Five

15 10 0
                                    

Rain ile taksiden inip Han Cafeye geçtik. Bir masa da bizimkileri görünce direk oraya doğru adımladık.

"Selam. Biz geldik."

Jack : Hoşgeldiniz hadi oturun.

Lucas : Kızlar kazanırsanız bizi unutmazsınız değil mi ?

Lucas şakayla karışık dile getirdiği sözlerin ne kadar saçma olduğunu farkettim. Anlaşılan Rain'e de saçma gelmişti çünkü benim söylememe gerek kalmadan cevap vermişti.

Rain : Saçmalamayı kes Lucas. Sizi niye unutalım. Her zamanki gibi görüşmeye devam edeceğiz. Zaten kazanıp kazanmadığımız bile belli değil.

"Aynen."

Bizimkilerle yaklaşık bir, iki saat konuştuktan sonra sıkılıp AVM'ye gitmeye karar verdik. AVM'ye vardığımızda ne yapsak diye düşünürken Rain'in fikri mantıklı geldi.

Rain : Sinemaya girmeye ne dersiniz ? Ess ile uzun zamandır beklediğimiz film gelmiş.

"Aman Tanrım! Suicide Room mu gelmiş ?!"

Rain : Aynen öyle.

Lucas : Bana uyar.

Jack : Ess'in beklediği bir film mi ? Merak ettim açıkçası. Çünkü ben Ess'i sadece uyumayı bekleyen bir sanmıştım.

"Ha ha ha ne kadar komik!."

Jack'e yeterince göz devirdikten sonra biletleri almaya gittik. Koltuklarımızı seçip ödemeyi yaptık. Numarası yazan salonlara bakarken sonunda aradığımız filmi bulduk ve kapıda bekleyen görevliye bileti gösterdikten sonra biletin alt kısmını bir daha kullanılmaması için yırtıp iyi seyirler diledi. Oturuş sıramız Lucas, Rain, ben ve Jack'ti. Yerlerimize yerleştikten sonra beş dakika önce aldığımız patlamış mısırı film başlamadan yemeye başlamıştım. Tanrı aşkına bu mısırları film başlayana kadar ellemeyeni tebrik etmek gerekirdi!. Film başladıktan sonra tam filme odaklanmışken sağ tarafımdan Jack'in fısıltısını duydum.

"Ben çok sıkıldım. Bu film hiç sarmadı beni."

"Tanrı aşkına sarmaması normal değil mi ? Film başlayalı sadece on dakika oldu! Altısı reklamdan oluşuyor zaten!"

"Hayır yanımda sen varken neden filmi izleyeceğim ki ?"

"Of yavşamayı kes ve filme odaklan."

"Ama ben bu fil-"

Daha fazla konuşmaması için elime bir avuç patlamış mısırı alıp ağzına soktum ve filmi izlemeye devam ettim. Yaklaşık 2 saat sonunda film bitmişti.

Rain : Gerçekten beklemeye değer bir filmmiş Ess.

"Bence de."

Lucas : Bende filmi çok beğendim.

Saatin 21.30 olduğunu görünce artık evlere dağılma kararı aldık.
Eve vardığımızda çok yorgun olduğumuz için pijamalarımızı giyip hemencecik uyuduk.

...

Sabah her zamanki gibi gözümün içine işleyen güneş ışığı ile uyandım. Ve salonda oturan Rain'i görünce onun benden önce kalktığını farkettim.

"Günaydın kanka."

"Günaydın. Sonunda uyanabildin. Seçmeler bugün açıklanacak!. Ay çok heyecanlıyım."

"Bende öyle. Bu arada ben annemleri arayayım sende ara. Uzun süredir konuşamadık onlarla."

"Tamam unnie."

Rain'den iki ay büyük olduğum için bazen bana unnie derdi.

Telefonumu çıkarıp beklemeden annemi aradım.

"Alo kızım nasılsın ?"

"İyiyim annecim siz nasılsınız ? Babam ve abim ne yapıyor ?"

"Biz de iyiyiz kızım. Ne yapsınlar abin Almanya ya geri göndü. Şirketten çağırmışlar. Baban da aynı."

"Ah anladım. Selam söyle hepsine."

"Söylerim canım. Ee Rain nasıl kızım ? Ah bu arada seçmeleri kazandınız mı ?"

"Rain de iyi annem. Daha açıklamadı sonuçlar. Bugün açıklanacakmış."

"Anladım kızım. Kazanırsanız üniversite ne olacak ?"

"Donduracağız annecim. Canımız isterse de geri döneriz."

"Tamam kızım siz bilirsiniz. Bu sizin hayaliniz ve biz karışamayız."

"Ah teşekkür ederim annem."

"Seni seviyorum kızım. Sonra görüşürüz, kendinize dikkat edin."

"Tamam annecim sizde dikkat edin görüşürüz."

Aramayı sonlandığında Rain'in de konuşmasını bitirdiğini farkettim.
O sırada ikimize de aynı anda gelen mesaj sesiyle kalp atışlarımız değişti. Çünkü mesaj JYP şirketindendi. O an ki heyacanla ikimizde ayağa kalkıp telefonlarımızı birbirimize tutup kazanıp kazanmadığımızı ilk önce birbirimize göstermek için gözlerimizi kapattık. Ve aynı anda açıp Rain'in elinde tuttuğu telefondaki yazıyla havaya zıpladım. Ve benimle birlikte Rain de zıpladı.

"Rain kazanmışsın!!"

"Aman Tanrım! Sende kazanmışsın!"

"Ah inanamıyorum. Mesajın son kısmında 2 saat sonra şirkete gelmemizi söylemişler."

"Evet. Hadi hazırlanalım."

Kazandığımıza inanamıyordum. Çünkü o seçmelere giden nerden baksak 350 kişi vardı ve bu kadar kişi arasından sadece 10 kişi seçilecek ve o 10 kişiyi ikiye bölüp iki grup yapacaklardı. Heyecanla hazırlanıp evden çıktıktan sonra nihayet şirkete varabilmiştik.
İçeri girdiğimizde seçmelerin yapıldığı güne göre aşırı boş olan bir alan ile karşılaştık. Resepsiyondaki görevliye bize atılan mesajlı gösterince bizi bir odaya geçirip orada beklememizi söyledi. Yaklaşık üç dakika sonra geçen gördüğümüz bizim gibi yabancı olan kızlar içeriye girdiler. Yüzleri çok güler yüzlü ve samimi görünüyordu.

Şarışın Kız : Selam kızlar! Sanırım sizde seçmelerde seçildiniz. Ben Lucy.

Siyah Saçlı kız : Merhaba kızlar. Bende Mia. Sanırım sizde bizim gibi yabancısınız ?

"Ah evet bizde yabancıyız ve seçmelerde seçildik. Benim ismim Ess."

Rain : Benim ismimde Rain. Ess ile çok yakın arkadaşız. Ve sizinle tanıştığımıza memnun olduk.

Geçen zaman ile birlikte kızlarla konuşup onların da Amerikalı olduklarını öğrendik. İçeride 10 kız olduğunu fark edince tüm kazananların geldiğini fark ettik. Diğer 6 kızdan biri bizimle konuşmak için yanımıza geldi ve isminin Weronika olduğunu ve Polonyalı olduğunu öğrendik. Şimdiden üç kişiyle tanışmıştık. O sırada içeriye geçen gün bizi değerlendiren jüriler girdi.

Katty : Öncelikle hoşgeldiniz. Hepiniz seçmelerde başarılı bulduğumuz kişilersiniz.

John : Ancak bildiğiniz üzere on kişisiniz ve sizleri beşer kişi olmak üzere ikiye böleceğiz.

Jesi : Fakat sizin aranızdan en çok başarılı seçilen beş kişiyi bir gruba koyacağız ve o grubun come back tarihi daha erken olacak. Diğer beş kişi ise yine bir grup oluşturacak fakat come back süreleri biraz daha uzun süre sonra olacak.

John : İlk beş kişiyi açıklıyorum o zaman. Hazı mısınız ?!.

Hep beraber aynı anda evet diye bağırdık. Rain ile birbirimize bakıp umarım ilk grupta beraber oluruz diye ümit ediyorduk.

Dark Since / Jeon JungkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin