Komik bir hikaye aslında benimki. Üstüne gülünecek şeyler yaşadım. Yani, en azından ben hatırladıkça gülüyorum.
Anneannemin anlattığına göre 5 yaşlarındayken kırmızı bisikletime binip sokaklarda bağırarak 'ÇOK MUTLUYUM' diye dolaşırmışım. insanlardan korkarmışım. erkeklerden kaçarmışım onlara dokunamazmışım. safmışım... çok güzelmişim, sarı saçlarım ve büyük, daima ıslak sulu gözlerim herkesi büyülermiş. korkak bir kızmışım. herşeye gülermişim. masum biriymişim. anneannem eski günleri hatırlatdıkça istemsizce yüzümde gülümsemeler oluşurdu.
şafak mahallesi... burda doğdum burda büyüdüm. koca bir mahalle... hepsi tanıdık hepsi arkadaş hepsi akraba hepsi komşu...
bir tayfamız vardı. ben, ali, hakan, yunus, sinan, ilayda. erkekler benle ilaydadan büyüktü. bir de arazimiz vardı. koca bir incir ağacının etrafında toplanır oyunlar oynar, bisiklet sürer kahkahalar atardık. acıktığımız zaman eve gider; birimiz domates, birimiz ekmek, salatalık, patates ve kibrit alırdık. erkekler arazide ateş yakar patates pişirirken benle ilayda da diğer malzemeleri doğrar, tabaklara paylaştırırdık. bir de lunaparkımız vardı. park bizim eve uzaktı. hele lunapark daha uzak. zaten dibimizde olsa bile yeteri kadar paramız olmazdı hiç. 1 TL bile çoktu bazen bizim için. arazideki park; bir tekerlek, ağaca bağlanmış salıncak minderlerle dolu çardak ve bir de restaurantdan oluşuyordu. restauran, tabaklarımız, kibritimiz ve yiyeceklerimizin olduğu, ateş yaktığımız yerin etrafına konulmuş minderlerden oluşuyordu. her gün erkeklerin okulu olmadığı zaman çıkar sabahtan beri oynar, yerdik, içerdik. çamurdan pastalar yemekler yapardık. evcilik, saklambaç, körebe, yerden yüksek gibi adını sayamadığım bir ton oyun oynardık. aile gibiydik. aileydik de.
bir cumartesi günüydü. hava güneşli çok sıcak. evde oturuyordum. ablamla birlikte evi topluyorduk. annemle babam oturma odasında ben ve 4 ablam salonda, 3 abim ve babam da işteydi. ben en küçüktüm. benden bir büyüğü büşra ablam sonra esra ablam sonra sevgi ablam ferit abim, fikret abim, fidan ablam ve halil abim.
salonu topladık ablamla. kahvaltıyı yaptık ve ablalarım evi temizlemeye başladılar. annem de dışarda komşumuz türkan yenge ile sohbet ediyordu. dışarı çıktım. yunus ve arkadaşı erkan arazide oturuyorlardı. yanlarına gittim. bana bakarak bişeyler konuşuyorlardı. ikisi de benden 7 yaş büyüktü. ben 7 yaşındaydım. onlar 14-15.
yunus ayağa kalktı. erkan da arkasından kalktı. sokaktan 2 çocuk daha çağırıp yanıma geldiler. 'sema çocuklar diyo ki türkan yengenin bahçesinden üzüm koparmışlar biz de gidelim mi?' dediler. gülerek 'HADİ GİDELİM' diye bağırdım. kısa boyumla onların yanında pıt pıt yürüyordum. bahçeden üzüm çalıp arka sokaktaki diğer araziye kaçtık. orda kuytu köşeler vardı. yunus ve erkan 'orda bizi görmezler orda yiyelim' dedi gülerek. çok mutluydum. doğrusu, ben hep mutluydum. koşarak onlardan önce kuytu ve görünmeyen yere gittim. ayakta üzümlerimi yemeye başladım. yunus ve erkan bana doğru gelirken kot pantolonlarının fermuarını indiriyordu. ilk başta anlamadım. yunus dedi ki 'üzüm yerken oyun oynamak ister misin?' bunu bana söylemişti. oyun oynamak için ailemi bile satardım o yaştayken. erkan gülerek 'sende pantolonunu indir' dedi. elimdeki üzümü bırakmadan pantolonumu indirdim. tenime yunusun soğuk eli değdiğinde hala gülümsüyordum. arkamdan kahkahalar yükseliyordu. çektiğim acı yüzünden elimdeki üzümü sıkmıştım. suyu elimden akarken nedensizce gülmeye devam ediyordum. o zaman hakkında hiçbir şey bilmediğim yunus'un penisi içime girerken ben bunu sadece oyun zannediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fahişe
ChickLithikayem okunmaya değer değil. ve bende sevilmeye değer değilim. ebeveynlerin çocuklarına görüşmeyi yasakladığı, karşıdan gelen anne ve çocuğu tarafından kınanan ve arkasında bakılan kızım. kendime kız demeye bile zorlanıyorum. insanlara hak verin. b...