2.BÖLÜM : ABRAKADABRA

60 7 2
                                    

Bölümü beğenirseniz oylamayı ve yorum atmayı unutmayın lütfen!
Tüm okuyucularıma keyifli okumalar dilerim.

Yorgun uyanmak dünyada gerçekleşen en kötü olaylar listesinde kesin ilk beşe girerdi. Sarhoş olup sızmak da listede onu takip ederdi. Gözlerimi ovuşturarak istemeye istemeye açtım. Uykudan yeni uyanma sersemliği ile birleşen geceden kalmalık, baş ağrısı, beynime işkence ediyordu. Yattığım yerden doğrularak oturdum. Şu an üstünde bulunduğum koltuk yatağımdan daha rahattı. Esneyerek gerindiğim esnada mutfaktan geldiğini düşündüğüm sesler işittim. Seslere eşlik eden, hatta bir dalganın üstüne binip onları süren koku, uyurgezer olmama neden olabilirdi. Ağırlığım yokmuş gibi fiziki formumu terk edercesine yürüyerek bu leziz kreşendoya doğru ilerledim.

Antreyi geçip mutfak girişine geldiğimde arkası bana dönük şekilde kahvaltıyı hazırlayan Rüya'yı gördüm. Sesi siyah ve beyazın uyumu gibiydi. Söylerken her şeyden soyutlanan yapısı gözüme öyle hoş geliyordu ki bir an olsun varlığımı hissettirmek istemedim. Kendi dünyasında stresten, sinirden, yorgunluktan uzaktaydı belli ki. Kim bilir nasıl bir yerde şarkı söylüyordu? Duygu dünyasında geçirdiği yolculuğu düşünmeye çalışsam da zihnim canlandırma yetisini kaybetmiş gibiydi. Bildiğim tek şey onu böyle görmek tarif edilmesi güç bir keyif uyandırıyordu içimde.

Arkasını dönüp göz göze geldiğimizde deniz kızının büyüsü bozulmuştu.

"Can bey uyanmışsınız."

Kızaran yüzünü gizlemeye çalışarak arkasını dönüp domatesleri kesmeye başladı.

"Bölmek istemedim. Çok güzel söylüyorsun."

"Teşekkür ederim."

"Nefis kokuyor ve çok güzel görünüyor her şey ellerine sağlık. Yardımcı olabileceğim bir şey var mı?"

"Can bey, bu işlerle kendiniz uğraşmayın diye ben varım."

"Sadece bunun için varsın yani anladım..."

Tepsinin üzerine dizdiği kahvaltılıklara ağzım sulanarak bakarken siyah bir kupa dikkatimi çekti. Rüya ile ikimizin fotoğrafının olması bana göz kırpmıştı. Yüzünü bana dönen Rüya kupayı incelediğimi fark etmiş olacak ki dolaptan başka bir kupa çıkarıp değiştirmek için tepsideki kupaya uzandı.

"Ne yapıyorsun ?"

"Beğenmediniz diye değiştireyim dedim."

"Ben sana böyle bir şey söyledim mi peki?"

Gözlerime uzun uzun bakmaktan sürekli kaçınıyordu. Anlık bir sessizlikten sonra değiştirmek için eline aldığı kupayı yerine bıraktı.

"Söylemediniz."

"Demek ki öyle bir şey yok."

"Siz bana susarak çok şey söylediniz Can bey."

İğnelemesi hafıza kaybımı dahi delip geçerek bir yerlerde bir şeylere dokundu ve o şeyleri kül etti. Kül ettiği şeylerin ne olduğunu kestirmeye çalıştım. Sesimi duygularımdan olabildiğinde uzak tuttum.

"Balkona geçer misin? Ben hemen gelicem."

Başını onaylar gibi sallayıp herhangi bir şey söylemeden mutfaktan çıktı. Zaten hazırda olan kahve makinesini çalıştırıp tezgaha yaslandım. Aramızda neler yaşandığını hatırlayamamak öyle içimi kemiriyordu ki benim için işimden ve yazdıklarımdan daha önemli bir konuydu. Aramızda yaşanmış olabilecek şeyleri düşünmek henüz açıklayamadığım bir duygu yoğunluğunu hissettiriyordu. Sanki kollarımın ve ayaklarımın kontrol yetkisi ve algısı başka birine veriliyor bana ise sadece her şeyi ama her şeyi düşünmek kalıyordu. Kendi sistemimde tek işlevli organizmaya dönüşmüştüm. Dolu kupaları tuttuğumu fark etmem benzetmemi doğrular nitelikteydi. Daha fazla kendi sistemimden uzaklaşmadan yanına gitmeliydim.

Polaris ve FerkadHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin