek kabalık ettiğini biliyordu ama elinden bir şey gelmezdi. Aklına takılan başka bir şey vardı.

Ona Kook diye hitap ediyor.

Ben bile öyle hitap etmiyorum.

Kafasını yanında yürüyen sevgilisine çevirdi bir anlığına. Heykeltraşların ellerinden çıkmışa benzeyen yüz hatları onu her seferinde büyülese de, odaklanması gereken şey o değildi.

"Sana Kook denmesinden hoşlanmadığını sanıyordum." diye mırıldandı kafasını uzaklara çevirerek. Jungkook'un yüzündeki ifadesizliği biraz daha görürse ağlayabilirdi.

Sevgilisinin bakışlarını yüzünün yan tarafında hissetti ama kafasını çevirmedi. Bu, bilerek ve isteyerek ona bakmadığı ilk seferdi.

"Hoşlanmıyorum zaten. Jimin'le eskiden tanıştığımız için, o zamanlardan kalma bir alışkanlık. O da söylememeye çalışıyor ama bazen ağzından kaçıyor işte."

Eve dönene kadar başka hiçbir şeyden konuşmadılar. Sessiz ve boğucu yolculuk Taehyung'un sinirlerini daha da bozmuştu. Jungkook' un yorgun olduğunu tahmin ediyordu fakat aklından oldukça samimi bir şekilde birbirlerine yaklaşan ve gülen figürler çıkmıyordu. Eve girdiklerinde Taehyung ilk kez evin bu kadar soğuk olduğunu hissetti. Belki de abartıyordu ama bilmiyordu, tek bildiği şey bok gibi hissettiği ve Jungkook'un bunu düzeltmek için hiçbir çabada bulunmayışıydı.

Jungkook duşa girerken, soğuk yatağa giren ilk kişi de Taehyung olmuştu. Uykuya dalana kadar bir sağa bir sola dönüp durmuştu çünkü gözünün önüne Jungkook ve Jimin'in başrolünde oldukları sahneler geliyor, onu çıldırtıyordu.

Uykuya gerçekten dalabildiği an ise Jungkook'un duştan çıkıp tatlı vanilya kokusunun odaya yayılmasını sağlayarak yatağa girdiği ve benzersiz kokusuyla onu sarmalayarak ısıttığını hissettiği andı.

Uykuya gerçekten dalabildiği an ise Jungkook'un duştan çıkıp tatlı vanilya kokusunun odaya yayılmasını sağlayarak yatağa girdiği ve benzersiz kokusuyla onu sarmalayarak ısıttığını hissettiği andı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Incapable // TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin