61. Bölüm

531 32 28
                                    

Millie

Harika tatilin ardından artık geri dönmüştük. Şimdi ise yalnız bir şekilde odamda oturuyordum. 2 hafta sonra sınav haftasıydı çalışmaya başlasam mı diye düşündüm ama inanın masama gitmeyi hiç gönlüm el vermedi. Zaten iki saat sonra okul başlayacaktı. Bugün öğlenciydik.

Odamın kapısı tıklatıldığında annem içeriye adımladı ve yanıma oturdu.

Kelly: Millie şu an bunu sana söylemem ne kadar normal bilmiyorum ama bunu sen gittiğinden beri düşünüyoruz.

Meraklı sözlerle ona bakarken. Asıl anlatmak istedigi sözcükler agzından döküldü.

Kelly: Taşınıyoruz kızım Londra'ya. Babanin taini çıktı ve eskiden orada yasadik neden tekrardan gitmeyelim ki dedik. Ev işlerini hatta okulunu bile hallettik.

Millie: Anlamıyorum. Gerçekten anlamıyorum.

Mırıldanıyordum. Birazdan gerçekten sinir krizi geçirecektim.

Hışımla ayağı kalktım ve sinirle soludum. Bu olamazdi degil mi? Her sey bu kadar mükemmel giderken bir anda böyle bir şey olamazdı.

Annem sinirlendigimi anladığı için hemen kayboldu.

Okula vardığım gibi kafeteryaya inip bir kahve buldum ve köşede bir masada oturup kahvemi yavaşça yudumlamaya başladım.

Biraz sonra Sadie de geldi ve birlikte kahve ismye başladık. Masaya oturduğunda elinde bir broşür vardı.

Millie: Elindeki ne?
Sadie: Yeni parti haberi yarın akşam gelecek misin?
Millie: Bilmem ki sanmıyorum.

Moralim aşırı bozuktu ve belli etmemeye çalışıyordum.

Sadie: Millie bir sorun mu var?
Millie: Yok hayır mükemmelim.
Sadie: Öyle olduğunu sanmıyorum. Seni tanıyorum Mills hadi ama.

Gözlerim dolmaya ve görüntüm bulanıklaşmaya başladığında Sadie durumu anlamış ve beni hemen boş bir tuvalete götürmüştü. Elime pencereyi verirken meraklı gözlerle bana döndü.

Sadie: Dinliyorum?
Millie: T-taşınıyoruz. Londra'ya babamın taini çık-mış.

Kendimi kaybettiğimde Sadie de bana sarıldı ve birlikte göz yaşı döktük.

Sadie: Hey ağlama artık. Beni de ağlattın. Hem ne var biliyor musun? Benim dayım ve yengem Londra'da yaşıyor. Zaten durumumu biliyorsun annem ve babam ayrı ordan buraya sıkılmıştım. Eğer dayımın yanına taşınırsam onlar da mutlu olur biz de.

Millie: Bunu yapmana gerek yok biliyorsun.

Sadie: Evet. Ama bunu ben de istiyorum.

Millie: Sen en iyi arkadaşsın.

Sadie'yle sarıldım ve bir 3 dk öyle kaldık.

Dışarı çıktığımızda dersim başlamasına az kaldığını fark ettik ve hemen sınıflara çıktık. Derslerimiz farklıydı. Ben biyoloji dersine girerken o da geometriye girecekti.

Sınıfa girdiğimde Finn'i gördüğüm gibi koştum ve üstüne atladım.

Finn: Günaydın bebeğim.

Ve biliyor musunuz? Bu andan sonra bütün fikirlerimi degistirdim. Gitmeyecektim. Ben bu meleğini bırakıp nasıl gidebilirdim ki. Sımsıkı sarılıp yerimize geçtik ve Finn bana doğru döndü.

Akşam evlere dağılmıştık ve şimdi en son Finn ve ben kalmıştık.

Finn: Yarın partide görüşürüz bebeğim.
Millie: Görüşürüz aşkım.

Dudagina doğru uzanıp küçük bir öpücük bırakıp geriye çekildim. Bir kere daha baktım ve arkamı dönüp eve doğru ilerlemeye başladım.

Sabah o can alıcı alarmın sayesinde uyandım. Dün gece niye kapatmamıştım ki zaten bugün okul yoktu. Kalktım ve günlük rutinimi yapıp Sadie'yi aradım Sadie ile birlikte hazırlaıp gidecektik bugün partiye. Bir şekilde parti işinde ikna etmişlerdi beni.

Sadie: Günaydın Mills!
Millie: Günaydın Sad
Sadie: Yola çıktım 15 dk oradayım.
Millie: Tamam, bekliyorum.

Yaklaşık 15 dk sonra geldi ve birlikte kahvaltı ettik.

Saat 6'ya kadar oyaladık ama sonra hazırlanmaya karar verdik. Sadie de giyeceklerini getirmişti.

Hazırlanmaya başladık.

Millie'nin kombini:

Millie'nin kombini:

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Sadie'nin kombini:

Her şeyi halletmiştik şimdi partiye gidiyorduk

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Her şeyi halletmiştik şimdi partiye gidiyorduk.

Parti alanı uzak olduğu için zaten ancak yetişebilmiştik.

Alana girdiğimizde herkes gelmişti.

Yanlarına gittik ve sohbet etmeye başladık. Ondan bundan konuşalım derken Finn ve Noah çok içmişti. Onlar tuvalete giderken biz de onları bekliyorduk o ara da sohbete devam ediyorduk.

Gaten: Öyle güzel bir tatilden sonra geri dönmek itü oldu.
Sadie: Evet her şey harikaydı Jacob dışında.
Caleb: Çocuklar ben size söylemeyi unuttum ama Jacob Avustralyaya taşındı. Gelip hepimizden özür diledi.
Millie: Ciddi misin?
Caleb: Evet
Noah: Ben geldim!

Eskiye göre daha iyidi.

Millie: Finn nerede?
Noah: Bilmem o tarafa doğru ilerledi.
Millie: Tamam Noah. Ben Finn'e bakmaya gidiyorum.

Noah'ın işaret ettiği yere doğru gittim. Buralarda bulamayınca terasa gittim.

Ve o an sadece gitmemeyi diledim. Vazgeçip geri dönmek istedim. Hayal görüyor olmak istedim. Dikildim ve hareket edemedim.

Finn bana çok benzeyen bir kızla beraberdi.

Grace: Finn beni asla bırakmayacaksın değil mi?
Finn: Asla. Seni seviyorum M-

Derken kız Finn'in dudaklarına asıldı ve uzu süre öpüştüler. Ben ise hicbir şey yapamadım. Sadece izledim.

Bana döndüklerinde Finn tuhaf bir şekilde baktı ve hemen yanıma koştu.

Finn: Millie! Millie! Aman tanrım bu sensin. Ben-ben açıklayabilirim.

Millie: Gerek yok Finn ben her şeyi anladım zaten. Bu ana kadar gözünde bir oyuncaktan başka hiçbir şey olmadığımı, çok saf olduğumu, tam bir gerizekalı olduğunu ve birçok şeyi anladım. Şimdi defol yanımdan!

Belki de gitmeliydim...

FillieHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin